Paylaş
Tam edebiyat uyarlaması değilse de esinlenmesiyle yeni bir dizimiz daha oldu. Hem de Refik Halit Karay’ın romanından ilham alan yapım insan ruhunu sarıp sarmalayan para virüsünün bütün ilişkileri nasıl hasta ettiğini anlatıyor. Belki ilk bölümden bu kadar iddialı bir cümle yazmak fazla cesurca ancak bilinmelidir ki yazar sevdiği zaman kendini tutamıyor.
Hemen yazarın önyargılı olduğu suçlamalarına girişmeyin çünkü dizinin ilham kaynağı da oyuncuları da çok ağır toplar. Örneğin eskiden Aşk’ı Memnu’da da yalı sahibi olan ve yine yalı sahibiyken ilk bölümden satmak zorunda olan Selçuk Yöntem oynuyor. Keşke bari ilk bölümün sonuna kadar yalı da otursaydılar, zira kendisine zenginlik, iktidar, güç ve asalet çok yakışıyor. Yine kendisi çok havalı, pek iddialı ve cemiyetin aranan isimlerinden biri ve ailesinin de maşallahı var. Karısı Üftade’nin kaprisinden, kibrinden, hırsından yanına yaklaşılamıyor. Gerçi biz seyirci olarak yalı sahibesi kadınların tüm dünyayı hor görmesine, yalılarda oturmayanlara böcek muamelesi yapmasına ve yüksek topuklarının altında küçük dağları ezmesine çok alışığız. Hayalimde tüm dizilerdeki yalı sahibesi kadınları yan yana getiriyorum ve bir izleyici olarak görüyorum ki bu kadınlar ayrı bir tür. Sanki ayrı bir çeşit, başka bir ırk, farklı bir yaratık türü gibi değişik ve yabancılar.
Üftade böyle bir karakter ve Üftade’yi geçen sezon Kayıp Şehir'deki Meryem canlandırıyor. Meryem’ken çok çekmişti, Üftade’yken çok çektirecek gibi görünüyor. Yani Nazan Kesal’ın her role hakkını veren performansı yine bazı sahnelerde unutulmaz solo konserler gibi seyrinden vazgeçilemeyecek bir karakter yaratıyor şimdiden. Bir bakıyor can yakıyor, yan duruyor dağlar tepeler devriliyor, adım atıyor yer gök titriyor… Dizilerin yalı kadını fenomen Nebahat Çehre kadar yakışıyor karakterine! Ki bu mertebe de rolünün hakkını vermek fakir olmaktan daha kolay sırıtıyor, daha çabuk batıyor.
Soylu bir ailenin devamı olan Ata Bey (bir zamanların Adnan Bey’i ve boş zamanların da Selçuk Yöntem) ilkelerinden ödün vermediği için iflas eden sanatçı ruhlu bir mücevher tasarımcısıdır. Dizide, paranın el değiştirmesiyle birden paralanan yeni dönem zengin ailelerle görgülü ve kültürlü aileler arasındaki incelikli çatışma aracılığıyla farklı bir sosyal yapı ve sınıf farklılıkları anlatılıyor. Paranın insanlara kazandırdığı ve kaybettirdiği güç, değer ve mevki sorgulanıyor.
Konusu attan inip eşeğe binen ailenin travmalardan travma beğen bunalımı ve bu bunalımla giderek çirkinleşmesi olarak özetlenebilir; Ata, işleri kötü gidince babasından kalma yalıyı elden çıkarmak zorunda kalır ve bir apartman dairesine taşınırlar. (Allah hiçbirimizin başına vermesin tabi!) Eskiden yalıda hizmetlisi olarak çalışırken Ata’nın sevgilisini alıp kaçan kıskançlık ve nefret dolu bir sonradan görmeye, Yaşar’a satmıştır yalısını bilmeden. Kızıyla beraber yalıya taşınan taşralı Yaşar ilk bölümün sonunda kızının asıl babasının Ata olduğunu açıklarken bölüm sona erer. (Yaşar’ın ağzında bakla ıslanmıyor, millet en az 15 bölüm söylemiyor, sonraki 15 bölümde hafif hafif belli ediyor, son 15 bölümde… Yani taksit taksit söylenir böyle şeyler ama Allah’ın görgüsüz taşralı Yaşar’ı hemen yumurtladı maşallah!)
Zaten her dizide kahramanların bilmedikleri bir çocukları oluyor, alışığız sorun değil yani. Karagül’de Baran annesinin Ece Uslu yani Ebru olduğunu bir bilse dağıtır oraları. İnşallah Allah’ın izniyle gerçeklerin ortaya dökülmesi için sezon sonunu bekliyoruz. Güneşi Beklerken’de Emre Kınay (Cihan) öğrencisi Zeynep’in kızı olduğunu öğrense hemen mutsuz evliliğini bitirir ve ilk aşkı Demet’le evlenir. Eh tabii dizi de mutlu sona erer ama yine mecburen bekliyoruz sezon sonunu…
İntikam’da Cemre babası Zafer Algöz’ün (Haldun) babası olmadığını öğrenene kadar Türkiye’de duymayan kalmamıştı. Zaten hep en son kişinin kendisi duyuyor. Yani kimsenin kendi çocuğu tam olarak kendi çocuğu değil ve gerçek çocuğu çok yakınında ama maalesef dizi insanları bunu bilemiyor. Örnekler çoğaltılabilir, hatta izleyici sokakta yanından geçen her gençten acaba benim kızım oğlum mu diye huylanabilir, zaman zaman gereksiz şefkat patlamalarıyla birilerinin çocuğuna sarılabilir, istediği kadar paranoyasını geliştirebilir. Zira her akşam her dizide birilerinin çocuğu yanlış evde yaşamaktadır. Ancak Bugünün Saraylısı ilk bölümden Yaşar’ın kızının aslında Ata’nın kızı olduğunu açıklayarak bitti.
Ne yani bir bölümlük dizi mi olur? Bir bölümlük diziye film denmez mi? Ata durumu anladı mı, anladıysa Üftade, şımarık kızı Feride ve oğluna nasıl açıklayacak? Daha ilk bölümden alaya aldıkları ve Kezban muamelesi yaptıkları taşralıya nasıl davranacaklar? Kısacası dizi Kezban İstanbul’da kıvamında ilerleyecekse ve Üftade üvey anneyse, dahası külkedisi masallarını aratmayacak kötü kalpli üvey kardeşler de varsa daha ne olsun?
Bu arada Ata’ya saygılarımızla!
Paylaş