Paylaş
Televizyon programlarında artık başrolü meyveler, sebzeler, otlar aldı. Tabii bir de bu yiyecekleri yaratmış gibi çıkıp anlatan doktorlar var. Üstelik ana haber bülteninden sabah kuşağına ya da gece yarısı ekspresine kadar fark etmiyor. Her saat başı ve arası mutlaka yeni buluşlar var ekranlarımızda! Artık kim neyi kaptıysa elinde bir tabakla ekrana çıkıyor ve Mars’ta hayat bulmuş değil kurmuş gibi anlatıyor… Örneğin bu hafta şeftali çok modaydı. Doktorumuz elinde şeftaaaliyle çıktı. Kendisi şeftaliye şeftaaali dediği için…
İzlerken şeftaliyi o yarattı sanırsınız. Kendileri zaten öyle sanıyorlar, dahası eminler. Şok şok şok bir icadı açıklayacak gibi mavi doktor kıyafetleri içinde stüdyoda biraz sonra, biraz sonra, biraz sonra diyerek meraktan çatlatıyorlar. Sonra kapalı bir kabın içinde ve hostesler eşliğinde bir tabak getiriliyor. Doktorumuz kendinden emin ve haklı bir gurur içinde kapağı açıyor. Bildiğiniz şeftali çıkıyor. Ancak asla bilmediğimiz laflar kullanarak şeftaliyi bir anlatıyor ki, kesinlikle şeftalinin doktorun icadı olduğuna şüpheniz kalmıyor. Şeftalinin mucizeleri sıralandıkça insanın bütün hastanelerin boşalacağına şüphesi kalmıyor. Yani sonuçta şeftali varsa hastalık niye var noktasına geliniyor. Tabii burada şeftali yakın planda tüm ekranı kaplayacak şekilde önden, üstten, yandan ve alttan çekiliyor. Etrafında 360 derece dönen kamerayla baştan beri tanıdığımız 40 yıllık şeftali denilen meyveyi tanıdığımızdan şüpheye düşüldüğü bile oluyor. Acaba bu böyle miydi gerçekten, koşup dolaptan bir tane kapıp bakıyoruz. Ama tabii artık hor davranmıyoruz şeftaliye daha özenli, dikkatli, saygılı ve mesafeliyiz biraz. Bu kadar faydası oluyorsa isterse zarar da verebilir. Ayrıca böylesi çok yönlü bir meyveyi haldur huldur yiyemiyoruz eskisi gibi. Neydi o bilinçsizce şeftali yediğimiz günler. Az cahil değilmişiz vallahi diyerek eski hallerimize gülümsüyoruz.
Ertesi gün yumurtayı ana haber bültenlerinde yine başka bir mavi önlüklü doktorla karşımızda buluyoruz. Yumurtayı keşfeden doktorumuz sonu gelmez yumurta faydalarını yumurtlayıp duruyor. İnsanın biran önce bir yumurta yiyerek cümle hastalıktan, dertten, riskten kurtulası geliyor haliyle. Hatta yemezseniz her an ölüm riskiniz artıyor duygusuyla büyük bir endişe kaplıyor içinizi. Diğer bir kanalda başka mavi önlüklü bir doktorumuz yumurtanın aslında tutuklanması gereken son derece zararlı, sinsi, hain mikroplar, virüsler, GDO’lar falan barındıran anti organik bir yiyecek olduğunu bildiriyor. Kaos başlıyor, ikilemlere düşülüyor, çelişkilerde bunalıma giriyoruz.
Resmen yumurta başrollerde ve yanında çeşitli doktorlar yan rollerde oynuyor ve yumurta sansasyon yaratıyor. Sorunsalın çok boyutlu katmanları için uzmanlar başka haber kanallarında enine boyuna tartışmak zorunda kalıyorlar bir yerden sonra. Örneğin tatlılarda kullanılan yumurta direkt değil endirekt olarak kullanıldığında vücudumuzdaki endoplazmik retikulumların metamorfozları küçük atomlar halinde daha zararlı mı, yoksa çok daha faydalı mı oluyor? Ya da yani ne bilelim ama yumurta 3 değil 5 dakika pişirildiğinde bütün faydası biter diyenler, madem yumurta zararlıysa çok kaynatıldığında daha faydalıya dönüşür mü problematiği karşısında ne diyorlar? Yesek olmuyor çünkü zararlı, yemesek olmuyor çünkü çok aşırı faydalı. Yani hangi eylem bizler için en az zararlı ve en çok faydalı acaba bilinemiyor mu?
Zaten bütün sorunların en, ilk ve birinci kaynağı olan ‘yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan’ sorunsalı çözülememişken böylesi bir dert içinde kalakalıyoruz.
Paylaş