Paylaş
Eskiden haberler sadece düzgün bir diksiyonla, doğru tonda ve vurguda okunursa başarılı kabul edilirdi. Belli ki yetmedi! Çünkü haberciler şimdilerde seyirciye haberi sunmadan önce gülmeye, hüzünlenmeye, heyecanlanmaya, şaşırmaya başladılar. Spikerin halet-i ruhiyesi gelecek haberin içeriğini müjdeler oldu.
Hemen hepsi önündeki masayı değiştirdi; yuvarlaksa kareye döndü, kareyse yuvarlağını aldı. Arka fonunu değiştirdi, giriş müziğine heyecan, korku, eğlence ve gerilim dolu notalar ekledi.
Herhalde bu da az geldi! Çünkü haberciler arada şiir okumaya, müzik klipleri koymaya, şakalar patlatmaya başladılar.
Galiba bu da kesmedi. Çünkü bir kısmı haberleri okurken yürümeye, sağdan soldan profil vermeye, yan tarafındaki arkadaşına bağlanmaya ve kopmaya başladılar.
Maalesef bu da çabuk sıktı. Çünkü bu sefer erkekler çeşit çeşit ve renk renk saatler takmaya başladılar. Tabii bunun da modası birkaç gün sürdü. Çünkü bu sefer hepsi yaz kış solaryumlanarak bronz üzerine fosforlu duvar saatlerini takip haberleri okudular. Ancak kimseyi kesmedi.
Yetmiyordu, haberlerin içi ne kadar dolu olsa da ve gündem cadı kazanı gibi kaynasa da hatta yoğun ve baş döndüren olaylar zinciri bıktırsa da az geliyordu işte. Ne yapsın zavallı haberciler, artık haberleri oynamaya başladılar. Eller kollar havalanıyor, kafalar sallanıyor, haberle ilgili doğaçlamalar yapılıyor.
İçeriğe göre canlandırmalar elbette kolay değil. Cinayet haberi 'offf çok kötü' ön bilgisiyle önce açıklanıyor (tabii gerekli jest, mimik ve duruşlar eşliğinde) sonra detaylara giriliyor. Meclisteki bir kavga ilk önce 'cık cık cık' yapılarak ayıplanıyor ve yüz ekşitilerek okunuyor. Azarlayan bir üslupla gereken mesaj veriliyor. Kolay değil gerçekten çünkü haber yelpazesi öyle sıçramalı ve ilgisiz ki habercilerin 40 yıllık tiyatroculardan daha hızlı duygu değişimleri yaşamaları gerekiyor. Haberciler tiyatro sahnesine çıkıp rollerini yapsalar sorun yok ama her konuya göre ayrı pozlar, haller, duruşlar, bakışlar herkesin altından kalkacağı iş değil.
Ben şahsen en iyi haber oyuncusu olarak kararımı Mehmet Ali Birand ve Ali Kırca arasında bir türlü veremiyorum. Birand’ın can alıcı yorumları ve göz alıcı kol saatleri inkar edilemez. Ali Kırca’nın yürüyüşü, duruşu ve şiirleri vazgeçilir değil.
Siz ne dersiniz?
Paylaş