Paylaş
Gözümün önünde ulu bir ağaç var. İnsanlığın yaşam ağacı. Bu ağacın gelişimini düşündüğümde, dışarıda bırakabileceğim neredeyse hiçbir konu kalmıyor. İnsan geliştikçe, içsel veya psikolojik yanlarıyla birlikte; bu gelişimin Dünya’ya yansıması olan tüm maddi, fiziksel, elle tutulur ve gözle görülür yanları da gelişiyor ve dönüşüyor. Yer yıkılan uygarlığın üstüne yenileri kuruluyor. Her keşfedilen araç, bir sonrakine ilham kaynağı oluyor.
Teknolojiler, aletler, makineler, araçlar, kitaplar, takılar, kıyafetler, mobilyalar, evler, bahçeler… İnsan tarafından; insan için keşfediliyor, üretiliyor ve zaman yolculuğu içinde hep bir sonrakine yerini bırakıyor. Koca insanlık ağacı tohum olarak ekildiği günden bu yana, serpiliyor, dallanıyor ve her dönem yeni çiçekler açıyor.
Çok merak ediyorum. Öğrendikçe daha da fazlasını merak ediyorum. Acaba bu ağacın tohumları ilk olarak nerelere ekildi? Hangi kökleri, hangi uygarlıklarda yaşam buldu? Şu an üzerinde yaşam sürdüğümüz topraklarda acaba kimler nefes aldı? Bu topraklara acaba hangi düşünce tohumları ekildi ve şimdiye dek bu tohumların hangileri büyüdü? Ve bugün büyütmeye çalıştığımız belki de ağacımızın tek bir meyvesinin suyu, acaba hangi köklerden geliyor?
Ve bugün… “Azcık da!” olsa unuttuğumuz evrensel değerleri tekrar hatırlamak, geliştirmek ve yeni mahsul meyvelerimize taşımak için, insanlık ağacımızın kök suyunu nasıl yüzeye çıkarırız? Hiç düşündük mü? İnsanlığın yeni nesli olarak bunu düşünmeye bir başlasak, bugünkü yaşamımızda neleri nasıl etkileriz? Bence kesinlikle çok etkileriz.
Üzerinde yaşadığımız her karış toprak, insanlığın yaşam ağacının kökleriyle dolu. Kimileri bilinmiş ve duyulmuş; kimilerinin ise varlığından ne yazık ki birçoğumuz bir haberiz. İşte ben size bugün, İç Anadolu bozkırının ortasında sessiz ve izsizce varlığını sürdüren bu ulu, derin ve değerli köklerden birini tanıtacağım. 2004 -2006 yıllarında Peyzaj Mimarı olarak içinde yaşama ve çalışma fırsatı bulduğum Kırşehir - Kaman Kalehöyük Arkeolojik Kazı alanı ve Müzesi.
1986’da Sachihiro Omura’nın başkanlığında, Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi ve Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü tarafından başlatılan kazılar halen insanlığa, Anadolu ve Dünya’ya sanki bir vefa borcu öder gibi adanmışlıkla devam ediyor. Yaşam ağacının kökleri burada, Osmanlı döneminden başlayarak MÖ 3 bin yıl öncesine, Erken Tunç Çağı’na dek uzanıyor.
Omura Hoca Kaman’da kazılara başlar başlamaz ilk iş, Japonya’dan peyzaj mimarları getirerek, höyüğün ve kazı kampının sırtını yasladığı, Çağırkan Köyü’nün eteklerine, botanik bahçesi niteliğinde eşine az rastlanır bir Japon bahçesi yaptırmış. Bozkırın ortasındaki bu vaha, bana hiçbir şeyin imkansız olmadığını ve insanın istediğinde her şeyi en doğal ve estetik haliyle yaratabileceğini kanıtlıyor.
Ayrıca Japon Bahçesi'nin sınırları içinde, 2005 yılında, Japon Hükümeti tarafından ''Kültürel Mirası Koruma Projesi''çerçevesinde hibe olarak yapılan Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi yer almakta.
Sevgili insanlık ailemizin değerli üyeleri! Kırşehir’in küçük Kaman ilçesindeki bu eşsiz ama yalnız kalmış çok değerli köklerimizi görmek, tanımak ve tüm çevrenize onun değerlerini tanıtmak isteyeceğinizden eminim!
Müze ve bahçeyi gezdikten sonra, Japon Bahçe’sinin en seyirli tepesinde yer alan gazeboda oturup dinlenmek ve Kalehöyük’ü tepeden seyrederken bozkırın sessizliğinde insanlık ağacının köklerine dalmak… Ankara’ya sadece 2 saat uzaklıkta…
Paylaş