Paylaş
Güzellikleri yaşamak ve hissetmek için kendimizi sınırlamamalıyız. Çünkü bu duyguları içimizde yaşatacak olan sıcacık bir yuvaya sahibiz. Bu yuvamızın daha işlevsel olması için içinizdeki yaratıcılığınızı beraberce artırmaya, evinizle ilgili aklınızdan geçen tüm soruların cevaplarını öğrenmeye ne dersiniz?
Unutmayın yaratıcılık cesaret ister. Yaratıcılığınızı başkalarıyla paylaşmadan önce karşılaşacağınız olumsuz tepkiler ve eleştirilere de hazırlıklı olmalısınız. Öncelikle evinizin büyük veya küçük olmasını hiç düşünmeden kendinize yaratıcılığınızı göstereceğiniz bir oda veya köşe seçmekle başlayın.
Yapacağınız ufak tefek değişikliklerle sanki evinizin dekorasyonunu yenilemişçesine bir etki yaratıp, sabah kalkıp etrafınıza baktığınızda farklı bir mekanda olduğunuz hissine kapılarak, kendinizi yeni bir defterin ilk sayfasına yazarmışçasına heyecanlı ve enerji dolu hissedeceksiniz. Önce salondan başlayalım küçük değişiklikler yapmaya. Salonda yapmayı düşündüğümüz değişiklikler için salon dekorasyonundaki püf noktaları öğrenmekle işe başlayalım.
Ortak Kullanım Alanımız 'Salonlar'
Evimizin salonunu, tüm aile fertlerinin beraber ortak hobilerini gerçekleştirdiği, misafirlerini ağırladığı özellikle Türk aile yaşamında beraber televizyon seyredilen ortak yaşam alanlarımız olarak tanımlayabiliriz.
Salonlarımız genel anlamda 1990’lı yıllara kadar ağırlıkta ev sahiplerinin misafirlerini karşıladıkları, hemen hemen tüm mobilya ve aksesuarları özenle seçilmiş, özel örtülerle günlük yaşamın etkilerinden zarar görmemesi için korunmuş, sadece misafir geldiğinde örtülerin kaldırılıp, gerçek kullanım renklerine büründürülen, her köşesinde elişi dantel örtüler bulunan misafir karşılama mekanları olarak kullanılmıştır.
Belki halen bu alışkanlıklarımızdan kurtulamamış olabiliriz. Ancak yaşam şartları ve ihtiyaçların farklılaşması, aile fertlerinin özellikle kadın ve erkeğinde çalışıyor olması yeni yapılan mimarî projelerde de birçok değişikliklerin yapılmasına sebep oldu diyebiliriz.
Öncelikle evimizin salonunu mutfağımızla birleştirip farklı bir dinamizm elde ederek, sabah ve akşam yemeklerinde aile fertlerinin birbirleri ile olan ilişki süreleri arttırıldı. Buda sonucunda ‘Amerikan Mutfak’ adını verdiğimiz açık mutfakların oluşmasına sebep oldu.
Kullanılabilirlik ve Konfor
Evlerimizin salonları genelde kare, dikdörtgen ve L şeklinde olmak üzere 3 tip olarak görülmekte. Bunlardan ‘L şeklindeki’ olan salon tipi diğerlerine nazaran çok daha kullanışlı diyebiliriz. Mobilya yerleşimi, oturma ve yemek alanının ‘L şeklinden’ dolayı kendinden ayrılmış olması, salon içerinde bir ucun oturma, diğer ucunda ise tıpkı bir televizyon odası kullanımında televizyon seyretme konforunu elde etmenizi sağlamaktadır.
Dikdörtgen şeklindeki salonumuz ise yerleşim düzeni olarak oturma ve televizyon seyretme bölümü beraber, yemek bölümü ise mutfağa yakın olan bölümdeki uçta yer alabilir. Bu tip salonlarda kullanım alanınız içerisinde ölü alan tabiri kullanacağımız sirkülasyon (geçiş) alanları en az düzeydedir. Bu da alanı en iyi şekilde kullanmanızı sağlayan bir unsurdur.
İki şekilde de kullanacağınız yemek masaları tercihi dikdörtgen olabilir. Hemen yanına koyacağınız yaklaşık 180 cm uzunluğunda ve 45-50 cm derinliğindeki büfe ile, alışılagelmiş ihtiyaçlarımızdan misafir yemek takımımızı, bardak ve yemek örtülerimizi koyabileceğiniz bir alan elde edebilirsiniz.
Eğer duvarınızda kolon girinti çıkıntıları varsa büfenizi dikey olarak kullanıp yerden tavana kadar ankastre bir büfeye de sahip olabilirsiniz. Özellikle her eve girdiğinizde karşılaştığınız gümüş aksesuarları, biblo ve düğün fotoğraflarını da aynı bölümde yer alan bir vitrin ile de yemek bölümünün mobilya olarak tamamlandığını görebilirsiniz.
Yemek masası seçiminde özellikle kalabalık bir misafiri karşılamak için masanın açılır olup uzaması, ek sandalyelerin ise masa etrafında genel kullanımda fazlalık göstermemesi için büfe yanlarına konmasını da tavsiye edebilirim.
Büfe yanındaki sandalyeler arzu edilirse diğerlerinden model olarak farklı olup istenirse pencere önüne ‘fiskos köşesi’ olarak adlandırdığımız yere karşılıklı olarak konabilir. Bu yerleşim düzenleri aslında birazda babadan oğla geçer gibi değişmeyen geleneklerimizden biriymiş gibi bugünlere kadar sedir düzeninden itibaren farklılık göstererek gelmiştir.
Eğer böyle bir köşeye sahipseniz dekorasyonu tamamlayacak olan bu köşenin olmazlarından ufak bir sehpa, içinden çeşitli renklerde elişi örtülerin çıktığı eski bir sandık ve siyah-beyaz fotoğrafları da koymanızın hoş olacağını hatırlatmak isterim.
Oturma bölümünde mekanın büyüklüğüne göre iki adet üçlü kanepeyi birbirine dik olarak ‘L’ şeklinde ve karşısına iki berjer koltuk, ortada ve kanepe yanlarına sehpalar koyabilirsiniz. Böylece televizyonunuzu ‘L’ şeklinde yerleşmiş olan oturma gruplarının tam çaprazına veya karşısına koyabilirsiniz. Eğer kanepelerinizi karşılıklı koyarsanız bir köşesine berjerleri diğer köşesine ise şömine veya televizyonunuzu koyabilirsiniz.
Çözüm getirdiğim tüm dekorasyon projelerinin yüzde 95’inde televizyonun Türk aile yaşantısının vazgeçilmez bir parçası olduğunu hatta aile bireylerinden biriymişçesine, yerine özen gösterildiğini, ayrıca boyut olarak da alım gücüyle doğru orantılı olarak alınabilecek en büyük boyuttaki televizyonun alındığını söyleyebilirim.
Tüplü televizyonlardan, plazma, lcd ve led televizyonlara geçiş yaptıktan sonra salonlarımızda televizyonların sehpaları veya konulduğu dolaplarda model ve ölçü değiştirdi. Eskiden en ve boyu televizyon ölçüsünde olup yüksekliği 70 cm’lerde olan televizyon sehpaları, mekan ölçülerine göre tercihen yaklaşık 50cm yüksekliğinde 150 cm – 250 cm uzunluğunda 45 cm derinliğinde dolaplar üzerine konmaya başlandı.
Bu değişim yemek bölümündeki vitrini ve büfenin içinde saklanan ürünlerin, televizyon yanındaki dolaplara alınmasına olanak sağladı. Böylece daha çok kare salonlarda gördüğümüz yerleşim düzeni ortaya çıktı.
Televizyonun değişimi salondaki dekorasyon anlayışının yanı sıra aydınlatma ve elektrik tesisatı altyapısının düzeninde de değişikliklere sebep oldu. Bunların başında ‘ev sinema ses sistemi’ olarak adlandırılan ses sistemi gelmektedir.
Bu düzenekte televizyondan yaklaşık 300 cm sonra oturma grubu konumlandırılıp, mekan kare olarak düşünülerek her bir köşeye yaklaşık 90cm yükseklikte hoparlör kabloları bırakılıp, televizyonun olduğu noktaya ve mekanın herhangi bölümüne ek olarak sistemi tamamlayacak bas ve tiz sesleri verecek olan hoparlörler içinde ses kablosu bırakılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ancak teknolojinin hızlı gelişimi şimdilerde kablo kirliliğini de ortadan kaldırarak ‘wireless’ sistemi ile hoparlörlerden ses almamıza olanak sağlıyor.
Kare şeklindeki salonlarda ise mekanı en iyi şekilde değerlendirmek için karenin bir tarafına oturma grubunu yerleştirdikten sonra diğer tarafına yemek masanızı yerleştirebilirsiniz. Ama bu sefer yer kazanmanız için yemek masanızı yuvarlak veya kare seçmeniz alan kullanımı açısından faydalı olacaktır.
Salonunuzun duvarlarını renk veya farklı malzemeler kullanarak mobilyanızın yerleşimine uyumlu bir şekilde dekore edebilirsiniz. Örneğin televizyonunuzun bulunduğu cepheyi duvar kağıdı, taş görünümlü panolar veya farklı renklerde boyaya bilirsiniz. Yalnız televizyon cephelerinde televizyon seyredilirken dikkat dağılımına sebep olacak desenli malzemeler kullanılmamalı. Hatta mümkünse televizyon izleniminin rahatlığı açısından koyu renkler tercih etmek gerekliliğini de unutmamak gerekir.
Oturma bölümü veya büfenizin bulunduğu cepheleri de farklı renk ve malzemelerde kullanılabilir.
Perde Seçiminiz
Perde seçiminizi salonda kullanacağınız renklerle uyumlu olarak yapmanız mobilyalarla dolu olan salonunuzda büyük önem taşıyor. Renk kullanımında fark edilmesini istediğiniz duvar veya mobilyayı koyu tonlarda tercih edip, tamamlayıcı açık tonu aksi bölgelerde kullanmalısınız. Böylece daha etkili bir salon elde edebilirsiniz.
Ufak salonlarda duvarları ve perdeleri, zeminde kullandığınız ürünle beraber açık renk, mobilyaları koyu renk tercih ederseniz, salonunuz artık gözünüze daha büyük görünecektir.
1985'lı yıllara kadar genelde salonlar ‘şampanya’ rengi olarak adlandırılan uçuk pembe rengi ile duvar temizliği kolay olması için saten boya tercih edilerek boyanıyor, desenli duvar kağıtları ile dekorasyon tamamlanıyordu.
Bu renk ve boya zaman içerisinde yerini ‘açık kese kağıdı’ adı ile adlandırılan açık kahverengine bırakırken, içerisinde insan sağlığına zararı dokunacak herhangi bir kimyasal içermeyen ‘su bazlı’ boyalar kullanılmaya başlandı. Özellikle 2005'li yıllardan sonra da dekorasyonu tamamlayıcı olarak duvar kağıtlarını evlerimizde tekrar görmekteyiz.
Halı Tercihleriniz
Halı tercihlerimizi düşündüğümüzde genelde değişmeyen otuma grubunun ortasındaki sehpanın ve yemek masasının altına, mobilyaların kenarlarından 30'ar cm büyük olan halılar konulmakta. Halıların model tercihi salon dekorasyonu modern olsa bile klasik olabilir.
Ufak salonlarda halı yerine sadece sirkülasyonun yoğun olduğu orta alana bir kilim atarak da zemine sıcak bir hava katabilirsiniz. Duvardan duvara halının salonlarda daha az kullanıldığını, yerini laminat veya lamine parkeye bıraktığı söylenebilir. Ama yine de zeminde ağırlıkta masif parkeler başı çekmekte denilebilir.
Aydınlatma
Salonunuzu sadece gün ışığıyla değil akşam karanlığında da size özel bir mekan havasını vermesi için aydınlatmanın doğru yapılıyor olması gerekir. Öncelikli ihtiyacınız yemek masası üzeri ve genel mekanın kontrollü aydınlatılması olmalıdır. Bunu yemek masası üzerine koyacağınız bir avize, oturma gruplarının olduğu bölgede sehpa üzerine konacak ikinci bir avizeyle sağlayabilirsiniz.
Eğer avizenin mekan içerisinde yukarıdan aşağıya doğru sarkması mekanın derinliğini bozduğunu düşünüyorsanız, tavanı kısmen alçıpan panolarla kaplayarak kullanacağınız spot aydınlatmalarla çözüm üretebilirsiniz.
Bu çözüme ek olarak belli noktalarda duvarlarda 180cm yükseklikte aplik kullanabilirsiniz. Televizyon seyrederken televizyon cephesinden yayılacak olan hafif bir ışık daha rahat televizyon seyretmemize yardımcı olacaktır.
Mimar Selim Yuhay
Paylaş