Paylaş
Baştan söyleyeyim televizyon izlemeyen okumasın çünkü biz başka dünyaların insanıyız yavrucaklarım, bazı şeyler var ki söylenmiyor, siz kendi dünyanızın toprağında büyüyorsunuz.
Siz nereden bileceksiniz ama televizyonlar kışlıklarını çıkardı, yazlıklarını giydi, hafifledi, rahatladı. Kasvetli konulardan, feci entrikalardan, cinayetlerden, daracık stüdyolardan çıktı.
Peki ama biz seyirciler ne yapacağız şimdi?
Tamam, dizilerin sezon finalleriyle akşamlarımız birer birer boşaldı. Tamam, her bir final bölümünden sonra hicranlı, hüsranlı uzun gecelerde biz bize kaldık. Tamam, sabahların sesi sedası kesildi ve biz halk olarak başıboş, yapayalnızız. Tamam, Allah korusun başımıza bir felaket gelse kışa kadar olayı takip edecek, suçluların izini sürecek, avukatıyla haklarımızı ve psikiyatristiyle psikolojimizi koruyacak kimsemiz de yok.
Yine de hayatta güzel şeyler oluyor değil mi?
Çok cici yeni yazlık diziler, serin serin magazinler, en son modalar, heyecanlı yarışmalar başladı. Yani kendimizi salıverecek, boş verecek, üzerimize olanı giyecek, canımızın istediğini yiyecek halimiz de yok herhalde. Unutmayın televizyon bizim dışımızda değil, içimizdedir. Uzaktan kumandaya biz değil, kumanda bize zaping yapıyor. Toparlanmak ve yeni gençlik dizilerine çabucak alışmamız gerekiyor.
Her şeyin ve herkesin bir adı, imajı, ait olduğu sınıfın kalıbı, itibarı var ve olmalı. Bana markanı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Öyle değildi galiba! Bana kanalını söyle sana kim olduğu söyleyeyim. Yok, yine yanlış oldu! Bana dizini söyle ya da hangi karakteri sevdiğini söyle sana anne kızlık soyadını söyleyeyim.
Artık mevsim çıstak çıstak, 70, 80, 90 oh yandan yandan zamanıdır. Stil olmak, tarz olmak, şık olmak, üslup yaratmak zamanıdır. Bu dünyada insanın herhangi bir adağı, derdi muradı, tasası, ideali amacı olmayabilir ama en azından her kadının bir stili, üslubu, havası, aurası yani kendine has olması gerekir. Bunun için bol bol televizyon izlemek ve alışveriş etmek yeterlidir.
Dahiyane televizyon programlarının ve eşitlikçi kapitalist sistemin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlara uyguladığı bir iltimas var.
Yaşasın, sistem dediğin budur işte!
Kadınlar tüketici ve izleyici olarak çok daha fazla çeşide maruz kalıyorlar, ay pardon ilgi ve saygı görüyorlar. Gündüz kuşağında kadınlarımıza ve genç kızlarımıza gardroplarına neler almaları, neleri acilen atmaları ve hemen şimdi neleri değiştirmeleri gerektiği konusunda anlatımlı, uygulamalı, çözümlü dersler veriliyor.
Tüketimde yaratıcılığın sınırları zorlana zorlana, ittire ittire açılabilir inşallah. Kendi haline bırakmamakta ve bin taksiti ömrümüze yaymakta, indirimleri kaçırmamakta her zaman fayda vardır. Rahmetli Marks insanın kendi yarattığı metalara bağımlı ve tapar hale gelmesinden korkmuş. Toprağı bol olsun ama halt etmiş. Kimsenin bir şeylere tapacak vakti yok, anlayıp alışana kadar modası çoktan geçiyor.
Vallahi televizyon; protezli beynimizin ve ruhumuzun bütün işlerini yapıyor ve bize de rahat rahat izlemesi kalıyor. Bizler beyin protezlerimize uzaktan kumandayla bağlı mekanikleriz. Oh çok şükür! Berbat ruhsal çıkmazlardan, magazin sürprizleriyle ve bu yılın leopar desenli yırtıcılığıyla yırtıyoruz.
Heeyyyyt be, bugün ne giysem, bugün ne yesem ve bugün ne desem az! Televizyona yaz geldi, demek ki az birazdan biz de bronzlaşır, yanarız.
Şimdiii, bu kadar atıp tuttuktan sonra sıra itiraf zamanında!
Ben izleyip izleyip sonunda sadece bir siyah panter desenli terlik aldım. (Klişe olmamak için leopar yerine siyah panteri tercih ettiğimi belirtir, konuya getirdiğim farklı bakış açısı ve yenilikten dolayı haklı olarak saygı beklerim :) Şey bir de vizon rengi dolgu topuk ayakkabı (ay ama her şeyin altına şartmış, ayrıca haklılar Allah için yani), mecburen bir iki kalın kemer aldım, taktığımdan değil de takmayınca TV jürileri takarlar diye korktuğumdan. Pudra rengi kalın bilezikler her kıyafete uyduğu için, salaş trikolar bu senenin zaruri ihtiyacı olduğundan, beyaz tişörtsüz kadın gardroplarının çağımızda yeri olmadığından…
Meğer ben şimdiye kadar sizinle değilmişim de haberim yokmuş. Siz bizimle misiniz? Doğru söyleyin, izledikten sonra neler aldınız, neleri alamadınız diye kendi adınızı Feriha koydunuz?
Daha neler alıp Caroline cadısına taş çıkartmak istersiniz? Cemile kadar namuslu olup Caroline gibi şık olmak suç mu?
Ay göz görünce gönül istiyor. Öyle hemen alışveriş hastası teşhisi koymak kolay, ayrıca benimkisi sadece kompulsif satın alma. Kaldı ki kompulsif satın almanın ilacı var ama rüküşlüğün var mı çaresi? Sakın ikisinin arasında kalmayın, beyin protezlerinizi açın biraz, hepimiz eklektik mekanikleriz, hepimiz televizyonuz, televizyon biziz. Hepimiz Hrantız, hepimiz Dinkiz ya da yani hepimizin adını Feriha koydum.
Ay artık kelimelerime sahip çıkamıyorum. İlk sözcük söylenince gerisi kendiliğinden geliyor. Ne de olsa benim beynim televizyon protezli, memleketim medya kökenli, ailem aslen global ama aslında dedemler siyah beyaz televizyondan buraya göçebe ve zaten 24 saat, 4 mevsim ve en az 100 kanal erişimli…
Siz kimsiniz, doğru söyleyin bizimle misiniz, değil misiniz? Bizimle olmak için en son ne aldınız, alamadınız? Utanmayın yazın, hem utanma biteli bin yıl oluyor. Artık utananlar utansın!
Paylaş