Paylaş
Havalar serinlemeye başladı. Marketler; defter, kalem ve kitap kaplarını ortalığa döktü, kırtasiyelere nur yağdı. Bazı çınarlar erkenden sarı sarı çöktü, bazıları yeşil yeşil sallanıyor dallarda ama sonbahar kapının önüne iyice yaklaştı. Televizyonlar yeni dizilerin tanıtımlarına başladı, eskilerine gıcır gıcır transferler yapıldı ve içeri kapanacağımız günlerin yakın olduğunun ilanı açık açık ve hunharca yapıldı.
Rahmetli Ali Kaptan’ın zeybeğini her reklam arasında seyrettikçe içimize kor düştü. Demek son bölümde açıklara doğru yüzerken ve el sallarken gayet ciddiymiş ve bu yüzden bu kadar istekli atlamış ölüme. Keşke gerçekte de insanlar ölünce başka dizide rastlasak!
Küçücük Osman’ın kocaman delikanlı olduğunu, büyüyüp çirkinleştiğini görünce “Bizde mi yaşlanıyoruz?” sorusu keyfimizi kaçırdı. Genç Osman’ın yüzü Twitter’da bolca tartışıldı ancak bir sonuca bağlanamadı. Belli ki aile melodramı olarak başlayan dizi, toplumsal gerçekçi bir dönem dizisi olarak ciddi meselelere yelken açtı. Öyle bir geçti ki yaz bence kimse anlamadı. Osman büyüdü, seneler elimize avucumuza değmeden aktı. Daha kimler erkenden büyür ve çabucak çıkar hayatımızdan sancısı boğazımızda düğümlendi kaldı.
Kuzey Güney’in fragmanı dizi başlamadan “Başımıza gelecek var” dedirtip korkuttu. Kuzey ve Cemre’nin aşkına bu kez demir parmaklıkların girmesi ve iki güzel insanın ellerinin birbirine değememesi izleyicinin ciğerine değdi, yaktı. Tüm imkansız aşklara bir selam ve saygı duruşu gibi içimize aktı.
Muhteşem Yüzyıl’ın her daim uykulu gözlerle bakan Sultan Süleyman’ına Tuncel Kurtiz gibi büyük bir ekran yüzüyle destek yapıldı. Sesiyle, yüzüyle, oyunculuğuyla sinemamızın dünyaya armağanı eşsiz ustayı izleyecek olmanın müjdesi içimizi ısıttı. Küçük detayları büyüten kocaman yürekli, çatlak sesli bir ekran dahisinden daha iyisi yakışmazdı saraylara.
Feriha’nın kendi gitti, adı bitti ve dizide kanserden kurtulabilenler çoktan kaçtı ama geriye bol kaslı, saçları tıraşlı genç bir adam kaldı. Dizinin adı değişti ancak hatırlatmak ve kemik kitleyi kaçırmamak için genç adam koca bir kadronun yerine çalıştı, didindi durdu. Kas üstüne kas yaptı, açıldı saçıldı, soyundu ve en sonunda damar damar üstüne bindi, sinir yaptı çocukcağız. Kalktı saçlarını kazıdı. Dizide tek başına kalan oyuncu olarak girdiği bunalımla yürekleri dağladı.
Ağustos’un sonunda güneşin değişen ışığı, balkondan içeri eski hızıyla içeri hücum etmeyen yazın sıcağı ve fonda acılı bir ülkenin derin sızısıyla sarı bir keder gizlice acıdı. Yeni dizlerin haberleri ve eskilerin dedikoduları serin geceleri hatırlatırken sevinenler de oldu ama genelde sessiz bir kramp toplanan kamplar gibi acıtmadan kalktı gitti. Ama gidişi ve gelişi acıyı hatırlattı.
Paylaş