Paylaş
Genç kadın olağanüstü çabasına rağmen kısa süre içinde aldığı beş kilonun başka bir sağlık sorununun habercisi olup olmadığını merak ediyordu. Dahası önceki iki yıl boyunca baş ağrısı, anksiyete, uykusuzluk, saç dökülmesi ve sivilce gibi bir dizi hastalıkla da mücadele etmişti.
Chicago'daki küçük bir işletmede kontrolör olarak görev yapan Houser, Washington Post’a verdiği röportajda, "Stres herkesin aklına gelen ilk açıklamaydı. Doktorlar yaklaşan düğünümün bu sorunların bir nedeni olabileceğini öne sürse de bu benim duygularımla uyuşmuyordu” dedi.
Houser, 2016 yılında, başının arkasında gerilim tipi baş ağrıları hissetmeye başlamıştı. Yaşadığı bu ağrılar beslenmesindeki değişiklikler veya reçetesiz ağrı kesicilerle düzelmeyince doktora gitti. Daha sonra başvurduğu nörolog da kendisine migren hastası olduğunu söyledi.
O zamanlar 27 yaşında olan Houser, kontakt lens taktığında baş ağrılarının daha da kötüleştiğini fark etti. "Günlük hayatımı etkiliyordu ve sorunun bundan kaynaklandığını düşünerek kendimi ikna ettim" diyen Houser, Ekim 2017'de lenslere ve gözlüklere olan bağımlılığından kurtulmak için lazerli göz ameliyatı oldu.
Göz ameliyatından sonra Houser'ın görmesi iyileşti. Baş ağrıları da kısa süreliğine ortadan kayboldu ama bir hafta sonra geri geldi. Houser, fazla endişeli değildi, birçok insanın baş ağrısı yaşadığını biliyordu. Ama birkaç ay sonra, görünürde hiçbir neden yokken Houser kaygı problemi yaşamaya başladı. Ama sebebi gerçekten herhangi bir şey için endişelenmesi değildi.
2018'in başlarında bir sabah kendini o kadar bunalmış hissetti ki hemen ikizi Molly'yi ve annesini arayıp acilen yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
Bir terapist ve psikiyatristten aynı gün randevu aldı Houser. Psikiyatrist yaklaşan düğününe odaklandı bu durumun büyük kaygıya neden olabileceğini söyledi. Houser bu yüzden antidepresan almaya başladı ve kendini sakinleştireceğine inandığı için yoga pratiğini artırdı.
Ama değişen görünümü Houser'ı çok mutsuz ediyordu. Gıda alımını büyük ölçüde azaltıp egzersizi önemli ölçüde artırmasına rağmen neden kilo aldığına anlam veremiyordu. Normalde kalın telli olan saçları o kadar gözle görülür şekilde incelmişti ki kuaförü bile ona nazikçe bir doktora başvurmasını tavsiye etti. Houser'ın psikiyatristi saç dökülmesinin antidepresandan kaynaklanabileceğini düşündü ve ilaçlarını değiştirdi ama bu pek yardımcı olmadı.
Düğün günü bile görünüşüyle ilgili mutsuz ve kaygılı olan Houser, "Ne kadar heyecanlandığımı düşünmek yerine, 'Bugünü nasıl atlatabilirim?' diye düşünüyordum” dedi.
Düğünden sonra kendini daha da kötü hisseden Houser, şiddetli uykusuzluk, gece terlemesi ve sivilce sorunu yaşadı. Şubat 2019'da yani düğününden yaklaşık 6 ay sonra gittiği muayenede tiroit testleri yapıldı. Sonuçları normal çıkınca ek testler yapılmasını istedi ve bir endokrinoloğa yönlendirildi ama metabolik olarak bir sorun olmadığı söylendi.
Aylar önce, tiroit testlerini isteyen pratisyen hemşire, vücudun strese tepkisinde ve diğer işlevlerde rol oynayan bir hormon olan kortizol seviyelerinin ölçülmesinden ve Cushing hastalığından kısaca bahsetmişti Houser'a. İkinci gittiği endokrinologdan kortizol testi yapmasını istedi.
Doktoru bu isteğini kabul etse de Houser'a Cushing hastası olduğunu düşünmediğini, çünkü aşırı kilo alımı, mor çatlaklar ve omuzlar arasında kambur gibi duran yağ dokusu gibi klasik belirtilerin bulunmadığını söyledi ama yapılan testlerin sonucunda semptomlarının stres ya da evlilik ile ilgili kaygılardan değil, yıllardır için için yanan ciddi bir hastalıktan kaynaklandığını anlaşıldı.
Houser'ın kanında, idrarında ve tükürüğündeki kortizol düzeylerini ölçen üçlü testte anlamlı düzeyde artış vardı. İdrarındaki miktar normalden sekiz kat daha yüksekti.
“Cushing hastalığı, kadınları erkeklerden yaklaşık beş kat daha fazla etkiliyor ve genellikle 30 ila 50 yaşları arasında ortaya çıkıyor. Tedavi edilmezse ölümcül olabilir.”
Bu hastalığın tedavisiyle uluslararası alanda ün yapmış olan Endokrinolog Dr. James Findling'e yönlendirilen Houser, muayeneye giderken doktorun isteği üzerine birkaç yıl önce çekilmiş fotoğraflarını da götürdü.
Houser'ın durumunda, yüz değişimi özellikle dikkat çekiciydi. Findling, fiziksel değişiklikler ve diğer semptomların yavaş yavaş ve sinsice ortaya çıkma eğiliminde olması nedeniyle tanının geciktiğini ve gecikmiş tanının tipik bir durum olduğunu belirtti. Houser, tipik Cushing hastasına benzemiyordu. Obez değildi, diyabeti ya da hipertansiyonu yoktu.
Testlerde Houser'ın hipofiz veya adrenal bezlerinde hiçbir şey bulunamadı. Pelvis, göğüs ve karın bölgesinin tomografi taramaları da temizdi. Findling, geleneksel görüntülemeden kaçan tümörleri bulabilen son derece hassas bir CT taraması olan noktalı PET taraması istedi ve bunun sonucunda Houser'ın sol akciğerinde bir nodül ortaya çıktı.
Houser, Chicago'daki bir göğüs cerrahından ikinci bir görüş aldı. Findling ve Milwaukee Froedtert Hastanesi'ndeki göğüs cerrahı, tümörün ameliyatla alınmasını şiddetle tavsiye ederken, Chicagolu doktor buna karşı çıktı. Akciğer nodülünün Cushing hastalığına neden olduğunu düşünmediğini söyledi ve Houser'ın terapiye ve anksiyete önleyici ilaçlara devam etmesini önerdi.
Houser, kocasıyla karar verip 30 Ekim'de sol akciğerinin bir kısmının alındığı ameliyatı tercih etti. Bir patolog, nodülün, Cushing hastalığına neden olabilen ve nadir görülen ama yavaş büyüyen bir nöroendokrin akciğer kanseri olduğunu belirledi. İkinci aşamada olan kanser yakındaki bir lenf düğümüne de yayılmıştı.
Findling, "Neyse ki erken yakaladık" dedi.
Başarılı bir tedavi ve uzun bir iyileşme sürecinin ardından şu anda 34 yaşında olan Houser, kendini 20'li yaşlarının sonlarına kıyasla çok daha iyi hissediyor. "Keşke kendime daha iyi davransaydım ve olup bitenler için kendimi suçlamasaydım" diyen Houser, sonunda kendisine teşhis konulduğu için çok mutlu.
Houser, Findling'i "gerçek anlamda cankurtaran" olarak görüyor. Cushing hastalığı nedeniyle her yıl takipleri yapılıyor, kanserden kurtuldu ve yorgunluk dışında kendini iyi hissediyor. Ekim 2021'de bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Oğlu da birkaç ay önce dünyaya geldi.
Houser, ailesinin, özellikle de "en büyük destekçim" dediği eşinin bu dönemdeki yanındaki varlığının çok önemli olduğunu, aslında kanserin neden olduğu semptomların nedeni olarak evliliklerindeki stresin suçlanmasını çok ironik bulduğunu söyledi.
Peki, Houser'ın aralarında endokrinologlar da bulunan doktorları neden Cushing'den şüphelenmedi?
40 yıllık kariyerinde 2000 kadar Cushing hastasını tedavi ettiğini belirten Findling, doktorlara bu hastalığın nadir olduğu öğretilse de öyle olmadığını söyledi ve 2016 yılında yapılan, 353 endokrinoloji hastasının 26'sında hastalığın tespit edildiği bir çalışmadan bahsetti.
Findling, mor çatlakların ve omuzlar arasındaki yağ tabakasının varlığına ilişkin ders kitabı açıklamalarının "neredeyse bir karikatür" olduğunu, Cushing sendromunun nöropsikiyatrik ve nörobilişsel sorunlara neden olabileceğinin oldukça iyi bilindiğini ifade etti. Findling, Houser'ın normal kiloda olması ve yüksek tansiyon ya da şeker gibi hastalıklarının olmamasının doktorları yanıltmış olabileceğini sözlerine ekledi.
Bu hastalığının sebebi tam olarak nedir? Genetik bir problem mi yoksa çevresel etkenlere mi bağlı?
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Saida Dashdamirova, Cushing sendromunun vücudun aşırı miktarda kortizol hormonuna maruz kalması sonucunda oluşan bir hastalık olduğunu, dışarıdan herhangi nedenle glukokortikoid içerikli ilaç kullanımının (Romatolojik hastalıklar, cilt hastalıkları, astım gibi bir çok farklı durumların tedavisinde kullanılır) bu klinik tablonun en sık nedeni olduğunu ve bu durumun ekzojen Cushing sendromu olarak adlandırıldığını söyledi.
Vücudun kendisinin fazla kortizol salgılamasının birkaç farklı nedeni olduğunu, bunlardan en sık görüleninin ise beyin tabanımızda yerleşen ve vücudumuzdaki birçok hormonun salgısını kontrol eden bir bez olan hipofiz bezinde oluşan adenomlar olduğunu belirten Saida Dashdamirova, Cushing sendromunun diğer bir nadir nedeninin de akciğer, pankreas, tiroit gibi organlarda gelişen kötü huylu tümörler olabildiğini sözlerine ekledi.
“Cushing hastalığında bu iyi huylu tümörlerden kortizol salgısını düzenleyen adrenokortikotrop hormon fazla miktarda üretilir. Bu hormonun etkisiyle de böbrek üstü bezinden aşırı miktarda kortizol üretimi oluşur. Diğer bir neden de böbreküstü bezinin kendisinin hipofizden bağımsız olarak fazla miktarda kortizol salgılamasıdır. Bu durum böbreküstü bezinde oluşan iyi huylu, nadiren de kötü huylu tümörler sonucunda oluşur.”
KİLO VEREMEYENLERDE BU BELİRTİLERE DİKKAT
Her kilo veremeyen böyle bir problemden şüphelenmeli mi?
Bu sorumuza Dr. Saida Dashdamirova şöyle yanıt verdi:
"En sık görülen belirti kilo artışı olup gövdede daha belirgindir. Yağ birikimi özellikle karın bölgesinde, boyunun arka kısmında ve yüzde görülür. Yüz genelde yuvarlak ve kızarıktır. Bu durum 'aydede yüzü' olarak adlandırılır. Bacaklar ve kollar bu hastalarda daha incedir. Karında, kollarda, üst bacaklarda pembe-mor renkli çatlaklar görülebilir. Ciltteki incelmeden kaynaklı çok kolaylıkla morluklar oluşur. Kilo veremeyen bir hastada özellikle bu belirtiler de mevcutsa Cushing'den şüphelenilmesi ve gerekli testlerin yapılması gerekir. Bu hastalarda tansiyon ve şeker hastalığı gelişme riski artar. Bunun dışında kas güçsüzlüğü, sırt ağrısı, kemik kırıkları, kadınlarda adet düzensizlikleri ve kıllanma artışı da görülebilir. Cushing hastalarında depresyondan psikoza kadar farklı psikiyatrik sorunlar da oluşabilir."
Tedavisi nasıl yapılır?
“Ekzojen Cushing sendromu gelişmişse öncellikle kullanılan kortikosteroid içerikli ilaçların dozu azaltılarak mümkünse kesilmesi denenebilir” diyen Saida Dashdamirova, bu doz değişikliğinin muhakkak tedaviyi başlayan doktorun önerisiyle ve onun takibinde yapılması gerektiğini, uzun süre bu ilaçları kullandıktan sonra aniden kesilmesinin ciddi belirtilere neden olabileceğini, bu yüzden hastaların kendilerinin ilaç dozlarında değişiklik yapmamaları gerektiğini önemle vurguladı.
Hastalığın hipofiz veya böbreküstü bezlerinde gelişen adenom sonucunda oluşması durumunda tedavinin öncelikle cerrahi yolla bu tümörlerin çıkarılması olduğunu belirten Saida Dashdamirova, bazı durumlarda cerrahi müdahale yapılmasının mümkün olmadığını veya cerrahiye rağmen hastalığın iyileşmeyebildiğini, bu durumda ilaç tedavilerinin kullanıldığını, gerekli durumlarda radyoterapi verildiğini bildirdi ve ekledi:
“Cushing uzun süre tedavisiz kalırsa ciddi ağırlaşmalar görülebilir. Özellikle gelişen kalp damar hastalıkları hayati olabilir. Bu yüzden Cushing düşündürecek bulgu ve belirtileri olan hastaların bir endokrinoloğa başvurması ve gerekli testlerin yapılması çok önemlidir.”
BU HASTALAR KİLOLU OLMAYA MAHKUM MU?
Cushing sendromu olan kişiler kilolu olmaya mahkum mu?
Saida Dashdamirova bu sorumuza, “Tabii ki hayır, Cushing hastalığı tedavi edildikten sonra hastalar kilo vererek normal kilo düzeylerine ulaşabilir” sözleri ile yanıt verdi ve devam etti:
"Herhangi bir besini tüketerek Cushing sendromunu tedavi etmek mümkün değildir. Artmış kortizol salgısının sebebi belirlendikten sonra cerrahi yolla veya ilaçla tedavi edilerek ortadan kaldırılmalıdır. Bu yüzden Cushing tanılı hastaların bir endokrinoloğa başvurması gerekir."
Bu sorun kortizol seviyeleri ile alakalı olduğu için stres kaynaklı yaşanıyor diyebilir miyiz? Yani kilomuzu ne kadar çok kafaya takarsak vermesi o kadar zor mu oluyor?
Stres kaynaklı olarak vücudumuzda kortizol salgısının arttığını, bu durumda Cushing'e benzer bulgular ortaya çıkabileceğini belirten Dashdamirova, bu durumun gerçek bir Cushing hastalığı olmayıp 'yalancı Cushing' olarak kabul edildiğini, bunun ayırımını yapmak için kapsamlı ileri tetkikler gerektiğini belirtti ve ekledi:
“Cushing hastalığından bağımsız olarak net olarak gösterilemese de, evet, kilo vermeyi kafaya takmanın kilo verilmesini zorlaştırma ihtimali var. Yapılan bir araştırmada fazla kilosundan dolayı ayırımcılığa maruz kalan insanların, kalmayanlara göre kortizol düzeylerinin daha yüksek olduğu ve giderek daha fazla kilo aldıkları gösterilmiştir.”
Ülkemizde Sezen Aksu ve Türkan Şoray’ın hastalığı olarak bildiğimiz bu hastalıktan mustarip ne kadar insan var?
Dashdamirova, Cushing tanısı olan hasta sayısı konusunda kesin bir rakam vermenin çok mümkün olmadığını, ülkemizde görülme sıklığının netleşmesi için daha geniş epidemiyolojik araştırmalara ihtiyaç olduğunu belirtti.
Paylaş