Paylaş
SAKARLIKTAN SANMIŞTI MEĞER HAYATİ RİSK TAŞIYAN HASTALIĞI VARMIŞ
İngiltere Liverpool’da yaşayan Hannah, kollarında ve bacaklarında beliren morlukların sakarlığından kaynaklandığını düşünüyordu. Sorun sadece bu morlukların sık yaşanması değildi. Hannah, vücudunu bir yerlere hafifçe vursa bile morluklar beliriyordu. Bir keresinde kızının attığı kumandanın gözünün üstüne hafifçe dokunmasıyla kocaman bir morluk oluştuğunu söyleyen Hannah, yaşadıklarını Daily Mail’e anlattı:
“Normalde oldukça formda olmama, haftada en az iki kez koşmama rağmen Eylül başında doğa yürüyüşü yaparken nefesim kesildi. Ailem hep benim onlar kadar fit olmadığım konusunda şaka yapardı ama annem anemik olabileceğim için kan testi yaptırmamı önerdi.”
Daily Mail’e konuşan acil müdahale uzmanı Dr. Ann Nainan, bir dizi faktörün insanların daha kolay morarmasına neden olabileceğini belirtti. Yaşa bağlı olarak kolajen kaybı sonucu cildin inceldiğini, kılcal damarların daha kırılgan hale geldiğini, bunun genellikle elleri, kolların ön yüzeyini, yüzü ve boynu etkilediğini, morlukların kaybolmasının birkaç ay sürebileceğini söyleyen Nainan ekledi:
“Kolay morarma aynı zamanda kan sulandırıcı gibi bazı ilaçların yan etkisi olabilir veya aşırı içki tüketimine bağlı karaciğer veya böbrek hastalıklarından kaynaklanabilir. Daha az yaygın olarak hemofili veya lösemi gibi daha ciddi bir sağlık durumunun işareti de olabilir.”
Morarma, alyuvarların cilt altına ve/veya cilt içine çıkması ile oluşan bir klinik bulgudur. Ciltteki morarmaları değerlendirirken ne zaman ortaya çıktığı, ilaç kullanım öyküsü, kan transfüzyon öyküsü, hastanın sistemik hastalık, kanser, siroz, HIV, gebelik, böbrek yetmezliği ve şiddetli enfeksiyon hastalığı geçirip geçirmediği, travma olup olmadığı, beslenme alışkanlıkları, sistemik bulguların eşlik edip etmediği (halsizlik, çabuk yorulma, ateş, terleme, kilo kaybı, iştahsızlık, çarpıntı, nefes darlığı) tanı koymada önemli kriterlerdir. (İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Dr. Fatih Öçal)
HAFİF BİR DARBEDE BİLE MORARIYORDU
Hannah, pratisyen hekimiyle görüştüğünde 6-8 haftadır semptomlar gösteriyordu. Kan testi için randevu almıştı ancak test yaptıramadan önce bir masayı katlarken dudağını çarptı. Dudağı hemen şişti. Bu kadar hafif bir darbe olmasına rağmen Hannah eve döndüğünde diş etleri simsiyah olmuş, ağzı kanamaya başlamıştı. Şişliği indirmek için üzerine soğuk kompres yapan Hannah sonuç alamadı. Ertesi gün gittiği pratisyen hekim onu acil kan testi yaptırması için yerel bir hastaneye sevk etti.
Morluklar normalde cilt yüzeyinin altındaki kılcal damarların bir darbe alması veya yaralanması sonucu oluşur. Bu, kanın dışarı sızmasına neden olur. İlerleyen zamanda kan vücut tarafından yeniden emildiğinde morluklar kaybolur.
Birkaç saat sonra kan testi sonuçları geldi ve Hannah'ya kemik iliği biyopsisine ihtiyacı olduğu bildirildi.
"Bu beni gerçekten korkuttu çünkü bunun kanserle ilgili olabileceğini biliyordum. Eşimi aradım ve ağlamaya başladım, o da benimle ağlamaya başladı” diyen Hannah, bir hafta boyunca hastanede kaldı ve kan pıhtılaşmasına yarayan trombositleri ile kırmızı ve beyaz kan hücreleri endişe verici derecede düşük olduğu için kan nakli aldı.
Biyopsi sonuçlarının çıkması üç haftayı buluyordu. Hannah bu sürede yaşadığı semptomları internet üzerinden araştırmaya başladı. "Kendini biraz bitkin hisseden, yorgun ve uykusuz bir çalışan anneden, lösemi gibi hayatı tehdit eden bir hastalığa yakalanmış olma potansiyeline sahip bir anneye dönüşmüştüm. Ve yaşadığım tek semptom morarma ve kendimi biraz kötü hissetmekti. Bunu zar zor kabullenebildim” diyen Hannah’nın aplastik anemisi yani kemik iliği yetmezliği vardı.
Bu, kemik iliğinin yeterince kırmızı veya beyaz kan hücresi veya trombosit üretemediği nadir fakat ciddi bir kan rahatsızlığıydı.
Aplastik anemi, 10-20 yaşları arasında ve 60-65 yaşları arasında daha yaygın görülüyor. Birleşik Krallık'ta her yıl yalnızca 100-150 vaka teşhis ediliyor. Yetişkinlerdeki en yaygın neden, bağışıklık sisteminin kan hücrelerini ve trombositleri üreten kemik iliği kök hücrelerine saldırması olarak biliniyor. Çoğu durumda belirgin bir tetikleyici olmasa da, on kişiden birinde viral bir enfeksiyondan, en yaygın olarak da hepatitten sonra ortaya çıkıyor. Kemoterapi ve radyoterapi de geçici bir kemik iliği yetmezliğine neden olabiliyor. Bu durum kalıtsal olabileceği gibi herhangi bir zamanda kendi başına da gelişebiliyor. (Kaynak: Daily Mail)
Hannah, başlangıçta hastalığının kanser olmamasından dolayı durumun ciddiyetini fark edemedi ve bir rahatlama hissetti. Ancak daha sonra bu hastalıktan dolayı ölebileceğini idrak etmeye başladı. Düzenli kan nakline rağmen Hannah, enfeksiyon nedeniyle yaklaşık ayda bir hastaneye kaldırılıyordu.
"Hızla yokuş aşağı gidiyor gibiydim, kendimi zayıf ve yorgun hissediyordum, bazen bütün gün kanepede uyuyordum. Üst kattaki banyoya yürümekte bile zorlanıyordum” diyen Hannah'ya doktorlar kemik iliği naklinin onu iyileştirebileceğini ve her dört vakadan birinde kardeşlerden uyumlu ilik alınabildiğini söyledi. Ancak maalesef kız kardeşinin iliği Hannah'ya uymadı.
Uygun ilik aranırken Hannah'ya, bir yandan da kemik iliğine saldıran anormal bağışıklık hücrelerini hedef alan ATG (anti-timosit globulin) verildi fakat o tedavi de işe yaramadı. Nihayet mayıs ayında Hannah'ya uygun bir kemik iliği bulundu.
Hannah'nın Daily Mail'e konuşan doktoru Dr. Muhammad Saif, genç kadının başarılı bir kemik iliği nakli sonrası kök hücreler oluştuktan sonra kırmızı ve beyaz kan hücreleri, trombositler ve lenfosit adı verilen yeni bağışıklık hücreleri üretmeye başladığını, bu hücrelerle birlikte yeni, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin oluşmaya başladığını ifade etti.
Hannah, 4 hafta boyunca izolasyonda olduğu için kızını göremedi, sadece görüntülü konuştular. Eşi ve annesinin maske ve önlük takarak Hannah'yı ziyaret etmesine izin verildi. Taburcu edildikten sonra, yeni kemik iliğinin çalışmaya başlamasının beklendiği 100'üncü güne kadar Hannah'nın başkalarıyla teması oldukça sınırlı tutuldu.
Hannah, "Henüz erken ama nakil başarılı olmuş gibi görünüyor. Hayatıma yavaş yavaş geri dönüyorum ve kızımla oynamaktan keyif alıyorum. Yakın zamanda tekrar işe başlamayı umuyorum, ancak uygun bir donör bulunmasaydı ölebilirdim" dedi ve kendisi gibi açıklanamayan aşırı morarma sorunları olanlara mutlaka doktora gitmelerini tavsiye etti.
Clatterbridge Kanser Merkezi NHS'de hemato-onkoloji danışmanı ve kemik iliği nakli direktörü olan Dr. Saif, bazı kişilerin morarmaya daha yatkın olmasına rağmen, bu durum sizin için yeniyse, özellikle de başka semptomlarınız varsa mutlaka bir doktora başvurmanız gerektiğini söyledi.
Aplastik aneminin genellikle vücudun yeterli kan hücresi üretmeye başlaması için kemik iliği nakli ile tedavi edilmesi gerekir. Bazı durumlarda aplastik anemi lösemiye dönüşebilir ve yaşamı tehdit eden kalp yetmezliğine yol açabilir. Yaklaşık 500.000 kişiden birini etkilediği düşünülen, çocuklarda ve yaşlılarda daha sık görülen nadir bir hastalıktır. Semptomları arasında açıklanamayan aşırı morarmanın yanı sıra yorgunluk ve nefes darlığı (kırmızı kan hücrelerinin eksikliği vücutta taşınan oksijeni azalttığı için), diş eti kanaması, soluk cilt, burun kanamaları ve uzun süreli, tekrarlayan ve sık enfeksiyonlar vardır. (Kaynak: Great Ormond Street Hastanesi)
HANGİ MORLUK NEYİN HABERCİSİ?
Bazı insanlar, uzuvlarını bir yerlere çarptıklarında daha kolay morarıyor. Bunun nedeni nedir? "Açık tenliler kolay morarır" diye genel bir kanı var doğru mu?
Halk arasında çürük veya morluk denen cilt lezyonlarına tıpta ekimoz adı verildiğini, ekimozların bazen çarpmaya bağlı olduğunu bazen de hiçbir darbe, travma, çarpma vb. olmadan kendiliğinden gelişebildiğini ifade eden İç Hastalıkları Uzmanı Aytaç Karadağ, bu morarmaların oluşumunu şöyle anlattı:
“Cildin altından geçen ve cildimizi adeta kalorifer peteği gibi ısıtan incecik kan damarları yırtıldığında genellikle morluklar oluşur. Bu durumda cildin altında biriken kan, cilde tipik mor rengini verir. Morluk 7 gün içinde önce yeşile sonra da sarıya dönerek kendiliğinden kaybolur.”
Morlukların birçoğunun tedaviye ihtiyacı olmadığını fakat bazı önemli hastalıkların ön habercisi olabileceğini belirten Karadağ, "Özellikle yaşla birlikte kolajen ve elastan üretiminin azalması sonucu damarlar daha kırılgan hale gelebilir. Damar esnekliğinin azalması da travma olmaksızın kendiliğinden cilt altında kanamaya neden olabilir" dedi.
Hangi morluk neyin habercisi?
İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Dr. Fatih Öçal, vücudumuzda fark ettiğimiz morlukların olası nedenlerini şöyle sıraladı:
“Öncelikle morarmanın olduğu bölgede dokunmakla dolgunluk hissedilmesi, ağrı olması, ısı artışı olması ve şişlik olması, enfeksiyon veya iltihabi bir damar hastalığı olduğunu düşündürür. İltihap bulguları olmadan ağsı biçimdeki morarmalar küçük damar tıkaçlarına bağlı ortaya çıkar. Dokunmakla dolgunluk hissedilmeyen morarmalar, travmaya, damar içi basınç artımına bağlı küçük damarlarda dolaşım bozukluğu sonucu ortaya çıkabilir.”
Karadağ, morluğun büyük olması, sık tekrarlaması, aynı anda birden fazla olması, iki haftadan uzun sürmesi, üzerinde sıcaklık oluşması, ciltten kabarık olması, peteşi denilen küçük noktacıklar halinde yaygın morlukların oluşması, eklem içi gibi derin dokuda da olması, aynı zamanda burunda-idrarda-bağırsaklarda da kanama olması durumlarında hastalık kökenli olabileceğini ve bir sağlık kurumuna gidilmesi gerektiği belirtti ve ekledi:
"Morluğun üzerine basınca ağrı olması, tek bölgede olması, kabarık olmaması, bir hafta içinde renk değiştirip kaybolması, içimize su serpen rahatlatıcı belirtilerdir."
Öçal, bunlara ek olarak hastaneye yatmış, ağızdan gıda almayan ve çeşitli antibiyotikleri kullanan ve beslenme bozukluğu olan hastalarda K vitamin eksikliğinin akla geldiğini, kan sulandırıcı, kortizon, ağrı kesici ve antipsikotik ilaç kullanımının da vücudun çeşitli yerlerinde kolay morarmaya neden olabileceğini vurguladı.
Yine C vitamini eksikliğine bağlı olarak vücutta yaygın morarmaların olabileceğini söyleyen Öçal, "Özellikle uyluk üst iç kısımlarında morarmalara rastlanabilir. Nadir olarak romatizmal hastalıklara bağlı ve doğuştan küçük damar genişlemelerine bağlı olarak sık burun kanamaları, ağız içi kanamaları, mide ve bağırsak kanamaları ve vücutta morarmalar ortaya çıkabilir" diye konuştu.
Karadağ da vücutta oluşan morlukların olası nedenlerini sıraladı:
-- Özellikle hematolojik yani kanla ilgili kanserler
-- Kan sulandırıcı ilaç kullanımı
-- Kanı incelten balık yağı, zerdeçal gibi takviye kullanımı
-- Ağrı kesici kullanımı
-- Pıhtılaşma bozukluğu, kanamayı durduran trombosit sayısının ve fonksiyonunun azalması gibi kan hastalıkları
-- Karaciğer yetmezliği
-- Kanser tedavisi
-- C vitamini eksikliğinin damarların kırılganlığını artırması
-- K vitamini eksikliğinin pıhtılaşma faktörlerini bozması
Ayrıca hiçbir neden olmaksızın genetik nedenli de morarmalar yaşanabilir.
Hafifçe bir yere çarpınca bile hemen morarmak radarımıza girmesi gereken bir durum mu? Hangi durumlarda doktora başvurmalıyız?
Dr. Fatih Öçal, vücutta oluşan yaygın morarma bulgularına ateş, terleme, kilo kaybı, iştahsızlık, solukluk, boyun, koltuk altında ve kasıklarda şişlik, dalak ve karaciğer büyümesi, eklem ağrısı, kas ağrısı, dirençli kaşıntı, tekrarlayan dirençli üst ve alt solunum yolları enfeksiyonu bulgularının eşlik etmesi durumunda kemik iliği yetmezlik sendromları açısından tetkik edilmesi için mutlaka hematoloji uzmanına başvurulması gerektiğini belirtti.
Dr. Aytaç Karadağ, bazen yaşlanmayla birlikte ciltte kahverengi benekler halinde lipofuscin pigmentinin birikebildiğini, bunların hem renk olarak hem de kalıcı olması ile ekimoz denen morluklardan kolayca ayırt edildiğini söyledi. Yaşla birlikte cildin kendini onarabilme yeteneği azaldığı için morlukların daha geç iyileştiğini de sözlerine ekleyen Karadağ, "Kolajen azalmasından ötürü damarların kırılganlığı arttığı için morluklar daha kolay oluşur" dedi.
Peki morlukları nasıl önleyebiliriz?
Uzmanlarımız şu tavsiyeleri sıraladı:
-- Merdivenlerde eşya bırakmayın.
-- Zeminlerde takılma tehlikesine karşı dikkatli olun.
-- Sert yüzeylere çarpmayı önlemek için mobilyaların konumunu çarpma olasılığınız azaltacak şekilde düzenleyin.
-- Yetersiz aydınlatılmış alanlarda yürürken ışığı veya el fenerini açın.
-- Mevsimindeki sebze ve meyveleri tüketerek C vitamini ve bol miktarda yeşil yapraklı sebzeleri tüketerek K vitamini eksikliğinizi giderin.
-- Bisiklete binerken veya motosiklet sürerken kask ve ped gibi koruyucu giysiler giyin.
-- Spor yaparken koruyucu ekipman kullanın.
-- Travma olduğunda darbe alan bölgeye buz/soğuk kompres uygulaması yapın.
-- Kanı incelterek morlukları artırabildiği için gereksiz ilaç veya takviye edici gıda kullanmayın.
Paylaş