Bir çorap deliğinin yüreğimde açtığı kara delikler...

Bir çorap deliği der geçeriz ama bakın nasıl onarılması güç yaralar bırakıyor insanda, nasıl saplantı haline dönüşebiliyor.

Haberin Devamı

Bu hafta sizlere bir çorap deliğinin hayatımı nasıl değiştirdiğini ve başıma nasıl bir çorap ördüğünü anlatmak istiyorum yüksek müsadenizle...

***

Tanıyanlar bilir ne tür bir çorap hastası olduğumu ama neden manyaklık derecesinde çorap sevgimin olduğunu pek kimseyle paylaşmadım bugüne kadar. 

Tatatataaaam bugün bir sırrımı daha ifşa etmenin haklı grurunu yaşıyorum.

***

Hayatım boyunca külotlu çorap denen şeyden nefret ettim. Bir kere ismi çok çirkin. Külotla çorap arasında o kadar mesafe varken hangi sivri akıllının aklına gelmiş acaba ikisini birleştirmek ve o gereksiz şeyi icat etmek. Kendisini buradan saygıyla anıyorum :)

Okula giderken önlük/formaların altına kışın kısa çorap giymeme izin verilmediği için mecbur o çirkin, bunaltan, içinde nefes alınmayan kalın çorapları giymek zorunda kaldım yıllarca. Bi kere yünlü ve çok kalındılar, dokununca bile huylanıyordum.  Bütün gün onu giymek zorunda kalmak Çin işkencesiyle eşdeğer bir şeydi benim için.

Haberin Devamı

Ya cırt kırmızı olurdu bu çoraplar ya lacivert, ya da siyah... Herkes bir çorapla bir yıl idare ederken benim çoraplar bir ay içerisinde deliniyordu her ne hikmetse. Baş  parmaklarım bari özgürlüğün tadını çıkarsın istiyordum herhalde. Bazen öyle zamanlar oluyordu ki sabah hazırlanırken ayağıma geçirdiğim her çorap delik olurdu sonra mecbur deliklilerden birini giyip giderdim okula... 

***

Lise 3. sınıfta kredili sistemle okuyorum, boş dersimde şeçmeli resim dersini seçen arkadaşımın yanında misafir olarak derse kabul ediliyorum. O dersten sonra hayatım boyunca nefret edeceğim o resim öğretmeni "bugün misafirimiz model olacak" diyor ve beni masanın üstüne davet ediyor.Önce hiç itiraz etmeden kalkıyorum ama birden sabahki çoraplar geliyor aklıma, bu saate kadar delikler daha da büyümüştür kesin. "Yok istemem" diyorum ve bir yandan tüm ayak tırnaklarımı ayak tabanıma geçiriyorum stresten...

"Yok hocam olmaz diyorum" hiddetleniyor deli adam "Ne demek olmaz" diyor ve kolumdan hafifçe çekerek beni masaya doğru yöneltiyor. Mecbur ayakkabıların bağcıklarını yavaş yavaş çözmeye başlıyorum ve delik olan 2 başparmağı parmaklarımı sıkarak alt tarafta tutmaya çalışıyorum. Ben orada heykel misali dikilirken aklım hep çoraplarımda ve saklamaya çalıştığım deliklerde. O gün orada nü resim çalışması yapılsa ve model ben olsaydım bu kadar utanmayacağımın garantisini verebiliyorum hala.

Haberin Devamı

Resmimi çizen arkadaşların yaptıkları eserlere bakmaya asla cesaret edemedim çünkü hepsi çoraplarımı delik çizmiştir diye düşünüyordum. Belki de o günden sonra lisede benim hiç bilmediğim bir lakabım oldu, kimbilir "delik çorap" diye arkamdan konuyşuyorlardı. Neyse en azından yüzüme söyleyen olmadı :)

Bir çorap deliğinin yüreğimde açtığı kara delikler...

İşte o günden sonra o çorap deliği yüzünden bende başlıyor bir çorap hastalığı ama öyle böyle değil, takıntı boyutunda. O günden beri aldığım ve eskimiş diye attığım çorapların haddi hesabı yok.

Sürekli ayakkabılarımı bir yerde çıkarmam gerekecek diye sabah evden çıkarken yeni çorap giymeye başlıyorum.Her sabah yeni giymem için sürekli yeni çorap almam gerekiyor tabii haliyle. Her fırsatta çorap almaya başlıyorum ama zaman geçtikçe katı kurallarım oluşuyor bu konuda. Çoraplar kesinlikle %100 pamuklu olacak ve terletmeyecek. Yünlü ve kalın çoraplar asla yakınımda olmayacak, çoraplarda en ufak bir incelme olursa derhal atılacak ve en önemlisi evden çıkarken yanımda mutlaka yedek 1-2 çorap olacak.

Haberin Devamı

İş yerinde çekmecemde bir yedek çorabım hep vardır, bir tane arabada, bir tane de çantamda. Evdeki dolabım ise aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz üzre koca bir çekmece hiç giyilmemiş çoraplarla dolu. 

 Bir çorap deliğinin yüreğimde açtığı kara delikler... 

Bir minik çorap deliği der geçeriz ama bakın nasıl onarılması güç yaralar bırakıyor insanda, nasıl saplantı haline dönüşebiliyor zamanla...

Bu nedenle özellikle çocuklu ailelere ve öğretmenlere seslenmek istiyorum. Eğer çocuğunuz/öğrenciniz yaşı kaç olursa olsun bir şeyi yapmayı inatla reddediyorsa körü körüne onunla inatlaşmak yerine nedenini bulmaya çalışın, onunla konuşun, anlamaya çalışın ve onu önemsediğinizi hissettirin. Altından benimki gibi trajik bir hikaye çıkabilir benden uyarması :)

Yazarın Tüm Yazıları