Paylaş
Muhabiriniz Gazimağusa'dan bildiriyor. Daha önce Magosa diye yazmıştım ama sosyal medyadan gelen tepkilerden anladığım kadarıyla Kıbrıslılar Mağusa'ya Magosa denmesinden pek hoşlanmıyor. Magosa nereden dilimize yerleşmiş bilmiyorum ama hep öyle duydum öyle de kullanırdım.
Tatil için zamanlamamız harika! Kıbrıs'ın meşhur sıcağı başlamamış. Geçen sene Eylül ayında Girne'ye gitmiştik ve yine harika bir hava vardı. Şimdi de öyle, ne yakan kavuran ne de üşüten bir hava var. Denizden gelen tatlı bir esinti plajda bunalmamamız için bize sunulmuş müthiş bir ikram. Akşam yürüyüşlerinde yine ılık ılık esen hava eşlik ediyor bize. Temmuz- Ağustos aylarında çocukla gelmek için fazla sıcak olabilir ama Eylül'den Haziran bitene kadar çok güzel oluyor Kıbrıs, bir kaç kere yılbaşında gelmişliğim de var, kışın bile ince bir montla, bazen tişörtle gezmek mümkün.
Kıbrıs genellikle kumarhaneleri ile tanınır Türkiye'de. Ünlü sanatçıların sık sık konser verdiği, ünlü sunucu, şarkıcı ya da futbolcuların kaybettikleri paralarla anıldığı "casinolar"ın gölgesinde kalmasının Kıbrıs için haksızlık olduğunu düşünüyorum, tarihi ve doğal güzelliklerini göz ardı edersek Yavru Vatan'a ayıp etmiş oluruz bence.
Geçen hafta da yazmıştım, çocuk olduktan sonra tatilleri büyük ölçüde çocuğun konforuna göre ayarlıyoruz. Onunla rahat edebileceğimiz tesisler, ulaşım kolaylığı, bu bir deniz tatiliyse kumsal ve denizin durumu hep çocuğa göre seçiliyor. Hemen hemen bütün çocuklar kumda oynamayı sever, sanırım erkek çocukları biraz daha fazla. Çünkü erkek çocuklarında kumdan kale yapmanın dışında yanımızdan ayıramadığımız kepçe ve kamyonlarla sürekli bir inşaat durumu söz konusu. Çocuklar yaz tatiline kadar sürekli apartmanlar ve beton yığınları içine hapsoldukları için kumlarda çıplak ayak elektrik atıyorlar, biz de mutlu oluyoruz.
Gazimağusayı seçmemize Kıbrıs'taki radyocu arkadaşlarım vesile oldular. Kalacağımız oteli de onlar seçtiler. Bilmediğiniz bir yere gidiyorsanız orada yaşayanları bulup tavsiye almak en güzeli. Bu açıdan şanslıyız çünkü Eylül ayında da Girne yakınlarında harika bir plaj tavsiye etmişlerdi. Biz karı koca denizin temiz, berrak, turkuaz rengi olanına hastayız. Bir de güzel bir kumsalı varsa, çocuğun rahat oynayabileceği bir kaç metresi sığ, tertemiz deniz ve sakin bir plaj bizim için ideal. Bu yüzden sevdik Kıbrıs'ı. Sıkış tıkış insan kalabalığı yok, gelenlerin bir kısmı casino turizmi için geldiğinden genelde gündüz güneşlenmeye pek çıkmıyorlar. İngiliz ve İsrailli turistler ve bizim gibi bir kaç çocuklu aile ile mutlu mesut günler geçirdik. Hatta caretta carettalarla yüzme şansımız bile oldu.
Otelimiz "Kapalı Maraş" bölgesinin dibindeydi. Bu bölgenin de ilginç bir hikayesi var. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası yaşamaya kapatılan ve Annan Planı dahilinde Rumlara verilmesi düşünülen Mağusanın büyük bir mahallesi Maraş. Zamanında Akdeniz'in en ünlü tatil beldelerinden biriymiş. Sophia Loren'den tutun da Bridget Bardot'ya kadar bir çok yıldızın uğrak yeri olan Maraş (yabancıların deyimiyle Varosha) şu anda Kuzey Kıbrıs'ın yatak kapasitesine eş değer bir tatil beldesiymiş. Hatta İngiliz Kraliyet Ailesi tarafından yapılmış olan bir otelin dünyadaki ilk yedi yıldızlı otel olduğu söyleniyor. Ancak yapılan referandum sonucu Rumlar Maraş bölgesinin yönetimini istemeyince tampon bölge mahiyetinde kapatılmış ve tam 40 yıldır hayalet şehir olarak duruyor. İçimdeki yönetmen ruhu canlandı, burada ne korku filmi çekilir ama...
Neyse tatil bitti, bugün dönüş günü. Her güzel şeyin sonu var. Güzel anılarla ayrılıyoruz buradan.
28 aylık bir çocukla gayet sorunsuz atlattığımız için de memnunuz. Sadece yemek yedirme konusunda biraz sıkıntı çektik. Ölmeyecek kadar yiyor, gerisi tam bir mücadele. Fakat uyku konusunda işe yaradı burası, normalde gündüz uykusunu pek sevmeyen bir çocukken plajda şemsiye altında evdekinden daha uzun ve deliksiz uyudu. Gece uykuları zaten düzenlidir. Yaz tarifesinde saat 21:00'da "pil zayıf" ışığı yanmaya başlar, çok yorulduğu için sabaha kadar deliksiz uyudu. Sabah uyanma saati genelde 7:30'du. Tabii yanımızda ona refakat edecek birisi olmayınca biz de akşam mecburen 1-2 saat daha oturup uyuyorduk, Kıbrıs'ta sahne alan bir kaç arkadaşımızın tekliflerini geri çevirmek zorunda kaldık. Zaten sabah erken uyanınca ve deniz, güneş yorunca bizim de akşam uykumuz geliyordu. Anlayacağınız tam bir dinlenme tatili oldu.
Bu arada güneşlenme, çocuğun güneşten nasıl etkileneceği gibi konular da var ama bu sefer lafı çok uzattım, onu da başka yazıda paylaşayım...
Bol güneşli günler dileğiyle...
Paylaş