Paylaş
Ben küçükken çok güldüğümde altıma kaçırırdım hep... Küçükken diyorsam öyle 5-6 yaşlarında falan sanmayın. Liseye başlayana kadar dönem dönem altıma kaçırmaya devam ettim.Tabii bundan aile fertlerinden kimsenin haberi yoktu çünkü ya kimseye görünmeden üstümü değiştirirdim ya da ıslaklık dışarıdan çok farkedilir durumda ise açıklama olarak hep yanlışlıkla ıslak bir yere oturduğumu ya da bir su birikintisine düştüğümü söylerdim. Hatta bazen kaçırmanın ötesinde ne varsa koyverdiğim zamanlarda gerçekten sulu bir yerlerde daha fazla ıslanırdım daha inandırıcı olsun diye. Zaten her gün okuldan eve çamura bulanmış, önlük düğmelerinin yarısı kopmuş, kafadaki beyaz kurdele ya düşmüş ya da griye dönmüş bir vaziyette elimde döndüğüm için annem ıslak dönmeme pek şaşırmazdı. Bu nedenle o yıllarda hep sakar ve yaramaz damgasını yedim. Olsun, yine "sidikli" diye isim takılmasından daha iyidir, varsın öyle bilsinler :)
***
Bizim çocukluğumuzda okul çıkışı sokakta oynanırdı akşam ezanına kadar. Ben de eve çantamı savurup bazen deniz kenarında, bazen terkedilmiş bir evde, bazen çamurun içinde bazen de evlerimizin bahçesinde oynardım arkadaşlarımla. Ama nedendir bilinmez en çok da Sanem'le oynarken başıma geliyordu bu sulu vaka :) En çok onunla oynarken güldüğüm için sanırım. O güne kadar zaten defalarca Sanem'in yanında işemişliğim vardır ama en son ortaokul son sınıftaydım alt kaçırma seanslarının en sonuncusunu yaşadığımda.
Oyuna dalıp çok uzun süre tuvaletimi tuttuğumdan mı, soğuktan mı, çok sıvı tüketmekten mi, yoksa yine macera yaşama hevesinden mi bilinmez ama olayın en büyük suçlusu hep çok gülmekti.
***
Sanem'lerin evlerinin arka bahçesindeki salıncakta sallanmaya dadanmıştık bir ara ama öyle her çocuk gibi sallanmak değil. Farklı sallanalım istiyorduk. Ya ayakta sallanıyorduk, ya birimiz oturuyor diğeri onun omzuna çıkıyordu sonra sırayla yer değiştiriyorduk ve deli gibi gülüyorduk. Gam yok, tasa yok, yarın ne olacak derdi yok, sınavdan kaç puan alacağız derdi yok, kısacası dünya umurumuzda değil, sadece sebebsizce gülüyoruz ve ve neye güldüğümüzü hatırlamıyoruz bile. Sanem'in gülmesi omzunda hissettiği sıcaklığın ne olduğunu anlayınca birden kesiliyor ve bir hışımla atıyor beni omzundan. Yere düşünce daha da gülmeye başladığım için geri kalan idrarı da koyveriyorum oracıkta. Sonrası malum, yine bir su birikintisi bulunuyor, içine oturulup itina ile ıslanılıyor :)
Annem ve babamın konuşmalarını tanık oldum bir gün yine bu minik kazalardan birini yaşadığımda: "Ne olacak bu kızın hali, sürekli düşüyor, bir yerlerini yaralıyor. Acaba bacakları çarpık ondan mı oluyor böyle. bir doktora mı götürsek?
***
Uzmanlara göre alt ıslatmanın psikolojik ve fizyolojik pekçok nedeni olabiliyor. Özellikle 5 yaş sonrası alt ıslatmalara dikkat edilmeli ve mutlaka bu konuda bir uzman tavsiyesi alınmalı.Tabii bu durum gece alt ıslatmaları ile alakalı. Benimki ileri yaş idrar kaçırma problemine giriyordu tahminimce ama sessiz sedasız doktora gitmeden halloldu işte :) O günden sonra bir daha da yaşamadım zaten böyle bir olay. Belki o gün altıma kaçıracak kadar güldüğüm en son gündü...
Şimdi deli mi bu diyeceksiniz ama bugünlerde gerçekten çocukluğumda olduğu gibi şuursuzca, sebebsizce ve saatlerce gülmek istiyorum altıma kaçıracak dahi olsam... Havalarda yağmurlu nasıl olsa, illa ki bir su birikintisi bulurum :))
Sizin de altınıza kaçıracak kadar çok gülecek neden bulmanız ya da sebebsiz yere gülebilmeniz dileğiyle…
NOT: Sanem benimle hiç sidikli diye dalga geçmedi ve hala görüşüyoruz :)
Paylaş