Paylaş
Aşk trafiği karışık, sınıf çatışması net, entrikası kolay ama bol ve masalsı atmosferi büyüleyici bir dizi olduğu için gayet sürükleyici başladı A.Ş.K. Üstelik içinde mafya var, çaresiz hastalık var, kaderini yırtıp zengin olmak isteyenler var, karışık aile ilişkileri ve çok ince hesapları olan arkadaşlar var. Var da var yani! Ayrıca dekorasyon dergilerine kapak olacak lüks villalar, yalılar, adalar da yazlıklar ve her açıdan en güzelinden İstanbul da var. Dahası göz alıcı güzel kızlar ve yakışıklı erkekler üstlerinde son moda marka kıyafetlerle havuz kenarlarında, tenis kortlarında, yatlarda ve peyzajı rüyalara girecek cennet bahçelerde dolaşıyorlar. Tabii bir de Nebahat Çehre faktörü var ki, yine en az dizinin genç ve güzel kadınları kadar göz doldurmakla kalmıyor göz kamaştırıyor.
Zengin avcısı fakir kızlar gençler, av olmayı eğlenceye çeviren zengin çocukları ve bu çatışmadan doğan gergin sahneler izlemesi keyifli bir seyirlik çıkartıyor ortaya. Spor hocası sevgililerin (Hazal Kaya/Azra ve Hakan Kurtaş/Kerem) başları para sıkıntısı nedeniyle mafyayla beladadır. Azra ve Kerem zengin öğrencinin (Alı Tandoğan/Şebnem) hocaya ilgi duymasından faydalanmak ve mafyadan kurtulmak için bu sözde aşkı devam ettirme kararı alırlar. Kısaca konusu ‘Ahlaksız Teklif’ filmini andırıyor şeklinde özetlenebilir. Azra, daha lüks, konforlu bir hayat ve mafya belasından sıyrılmak için nasıl olsa ölmek üzere olan Şebnem’e delice aşık olduğu Kerem’i verir. Tabii bir süreliğine diye düşünerek ve sonundaki büyük ikramiyeye kavuşmak için sabrederek…
Kendini para için satan insanların sonunda paraya ve güce dönüşen aşkları ve gerçek sevgiliyle aralarında gittikçe artan gerilim diziyi gayet sürükleyici kılmaya yetiyor da artıyor elbette. Danışıklı da olsa sevdiğini başkalarına teslim etmenin doğurduğu kıskançlık, tedirginlik ve kaybetme korkusu ise ilişkileri renklendiriyor. Zaten üç kişilik gönül ilişkileri her zaman fazlasıyla merak doğurur, ilgi çeker.
Ancak diyaloglar son derece kuru, sıkıcı ve gerçekçi değil. Tonlamalar, nidalar, jest ve mimikler emanet duruyor. Belki de karakterler yeterince renkli değil veya aksiyon ve mekan zenginliğinin altında kalıyor, zayıf duruyorlar. Oyuncu kadrosu son derece zengin olsa da Hazal Kaya’nın canlandırdığı Azra karakteri hariç replikler özensiz, alıntı ya da çeviri konuşmalar gibi kalıyor. Oyunculuklar gayet başarılı ve konu yeterince ilginç olmasına karşın genel olarak kullanılan dil fazla yalın, süssüz, tatsız, fazla açık ve coşkusuz olduğu içi bir noktadan sonra sıkıyor. Ortada ölümcül bir hastalık ve iki güzel kadının aşık olduğu bir adam varken dilin heyecansız ve niteliksiz oluşu anlatımın temposunu düşürüyor. Duyguyu geliştirme de zayıf kalan dil, karakterlerin duygularına olan inandırıcılığı da öldürüyor ve özdeşleşmeyi zorlaştırıyor. Arada hep bir buzlu cam varmış gibi karakterleri donuk ve soğuk tutuyor. Söylemek istedikleri başka şeyler var da söylemiyor gibi anlattıkları bir türlü yetmiyor. Özellikle erkek karakterler bakmaktan konuşamıyor gibiler.
Ancak yine de Muhteşem Yüzyıl gibi dev bir prodüksiyonun karşısında durarak riskli bir iddiada bulunuyor ve fazlasıyla umut vaat ediyor. A.Ş.K’a karar vermek için birkaç bölüm daha şans vermek ve dilini canlandırmak yetecek gibi görünüyor. Acaba bir yakışıklı erkek daha transferine ihtiyaç var mı şüphesi de doğurmuyor değil ama önce eldekileri iyi kullanmak gerekiyor gibi gibi…
Paylaş