Paylaş
Işık artık 3.5 yaşında ve kreş zamanı geldi. Aslında geçen yıldan başlatmak istiyordum hatta okulumuzu bile seçmiştik. Ancak geçen yıl yaşadığımız bakıcı krizi yüzünden çocukta bir güvensizilik problemi oluştu. Bize daha çok bağlandı. Tabii bunda doğduğundan beri pek ayrılmamış olmamızın da etkisi var.
Çevremde görüyorum, anne-babalar çocuklarını bırakıp rahatlıkla yurt içi ya da yurt dışı tatile gidebiliyorlar. Biz karı koca çocuğun bize olduğundan daha çok bağımlıyız. Ne bileyim geç anne-baba olmanın verdiği bir durum mu bu bilemiyorum. Bir çok arkadaşım yazları çocuklarını ailelerinin yazlıklarına bırakıyor ve yaz boyu çocuk orada aile büyükleriyle kalıyor. Bizde böyle bir sistem yok ama sanırım ben bütün yaz çocuğumdan uzak olmaya dayanamazdım. Bunda bizim sabah 9:00 akşam 18:00 çalışmıyor olmamızın da etkisi var sanırım.
Eve erken gidip günün büyük kısmını onula geçirme, beraber gündüz saatlerinde gezme imkanımız olduğu için hep yanımda olmasını tercih ediyorum. Fakat bu bağımlılık okul konusunda zorladı bizi biraz. Nasıl mı? Şöyle...
Ben sabah 10:00'da başlayan radyo programım dolayısıyla en geç 09:00 gibi evden çıkıyorum. Evde bakıcı teyzesi var ama sabah saatlerinde babası evde oluyor. Haftanın 4 günü akşam çalıştığı için öğleden sonra evden çıkıyor. O saatlerde de genelde ben gelmiş oluyorum zaten. Babasının sabah evde olması okula alışmasını zorlaştırıyormuş, böyle dedi okul psikoloğumuz. Bebekliğinden beri sürekli yanında olmamız, esnek mesai saatlerimizin olmasının iyi olduğunu düşünürken okul dönemi karşımıza böyle bir engel olarak çıkacağını bilememiştik.
Bayram öncesi 2 haftalık oryantasyon dönemi geçirdik, ben sabah saatlerinde yayında olduğum için Işık'ı babası götürdü, bekledi ama bir türlü alışmadı. Araya bayram tatili girdi. Pazartesi itibariyle tekrar ve kesintisiz olarak okul sezonu başladı. "Alışacak" diyor öğretmenleri, "biz ne çocuklar gördük, kimler kimler alışmadı ki ışık alışmasın" Bu durumda en önemlisi anne-babanın kararlı davranması. Çünkü çocuklar bizim zaaflarımızı bildikleri için duygularımızı fena halde kullanıyorlar. Kıyamadığımızı biliyorlar. Ancak bu kreş dönemi onun iyiliği için, ben "henüz erken ya da çok küçük" diye düşünmüyorum.
Zamane çocukları cin gibi, çok akılllılar ve algıları çok açık. Evde onlara yetmek mümkün değil. Yaz aylarında daha kolay, biz gündüz ona vakit ayırabildiğimiz için yaz boyu havuza, parka, gezmelere götürebiliyoruz. Ayrıca sık sık taillere gidiliyor, ya da yazlıklara. Bu yüzden yaz sezonu ailelerle vakit geçirmeleri normal. Ama ya kış? Dışarısı soğuk, kapalı havuza bile götürsen üşütür müyüm diye korkuyor insan. Parka çıkamayacağımız soğuk günler gelecek. Bu durumda evde kapalı kalınca tablet ellerinden düşmeyecek. Ya da tv başından kalkmayacaklar. İzlediklerine maksimum dkkat etsek de onları ekran başından alamayacağız. Bu durumda okul çok daha faydalı. Özellikle tek çocuklar için yaşıtlarıyla bir arada olmak paylaşmayı öğrenmesi açısından önemli. Bizim çocukluğumuzda sokaklarda özgürce oynamak diye bir şey vardı, bu yüzden çoğumuzun kreşe ihtiyacı yoktu.
Bu arada Işık'ı 6 aylıktan itibaren uzunca bir süre "erken eğitim merkezi"ne götürmüştük, yaşları küçük olduğu için oraya yanında ebeveyn ya da bakıcıyla gidiyor çocuklar. Oyun grubunun biraz daha sistemlisi. Erken eğitim merkezinin aslında çok faydası var çünkü beyinin büyük kısmının gelişimi 0-3 yaş arası tamamlanıyor. Fakat ebeveyn ile gitmiş olması şimdi kreşte de bizi yanında istemesine sebep oluyor. Her çocukta aynı etkiyi göstermeyebilir tabi ama bizde böyle oldu.
Bir de işin hastalık kısmı var. Bu da ayrı bir konu, başka bir yazımda daha detaylı olarak yazmayı düşünüyorum. Bu yıl kendimizi hazırladık, bol bol hasta olabileceğini biliyoruz.
Okul seçimi de çok önemli. Ne de olsa kreş bir bakıma ana kucağı sayılabilir çocuklar için, çünkü hepsi hala ana kuzusu.
Ben Işık'ı gönderdiğim okulu ve müdürünü spiker ve sunucu arkadaşım Özge Uzun sayesinde tanıdım. Özge, özel gereksinimleri olan oğlu Dağhan için epeyce okul araştırmıştı. Okulların çoğu bu tarz çocukları almayı reddediyorlar. Hem kendilerini çok uğraştıracağı için hem de diğer velilerin tepkilerinden çekindikleri için. Ancak bu okul Dağhan'ı kabul etmiş ve Özge'nin paylaşımlarından anladığım kadarıyla çok da iyi bakmışlardı. Okul müdürü Elçin Işıdan da kendi hesaplarından Dağhan'ın okulda yaptıklarını paylaşıyordu ve okuldaki şefkat, ilgi, alaka çok hoşuma gitmişti. Zamanla tanıştık, hatta arkadaş olduk. Dağhan'a bu kadar güzel bakan bir okula oğlumu gönül rahatlığıyla emanet edebileceğimi düşündüm. Geçen yıl ara sıra ziyaret ederdik Işık'la birlikte. Bahçeşehir'in en büyük villalarından birinde olan okulun içi, bahçesi, havuzu çok güzel. Işık okula bayılıyor hatta bana "sen beni bırak radyoya git, sonra alırsın" diyordu. Ancak bu yıl iş ciddiye binince yan çizdi. Ama biliyorum ki o da alışacak ve yakın zamanda mutlulukla okula gidecek.
Yeni eğitim-öğretim yılında tüm öğrencilere zihin açıklığı, tüm öğretmenlere kolaylılar dilerim. Umarım vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirirler.
Paylaş