Paylaş
Temelinde sınıf çatışması olan bir dizimiz daha oldu, hem de Mahzunvari gözlemlerle… Bu gözleme göre insanlar ikiye ayrılır; zenginler ve fakirler. Fakirler de kendi içinde ikiye ayrılır; iyi kalpli fakirler ve kötü kalpli fakirler. Eh tabii haliyle zenginler de ikiye ayrılır; iyi kalpli zenginler ve Allah hepimizi korusun ama kötü kalpli zenginler… Böylece karakterin değişimi dönüşümü söz konusu olmaz. İkilemler, sorgulamalar, yanılmalar veya bir takım zaaflar, zayıflıklar, uygunsuz eğilimler olmaz, olamaz. Bu yüzden iyilerin iyiliği peygamberlere taş çıkartır. Kötülerin kötülüğü şeytana pabucu ters giydirir.
Firuze de böyle işte; fakirdir, kendi gibi fakir ama gururlu bir gence aşıktır ve kız kardeşi amansız bir hastalığın pençesindedir. Zengin oğlan görür görmez Firuze’ye aşık olur ama Firuze öldür Allah etkilenmez, beğenmez, her sahne de ağzının payını verir. Nedense zengin oğlan kızın kabalıklarına daha fena aşık olur. Bir sözüyle Firuze’nin kız kardeşine anında organ bulur, zengin olduğu için dokunun tutması tutmaması söz konusu bile olamaz ve karşılığında Firuze’den evlenme sözü alır. Gelin arabasının şoförü Firuze’nin aşık olduğu yoksul ama gururlu aşığı çıkmaz mı? Çıkar tabii! Hemen fonda Firuze şarkısı çalmaya başlar, ne alaka anlaşılmaz ama olsun. Şimdi siz tabii bunu ben de yazardım diyorsunuz ama bence bu kadar gururlusunu abartamazdınız.
Nelere mi dikkat etmek lazım? Kısacası nasıl mı Mahzunvari yazılır? Buyurun birkaç ipucu alın lütfen:
Yoksullar herhangi bir aksiyonun veya durumun ortasında birden bire ve sık sık ‘Ah yoksulluğun gözü kör olsun!’ derler mesela. Vallahi atmıyorum aynen böyle! Adamın kızı çaresiz hastalığa düşmüş, adam kan, organ yani çare arayacağına kalkıp ‘ah yoksulluk’ diyor. Parası olunca gökten organ yağıyor sanılıyor belli ki… Ya arkadaş sen bir çıkmazın içindeyken sanki eskiden çok zenginmiş gibi aklına niye zengin olmadığını getiriyorsun? Kalk organ ara, çare sor, doktorla konuş, sağa sola koştur! Yok ya nerede? Adam hastanenin bekleme salonuna oturmuş, boynunu bükmüş yoksulluğuna yanıyor. Aman ha yanlışlıkla dokunmayın, çünkü Mahzun’un iyi kalpli fakirleri boynu bükük otururken aniden gurur yapıp nutuk çekiyorlar. Demedi demeyin, vallahi her birinin içinde atarlanmaya hazır kabadayılar bahane arıyor. Aslında çok sinirliler ama çaktırmıyorlar. Mesela Firuze ilk bölümde en az 5 kısa ve 3 uzun nutuk çekti zengin aşığına. Sonra anlaşılmaz bir şekilde ama niyeyse son derece haklı olarak kendisinin hayatta bazı doğruları olduğunu bağırdı, pardon anlattı. Anladık ki Firuze zengin çocuğun bildiği kızlardan değilmiş, haliyle sinir sahibidir ve bağırıyorsa haklıdır. (Yani aşırı gurur, namus, şeref, doğruluk, dürüstlük, fedakarlık, saflık, masumiyet ve yardımseverlikten bol bir şey yoktur onlarda. İşte bunlara çok dikkat edin ve laf bulamadığınız, açıklama yapamadığınız yani tıkandığınız da karakterleri uzaklara baktırıp ağlatırken fona yüksek perdeden çok acıklı bir müzik koyuverin. Uyması önemli değil, maksat kafa karışsın, zaten olmazsa fakir karakterinizi isyan ettirir, bağırtırsınız…)
Gelelim zenginlere; etraftaki aşçılar, uşaklar, hizmetçiler, holdingler, villalar, çılgın, hızlı ve aralıksız partiler nedeniyle zavallı insancıklar bunalımdadır.
Mesela bir bardak çay, üç aşçı, bir kalfa, iki hizmetçi ve sekiz uşak eşliğinde elden ele servis edilir ve sonunda zengin çocuk çaya ulaşır. Her gece önce aile yemeği, sonra parti, en sonunda gece kulübüne gidilir ancak zengin oğlan korkunç sıkılır. Sıkıntısı belli olsun diye gram eğlenmez, içlenir, dertlenir, bunalır ve anlamayanlar için ‘çok sıkıldım, çok sıkıldım’ diye tekrar eder. Yani azıcık insan olan acır, üzülür adamın sıkıntısına. Çünkü ne yapsın garibim zengindir, yakışıklıdır ama bütün kızlar aynıdır, yalandır, yapmacıktır. Oysa Firuze bambaşkadır! Hızlı, asi, çapkın ve sıkılgan genç Oğuz’un derdi derdinin olmamasıdır zaten. İşte şimdi derdinin hem adı konmuştur, hem de ilacı bulunmuştur; Firuze. Tam bu sırada babası da Oğuz’a evlen diye tutturmaz mı? Yoksa imparatorluğun başına geçmesine izin vermeyeceğini söyler babacan baba tavırlarıyla aşırı baba. Üstelik imparatorluk kelimesini de kendi kullanır, görgüsüz olduklarının farkında olmamaları diziyi panayıra çevirir. (Siz de öyle yapın. Elinizden geldiği kadar abartın, kabartın, şişirin ve en sonunda inanın, inandırın. Girin müziği, girin ve çıkın şimdi bu yazıdan hatta bırakın bu işleri gidin belki de. Ha sakın Firuze’nin Firuze’yle ne ilgisi var diye sormayın, sadece isim benzerliği! Kafayı fazla yormayın, yakarsınız sonra!)
Ah bu klişelerin gözü kör olsun! Pardon pardon, Ah bu yoksulluğun gözü kör olsun! Yoksa ben böyle bir yazı yazar mıydım? Kim bilir ne iyi yazardım ama değil mi?
Paylaş