Paylaş
“Nedir tren düdüklerinin çığlık çığlığa sorduğu
Bir şehri terk ederken susmak bu kadar güç müdür
Kadere dönüştüren nedir sıradan bir yolculuğu”… demiş Attila İlhan dizelerinde…
Kimi zaman sevda yüklüdür trenler, bazen sevdalıları kavuşturur bazen arkalarından sallanan bir mendille uzun vedaları anlatır, kimi zaman kara haber getirir ama hep hüzünlüdür trenler... Acı acı çalan düdüğünden midir, şiirlere-şarkılara hep ayrılıklarla konu olduğundan mıdır bilinmez ama benim için de hep hüzünlü yolculukları çağrıştırırdı tren yolculukları. Ta ki geçen hafta yaptığımız Doğu Ekspresi seyahatine kadar. Trenlere karşı 40 yıldır kafamda oluşmuş genel yargı yerle bir oldu bu seyahatle birlikte...
Sosyal medyadan paylaşılan muazzam fotoğraflar, internet sitelerinde ve bloglarda ballandıra ballandıra anlatılan gezi notları ve “mutlaka bu deneyimi yaşamalısın” diyen dost tavsiyeleri sayesinde Doğu Ekspresi seyahati için yıllardır hazırdım zaten. O kadar hazırmışım, o kadar istemişim ki pat diye kendimi o trenin içinde buluverdim.
Geçtiğimiz günlerde cilt kuruluğuna meydan okuyan Atoderm serisi ile Kars'a muhteşem basın gezisi düzenleyen Bioderma, dopdolu bir programla bize unutulmaz bir Kars gezisi ve Doğu Ekspresi deneyimi yaşattı. O kadar keyifliydi ki hala etkisinden kurtulamadım desem abartı olmaz sanırım.
Gezimizin ilk durağı Aydıngün Köyü İlköğretim Okulu’ydu. Okula ulaşabilmek için yolun bir kısmını karda yürüyerek aşmamız gerekti. Çocukların kış boyunca her gün bu yolu aştıklarını duyunca kulaklarımıza inanamadık. Hatta okula giriş yolunun kapandığı bazı günler öğretmenleri çocukları sırtında okula taşıyormuş.
Gözleri ışıl ışıl parlayan bu çocuklara Türkiye'nin dört bir yanından bağış yapan yardımsever eczacıların karne hediyelerini kendi ellerimizle verdik. Onların gözlerindeki ışıltı, mahcup tavırları ve sessizce yaşadıkları o sevince tanık olmak gerçekten paha biçilmezdi.
Bu köyün kadınları, peynirleri, doğası tek kelime ile muhteşem. Boğatepe, Türkiye'nin en büyük köyü olarak biliniyor ve İskandinav ülkelerindeki şirin köylere çok benziyor. İsveç’e Norveç’e gitmek isteyenlere duyurulur, önce Boğatepe’yi bir görün derim. Biz karla kaplı halini gördük ama yazın etraf yemyeşil olup ağaçlar çiçek açtığında seyrine doyum olmuyormuş.
Türkiye’nin en güzel ve lezzetli peynirleri bu köydeki mandıralarda yapılıyor. Köyün temel geçim kaynağı peynircilik olsa da köyün kadınları dur durak bilmiyor. Köydeki 20 hane gelen misafirleri kendi evlerinde ağırlıyor ve dört dörtlük bir kahvaltı deneyimi sunuyor. O gün hangi hanede kahvaltı olduğunu köyün bakkalından öğrenebiliyorsunuz.
Bizim kahvaltımız ise soba üstünde fokur fokur kaynayan sütün mis gibi kokusunun yayıldığı Nigar Koçulu’nun evinde özene bezene hazırlanmıştı. Kendilerinin yetiştirmediği hiçbir ürünü sofralarına koymadıkları için bir tek zeytin eksikti diyebilirim. Masadaki her mamulün organik olduğu bu mükellef kahvaltı sofrasının başından uzun süre kalkamadık tabii ki.
Kahvaltı sonrası Koçulu Peynir İmalahathanesi'ni ve peynir kültürünü yaşatmak için kurulan Köy Meydanı’nda bulunan Boğatepe Peynir Müzesi'ni gezdik ve Çıldır Gölü'ne doğru yola koyulduk.
Bioderma Laboratuvarları ve Fotoğraf sanatçısı Sefa Yamak iş birliği ile gerçekleştirilen “Untitled Portraits” fotoğraf sergisi, Türkiye’nin en sert kışının geçtiği Kars’ta yaşayan kadınların ciltlerinin yaşam tarzından ve onları çevreleyen koşullardan nasıl etkilendiğine dikkat çekebilmek amacıyla oluşturuldu.
Bu sergiyi gezerken her fotoğrafın başında uzun uzun kalıp incelemek istiyor, kadınların yüzlerindeki derin çizgilerin ve yaşanmışlıklarının içinde kayboluyorsunuz.
Çıldır Gölü’nden sonra 1-5 Mart tarihleri arasında Trump AVM’de düzenlenecek sergiden elde edilecek tüm gelir, Kars sakinlerinin ihtiyaçları için kullanılacak.
Sosyal medyanın gücü ile son yıllarda adından sıkça söz ettiren Türkiye’nin en uzun tren yolculuklarından biri olan Doğu Ekspresi ile Kars-Ankara arasında müthiş manzaralar eşliğinde yaklaşık 25-26 saat süren kompartımanlı tren yolculuğu yapıyorsunuz. Benim ilk tren yolculuğum olduğu için çok heyecanlıydım. Özenle süslenmiş ve en ince detayına kadar düşünülüp hazırlanmış yataklı vagonlarımızı görünce heyecanım ikiye katlandı. "24 saat sadece camdan dışarıyı seyretsem bile sıkılmam ben bu trende" dedim ve gerçekten de bir dakika bile sıkılmaya vaktimiz kalmadı. Yanınızda okumak için getirdiğiniz kitabın kapağını açmadan ya da indirdiğiniz dizinin bir saniyesini bile izleyemeden geri döneceksiniz eğer kafa dengi birileri ile yolculuk yapıyorsanız.
Yan kompartımandan yapılan kesintisiz müzik yayını, komşu kompartımanlardaki arkadaşlarla dedikodu, hatta diğer vagonlara doğru çekilen halaylar, pijamalarla trenin önünde çekilen hatıra fotoğrafları, bağıra bağıra söylenen aşk şarkıları tren seyahatimizi unutulmaz kıldı.
Bu muhteşem deneyimi bize yaşatan Bioderma'ya ve ekibine sonsuz teşekkürler.
Paylaş