Paylaş
Avatar filminde bir sahne vardır; elini oğlanın kalbine koyan kız, “I see you – seni görüyorum” der.
Bu sahne beni ilk izlediğimde çok derinden etkilemişti. “Seni görüyorum”un manası o günden beri üzerine en çok düşündüğüm şeylerden biri oldu. Tam olarak ne demek istiyordu? İnsanlar zaten birbirini görmez miydi? Gözlerinle görmeyi mi demek istemişti, yoksa…? Eğer öyle değilse, insan gözlerinden başka ne ile görebilirdi ki? Gözlerinle görmenin dışında nasıl bir görüş olabilirdi? Bir insan, bir diğerine “seni görüyorum” diyorsa, bunun en ideali nasıl bir görüş olmalıydı?
İşte o günden bugüne, bu sorular beynimde uzayıp giden, derelerden tepelerden geçen, ırmaklar nehirler aşan, gün batımında, gün doğumunda, çeşit çeşit diyarlara uğrayan, çeşit çeşit insanları içinde taşıyan, her uğradığı durakta farklı yüzlerle karşılaşan bir tren gibi oldu.
Ben de o trenin içindeki yolculardan biri olarak, kimi zaman şaşkın, kimi zaman dingin, kimi zaman neşeli, kimi zaman uykulu, kimi zaman meraklı hallerde yol alıp duruyorum. Severim tren seyahatlerini. Ya siz? Diğer araçlara göre daha yavaş gider trenler. Camları daha büyüktür. Sanki toprağa daha yakın olursunuz onun içinde. Tren yolları otoyollar gibi olmadığı için, geçtiği civarlarda doğa ne şekilde form almışsa, ona uyumlu biçimde yapılırlar. O nedenle tarlaların içinden, ormanlardan, ırmakların yakınından, dağların eteklerinden kıvrıla kıvrıla akarlar. O nedenle daha doğanın doğallığında, daha keyifli gelir bana. Yol almakta olduğumu en iyi trenlerde anlarım ben. Yaşamı hatırlatır bana tren yolculukları. Avatar’ın bu sahnesini izledikten sonra içimde uzanan soruları trene benzettiğimde fark ettim ki, etrafımı da en iyi trenlerde görüyorum ben;
Ön sırada ağlayan bebeğe annesinin şefkatli gözlerle bakışını, durduğumuz durakta trene binen simitçinin simit satmak için telaşlanan ellerini, yanımdaki koltukta kulaklığıyla müziğin içine dalmış, düşünceli gözlerle dışarı bakan genç adamın kalbinden geçenleri, camdan dışarı bakarken, hızla geçişini seyrettiğim, dere kenarındaki kavakların birbirine omuz vererek, birlikte dimdik duruşunu, güneşin cama yansıyıp yüzüme değen sıcaklığını, dağların, tünelin içinden geçerken farkında vardığım ulu ve sağlam duruşunun ardındaki serinliği…
Bir yılı geride bırakmaya ve yeni yılı karşılamaya hazırlandığımız şu günlerde, bu tren yolculuğu tekrar “Seni görüyorum” cümlesinin derinliğini hatırlattı bana. Yeni yolun kapısını aralamadan önce “görme kapasitemi” tekrar ve yeniden değerlendirme ihtiyacı duydum ve sorular trenime yeni vagonlar eklemeye başladım.
Tüm ilişkilerimdeki tüm yakınlarıma, aileme, eşime, iş arkadaşlarıma, dostlarıma, bir biçimde tanıştığımız tüm insanlara ve hatta tanımadıklarıma bakarken hangi filtrelerim devreye giriyor? Daha filtresiz, net ve şeffaf görebilmem için bu filtreleri nasıl kaldırabilirim?
Bedenimi, düşüncelerimi, hislerimi, sezgilerimi, fikirlerimi, hedeflerimi, yaşama dair amaçlarımı ne kadar iyi görebiliyor ve fark edebiliyorum? Kendimi daha berrak ve objektif görebilmek ve değişimimi gözleyebilmek için daha başka nelere ihtiyacım var acaba?
Doğaya, toprağa, ülkeme, dünyamıza nasıl daha derin ve şeffaf bakabilirim? Kendi gözlerimdeki hangi perdeleri indirmek, onların değerlerini daha da onurlandırmamı sağlar?
31 Aralık günü, cümle alem hep birlikte binelim kendi oyuncak trenlerimizin içine. Annelerimiz, babalarımız, çocuklarımız, patronlarımız, elemanlarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız, küskün olduğumuz eski yakınlarımız, pek de yıldızımızın barışmadığı iş arkadaşlarımız, anneannelerimiz, dedelerimiz, apartmanımızın görevlisi, marketteki tezgahtar çocuk, kornaya acı acı basıp bizi deli eden taksici, üstümüze direksiyon kıran dolmuşçu… Başka da kimi almak isterseniz, hep beraber, topluca…
İndirelim gözlerimizdeki, zihinlerimizdeki ve kalplerimizdeki perdeleri, filtreleri. Tüm kimliklerimizi trenin dışında bırakalım. Onlar da kendimiz de sadece insan olalım. İnsandan insana bakalım. İnsanda insanı görelim. İnsandan insana konuşalım. Her biri ile yeniden tanışalım ve yepyeni bir yıla, yepyeni gözlerle adım atalım.
Trenimde ben “SİZİ GÖRÜYORUM”, ya siz?
Çok neşeli bir yıl geçirmeniz dileğiyle...
Paylaş