Paylaş
Bol kumalı, dayaklı, çok çocuklu, analı, torunlu ve hizmetkarlı bir konağın ağası Kendal kaç sezondur tüm ailenin ve özellikle kadınların hayatının sahibidir. Kız kardeşini, karılarını, özürlü oğlunu, annesini, teyzesini, yeğenlerini ve cümle çalışanlarını doğduğuna pişman edip yapmadık kötülük bırakmadıktan sonra yoğun bakıma düşmüş ve ölüm kalım savaşı vermektedir. Oh olmuştur yani!
Özellikle kırsal kesimde kadınların kocalarına gizliden Kendal ismi taktıkları ve bu isim üzerinden yaptıkları şakalar biliniyor. Yani baskı altındaki kadınların kocalarıyla özdeşleştirdikleri bir anti-kahraman ve tabii ki çok ah alıyor. Sonuçta çok mazlumun ahını aldığından kaç bölümdür aheste aheste çekmekte ve böylece ilahi adalete sığınan seyirci memnun edilmektedir. Ancak ne var ki Kendal’ın yokluğunda Kendallar çoğaldıkça çoğalıyor.
Üstelik Kendal’ın hastalığında herkes celladının duacısı kesilmiş dahası bu adamın dayattığı tüm kuralları aynen onun yerini doldurmaya çalışarak taklit etmeye başlamıştır. Of of, gelen gideni aratıyor işte!
Sözde kayınvalide gelinlerini kolluyor koruyor, seviyor ve kadın dayanışmasının başını çekiyordu. Başta kayınvalide tüm aşkların yasakçısı, namus bekçisi ve cezacısı olarak nefes aldırmıyor. Eşya gibi bir evden eve satılan kadınların sevmeye hakları yok tabii ki ve kayınvalidenin içindeki Kendal anında hortlayıp bunu hepsine hatırlatıyor. Ne de olsa kızların, gelinlerin evden çıkmaya, gitmeye, başkasını seçmeye asla hakları olamaz.
Kumalardan Özlem’i başkasına aşık olunca saçlarından sürüye sürüye annesinin evine bozuk çıkan mal gibi iade ediyor. Özlem’e tabii ki annesi de sahip çıkmıyor ve tekrar kapının önüne konuluyor. Sonuçta anormal normlara göre Özlem’in acilen öldürülmesi ve aşksız bir dünyada yaşanması gerekiyor. Çünkü böyle namuslu olunuyor memlekette! Kendal çalınca, dövünce veya öldürünce namuslarına hiçbir şeycikler olmuyor. Zaten düzen dizinin dışında da böyle işlediğinden normal geliyor böylesi.
Eh namus bir tek kadın sevince sorun oluyor elbette! Galiba erkeklerin namusu zaten olmadığından kadının bacak arası ve kalbinin çarpmasına bağlanıyor normlar. Vallahi normlar hiç normal ve adil değil bu durumda. Mesela dizideki tüm annelerin anne oldukları için aşık olmaları en baştan ve kesinkes yasak ve bu toplumca üzerinde uzlaşılmış yazılı olmayan normlardan biri ama normal değil. Bu yüzden Narin doğurmadığı çocuğunun ve tüm ailenin lanetinden korkuyor, kıvranıp duruyor. Ebru zaten örnek anne, gelin ve eski eş olarak vefa, özveri ve sonsuz sevgiyi temsilen aşka yanaşmayacak kadar temiz olmak zorunda. Emine ise ailenin kölesi olarak sürekli affediyor, sonsuz hoşgörülü eş ve sadık gelin olarak saçını süpürge eden kadını temsil ediyor. Emine kocasının başına gidip hakkını helal ediyor ve düzelsin diye dua ediyor. Keşke affetmese, hak iddia etse ve oh oldu deseydi… Yani varlık gösterseydi, itiraz etseydi, bir kere de isyana kalkışsaydı. Ama ne yazık ki memlekette kadının iyi sayılması için yok olması ve hak iddia etmemesi de normal olmayan normlardan. Eh bu durumda Emine’ye de iyi oluyor… Emine gibi celladına duacı kesilen tüm kadınlara, erkeklere ve ta böyle düzenin düzenlerine ve düzülenlerine de!
Paylaş