Paylaş
Meryem Uzerli meselesine bir TVKOLOG olarak ben de değinmezsem karnım şişer. Zaten ben irdelemezsem ve son noktayı koymazsam konu eksik kalır. Dolayısıyla değerli fikirlerimi beyan ediyorum; Genç oyuncu son yıllarda ekranlarda tanıdığımız birçok güzel ve yetenekli oyuncudan artı olarak güzelliğin ötesinde star ışığı denilen farkın ne olduğunu seyirciye hatırlattı. Sesi, bakışı, saçı, aldığı-verdiği kiloları, doğallığı ile hayran kitlesi haklı olarak arttıkça arttı. Konu kusursuz güzellik değil, açıklanamayan ve çok az oyuncu da olan aura, tılsım, moda deyişle yaydığı enerji ve ışıktır elbette. Bir de şovlarda, ödül törenlerinde yani rolünün dışına çıktığında sevimli, içten, iyilik ve samimiyet dolu tavırları görüldükçe daha da çok sevildi. Üstelik kendisini tanımamıza vesile olan entrikacı Hürrem rolüne rağmen biz masumiyet dolu olduğuna inandık. Ama her şey aşırı güllük gülistanlıkken ve sistem tıkır tıkır Meryem için çalışırken Meryem ani bir fren yapıp ters istikamete gitmez mi donduk kaldık.
Tam Türkiye’nin starı olup ünü birçok ülkeye taştığı, bol bol para kazanıp şöhretin tadını çıkaracağı sırada hiç alışıldık olmayan bir şey yaptı. Gitti! Bunalıma girdi! Üstelik bunu itiraf etti! Kimseyi suçlamadan ‘yapamıyorum, tükendim’ dedi. Oysa biz alışmışız ‘yıkılmadım ayaktayım’ edebiyatına. E tabii çok şaşırdık, üzüldük, yerine kimseleri beğenemedik ancak Meryem’e de bozulduk biraz.
Sonra aşkını, hamileliğini, hayal kırıklıklarını, dizi çalışmalarını hatta doğum kontrol korunma yöntemi ayrıntılarını bile anlatan gayet net bir söyleşi yapınca tartışmaya başladık. Çünkü biz böylesine gerçekten alışık değiliz. Her ne kadar Meryem Türk olduğunu söylese de Almanya’da büyüdüğü için bizim alışık olduğumuz klişe yöntemlerin dışında kıvırmadan, evirip çevirmeden, uzatıp saptırmadan, kimseye bulaşmadan ve en çok kendini suçlayarak dahası hatalarının açtığı yaraları itiraf ederek izleyici de şok etkisi yarattı.
Bizim alışık olduğumuz model de kadın böyle basıp gitmez, adamın etrafında dolaşmaya, yalvarmaya, yaranmaya ve kendini yok ederek var olmaya çalışır. Erkeğinin ayıplarını, açıklarını deşifre etmez. Ne de olsa amaç eninde sonunda erkeği kazanmaktır. Tabii ünlü, zengin ve nüfuslu erkekle evliliği kazanç sayan kadın sayısı nüfusun neredeyse hepsine vardığı için akla başka türlüsü gelmez bile. Bin kere aldatılıp alçaltılıp, yok sayılıp netice de eve döndüğü için sevildiğini iddia edenlerin mantığı Meryem’i nasıl anlayabilir ki? Bu kadınlar o kadar çok sabreder, yalar yutar, susar ki bir bakarsınız modacı olurlar, sonra televizyon programları bile yaparlar ve biz de seyrederiz. Çok çekti ve hak etti diye düşünürüz. Kendini yaratamayanlar ‘beni baştan yarat’ gibi programlarla önünüze çıkınca aslı olmayan bir şeyi örnek alarak hiçbir şeye dönüşürüz.
Meryem gibi biri çıkıp ‘Ben bu düzende yapamıyorum, tükeniyorum’ deyince içten içe gıpta etsek de idare etmediği için, alttan almadığı, haksızlıkları çekmediği, ayıpları saklamadığından uzunca bir süre şaşırırız. Aklımız bunca şöhreti, zenginliği, sevgiyi ve saygıyı bırakıp gitmeyi almaz. Kürtaj yaptırmayacağını açıkça ilan etmesini ise nasıl tartışacağımızı bile bilemeyiz.
Not: Koskoca yüce bir TVKOLOG olarak sevgilisinin baba olup olmama hakkını önemsemiyorum. İlişkinin tüm sorumluluğunu kadına yükleyen zihniyetin upuzun açıklamalarını ise iki yüzlülük olarak görüyorum. Çocuk istemeyen erkek önlemini kendisi alıversin bir zahmet! Ancak her çocuğun bir babası olması gerekliliğine sonsuz inanıyorum ve annenin çocuğunu babasız doğurma kararını cesurca değil çocuğa karşı yapılmış haksızlık olarak görüyorum. Dolayısıyla Meryem’in çok zor bir işe girdiğini, bu sorumluluğun altından yine muhteşem çıkacağını hissetsem de her çocuğun babaya ihtiyacı olduğunu ve zorla yapılan hediyelik babalıktan çocukların çok yaralı ve eksik çıkacaklarını sanıyorum.
Of amma da bilmişim değil mi, köşemin hakkını veriyorum sonuçta ve bunlar sadece benim düşüncelerim. Yani konu sevgilisinin baba olma/ma hakkı değil, çocuğun baba hakkı!
Doğmamış çocuk ne yapsın, neden bir babası olma hakkını en baştan kaybetsin?
Paylaş