İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Sürpriz nikahından çocuklarla ev hayatına, Survivor'dan yeni albüm çalışmalarına kadar her şeyi samimiyetle konuştuk.

Haberin Devamı


Ünlü annelerle röportajlarım devam ediyor. Karşımda yine yıllardır tanıdığım bir kadın. Doksanlardan bu yana şarkılarına eşlik ettiğimiz Sibel Tüzün ile bunca yıla neler neler sığdırdık, radyo programları, imza günleri, organizasyonlara, konserlere seyahatler... Ayrıca okul arkadaşı Selen Gülün ile bir caz projesine başlamasına da vesile olmuştum yıllar önce. Şimdi ise karşımda iki çocuk annesi Sibel Tüzün var, üstelik çiçeği burnunda bir gelin diyebiliriz. Oğlu Çınar'ın babası Ender Balcı ile sürpriz nikahından çocuklarla ev hayatına kadar her şeyi samimiyetle anlattı. Size de keyifle okumak kaldı...

Sibelciğim öncelikle tekrar tebrik ediyorum. Bize Ender Balcı ile tanışma ve birlikte olmaya başlama hikayeni anlatır mısın?

Biz birlikte çalışıyorduk, sonra zamanla çalışma arkadaşlığından olay renk değiştirmeye başladı. Sevgili olduk, birlikte yaşamaya karar verdik, sonra bir ara evlenelim dedik, ne zaman düğün yapalım falan düşünürken Çınar gelmeye karar vermiş meğer. Çınar olunca dedim ki, düğün dernek yapacaksak ben eğlenemeyeceğim, ertelemeye karar verdik. Ertele ertele çocuk neredeyse üç yaşına geldi. Çok hızlı bir nikah prosedürüyle evlendik. Oğlan da neredeyse nikah şahidi gibi oldu.

Anlaşılan Çınar sürpriz bir bebekti, planlı değildi.

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Planlı değildi, kendisi gelmeye karar verdi.


Neden bu kadar ertelediniz? Evlilik aşkı öldürüyor gibi bir düşüncen mi var yoksa?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Aşk ölecekse her şekilde ölüyor bence, evlen evlenme orada evliliğin bir etkisi yok. Biz zaten birlikte yaşıyorduk, Çınar doğduktan sonra çok acele etmedik, baktığında evlilik bir imza olayı sadece. Ben biraz hayatı akışında yaşamaya çalışıyorum, zaten çok fazla şeyi kontrol etmeye çalışıyoruz, biraz kendi haline bırakalım, su yolunu buluyor zaten.


Düğün yapamayız diye evlenmeyi ertelemişsiniz ama şimdi de düğün yapmadınız?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Yaza doğru öyle bir şey yapalım diye düşünüyoruz ama şu an ortam düğün yapmaya pek de müsait değil. Biz de öyle bir şey hissetmiyoruz aslında, eğlenelim, coşalım hissiyatında değiliz. Zorlama bir şey yapmaktansa yine akışına bırakmak iyi olur. Belki 20. yıl kutlaması yaparız ileride.


Elaya şu an 11 yaşında, Çınar da 3 yaşında, kardeşi olacağını nasıl söyledin Elaya'ya, nasıl açıkladın, nasıl tepki verdi?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

O çok istiyordu zaten, hem Ender'den hem benden talebi vardı. O zaman Elaya 7 yaşındaydı, ilk 3 ay bekledim, söylemedim, riskli olan dönemi atlattıktan sonra söyledim. O tabii çok sevindi, yalnız genelde kardeş geleceği zaman o yaşlardaki çocuklar kardeşi kendisi doğar doğmaz kadar olacak, oyun arkadaşı olacak zannediyorlar. Elaya'nın bebekliğinden kalan bebek kitapları, çocuk bakımı, anneliğe hazırlama rehberleri, onlara hep birlikte baktık.

Elaya'nın bebekliğinden kitaplar durduğuna göre senin ikinci çocuk niyetin varmış demek ki!

Ben erken başlasaymışım beş tane falan doğururmuşum. Geç başladığım için ikide kalıyorum.


Çınar doğunca abla kardeş ilişkileri nasıl oldu?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Elaya, doğuma kadar her süreçte vardı, doktor kontrollerimden birine geldi, kalp atışlarını dinledi. Böyle önemli değişikliklerde çocukların o sürecin içinde olmasını, gerçek bilgilerin onlara verilmesini doğru buluyorum. Bu esnada kendi doğumunu da öğrendi, sürekli sorular sordu "bende hastaneye nasıl gitmiştin, ben nasıl doğmuştum" gibi. Şimdi çok tatlı zamanları başladı, aralarındaki iletişim şekillendi. Birlikte oynuyorlar, ablası kitap okuyor. Dışarıdan insanlar hemen "kardeşini kıskanıyor musun?" diye sorarlar ya, ben çok gerilirdim. Bizde tam tersi ufaklık kıskanıyor.


Kız çocuk ve erkek çocuk arasında ne gibi farklar var?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Elaya çok bildiğim duyguları yaşıyor, kendimi görüyorum onda, küçüklüğümü görüyorum, meraklarımı görüyorum. Çınar'ın erkek olarak bakış açısı çok daha farklı. Daha doğmadan bile farkları hissediliyor, doğduğu andan itibaren bambaşka tarzları oluyor, yatışları bile farklı. Çınar koca erkek gibi yatıyor, oyun anlayışları, hayata bakışları çok farklı. İkisini de anlamaya çalışıyorum, ikisini de yönlendirmeye çalışıyorum. Elaya'nın ödev sorumluluklarını alması, Çınar'ın oyuncaklarını toplaması gerektiği, ev işlerine yardımcı olması gerektiği gibi bazı noktaların üzerinde duruyorum. Annenin ikisine de verdiği mesajlar ortak, ancak kız ve erkeğin bunu algılama şekilleri biraz daha farklı.

İkisi arasında 7-8 yaş fark var, tekrar bez bağlamak, sana muhtaç olan bir bebek zor geldi mi?

İlkinden daha kolay geliyor. İlkinde her şeyi ilk defa yaşıyorsun, bir antrenmanın yok, hem de bazen insan şöyle bir hisse kapılıyor "Allahım hayatım bundan sonra hep böyle mi olacak?" O bezler, uykusuzluk falan... Bende ikincisi daha uykusuzdu, çok uyanıyordu Çınar. Ama biliyorsun ki geçiyor, birden bire sen ne olduğunu anlamadan karşına dikilip arkadaşın gibi oluyor, onunla birlikte seyahatlere de gidiyorsun. Geçip bittiğini tecrübe etmiş olmak işi kolaylaştırıyor. Biraz Elaya konusunda desteğe ihtiyacım oldu, Çınar'ın doğumu itibariyle Elaya'nın düzeninin mümkün mertebe aynı kalmasına çok uğraştım. O dengeyi kurmak hayatı biraz zorlaştırıyor. Ama iyi gitti gibi düşünüyorum, Elaya'ya "papucum dama mı atıldı?" hissiyatını vermedim sanırım.


Çocukların isimleri Elaya Amber ve Çınar, isimleri kim seçti ve neden?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Elaya Amber'i ben bulmuştum sonra babası da çok hoşlanmıştı o isimlerden. Çınar'ı ben bulmuştum ama farkında değilim, notlar almıştım olabilecek isimleri. Sonra unutmuşum. Ender görmüş bu notlarımı, "aa bak Çınar yazmışsın, ne güzel olur" dedi. Ama Çınar'a iki isim koydurmadı Ender. İkisi de ağaç isimleri oldu.

Bir yandan sahne de devam ediyor. 9-6 çalışan bir anne gibi değilsin, akşam gitmen gerekiyor, bazen şehirler arası seyahatler oluyor. Onların düzenini nasıl ayarlıyorsun?

(Annesini göstererek) Sevim Hanım, sağ olsun acil destek hattı olarak imdadıma yetişiyor. Ben 9-6 çalışan annelere göre daha şanslıyım. Çünkü benim işlerim genelde çocukların uyuduğu saatlerde oluyor. Mesela her perşembe sahnem var, çocuklar hazırlığımı görüyorlar ama onlar uyuduktan sonra gidip sahneye çıkıp geliyorum. Esas zorluk bana, çünkü eve döndükten sonra kaçta yatarsam yatayım, sabah altıda onlarla birlikte uyanmak zorundayım. Yurt dışı ya da İstanbul dışı işler olduğu zaman da annem destek oluyor.


Peki, kendin için neler yapıyorsun? Bu yorgunlukları atabilmek için, uykusuzluğu bertaraf edebilmek için kendine ayırdığın zamanlar var mı? 

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Bir şey yapmıyorum (gülüyor) Bir şey yapacak vaktim de pek kalmıyor. Çoğu kadının hoşluk olarak yaptığı şeyleri ben işim gereği yapıyorum zaten, kuaföre gitmek gibi, makyaj yapmak gibi... Günümü çocuklara göre ayarlamaya çalışıyorum, onlar uyuduktan sonraki saatler eğer benim enerjim kalırsa bana ait, bu arada pek enerjim kalmıyor tabii. Geçen gün Ender'e "işin erken biterse gel, çocukları uyuttuktan sonra dışarı çıkarız biraz" dedim. Ender geldi, çocukları uyutmaya gittim ben de uyumuşum, o da uyandırmaya kıyamamış beni. Sabah da dalga geçiyor benimle "iyi oldu dün gece dışarı çıktığımız" diye. 


Eurovisiona katıldığın zaman Elaya 1 yaşındaydı, şimdi o döneme göre daha fitsin. O zaman saçların platin sarıydı. Şimdi olsa aynı renge boyatır mısın?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Platin sarı yapmam çünkü çok zor bir renk. Saç için zor, kuaför için zor, kullanan için zor. Şu anda aslında biraz çocukların düzenine göre her şeyimi ayarlıyorum. Bir iki ay öncesine kadar uzun saçlıydım, kaynakları çıkarttık, bakım falan yapılacak, tekrar takılacaktı onlar, baktım bahar geliyor. Çınar'ı yüzmeye başlatmayı düşünüyorum, bu yaş grubunda anneyi de alıyorlar derslere. Haftada üç gün o saçlarla benim yüzüyor olmam çok kabus bir durum. Böyle kararlarda etkisi oluyor çocukların. Pratik olmak iyidir her zaman. 

O zaman yerine şimdi katılsaydım Eurovision'a dediğin olur mu?

Şimdi zaten ülke olarak katılamıyoruz ama ben her şeyin olması gereken zamanda olduğunu düşünüyorum. Aslında şimdi iki çocukla daha zor. Tek çocuğu bırakmak bir nebze daha kolay. Benim katıldığım sene Atina'da yapılmıştı, Elaya annemle birlikte geldi.

Survivor'a da geldi mi yoksa? 

Ben elendikten sonra Elaya'nın okulda ara tatiline denk geliyordu, ilkokula başlamıştı, geldi ve Dominik'te tatil yaptık beraber. Elaya benimle her şeyi yaşadı, hiç bir şeyden eksik kalmadı. Çınar da bu sene itibariyle bizim peşimize takılmaya başlar. 

Survivor'a katıldığına pişman oldun mu? 

Olmadım, bunların hepsi hayatında bir kere yaşayabileceğin deneyimler, bir daha gider misin dersen "hayır" ama çok değişik bir deneyimdi. O kadar insansız, teknolojisiz, elektriksiz, hiç bir şeysizsin ki, işin özü zaten seni orada bunlardan yoksun bırakmak, sadece yemekle alakalı değil, arkadaşın yok, her sabah çocuğunu görüyorsan çocuğun yok, her gün annenle konuşuyorsan annen yok, aradaki mesafe çok uzak. Kaygıların şekil değiştiriyor. Tamamen kendinle başbaşa kalıyorsun orada, değişik bir deneyimdi. Gitmek istesen gidip görüp yaşayamayacağın bir fırsat, böyle değişik fırsatlar gelirse karşıma onları da deneyimlerim tabii. Mesela bir kere uçak gemisine davet edilmiştim ona da gittim, asker falan değilsen hayatında kaç kere bir uçak gemisine inip kalkabilirsin ki? Seyir halindeki uçak gemisine iniyorsun seni halatların ucundaki çengeller tutuyor. Kalkışta uçağı fırlatan buharlı bir sistem var. Kaçırmıyorum böyle şeyleri

Adrenalin seviyorsun galiba?

Seviyorum. Kendim için seviyorum ama çocuklar için sever miyim onu bilmiyorum.

Çocukların geleceğiyle ilgili neler düşünüyorsun? Müzikle uğraşmalarını ister misin? Yetenekleri var mı?

İkisinin de var yetenekleri ama bilmiyorum, sen çok etki edebileceğini düşünüyor musun? Ben düşünmüyorum, onlar neticede nerede kendilerini mutlu ve verimli hissederlerse o yöne doğru gidecekler diye düşünüyorum. Bizim desteğimiz ne olabilir, ikisi de kitap okumaktan hoşlanan çocuklar, onu kazandırdım ben onlara, hangi mesleği seçerlerse seçsinler hayatında değişmeyecek ve iyi bir özellik bu. Ben ancak bu tip şeylerde belirleyici olabilirim gibi geliyor anne olarak. Ama olmak istemediği bir şeye yönlendiremem ya da yönlendiği bir şeyi değiştiremem gibi geliyor meslek anlamında. Her camianın içinde iyi ve kendi fikirleriyle durabilirler bence. Elaya müzikal tiyatro okumak istiyor, oyunlar yazıyor, yönetiyor, drama kurgu yönünde başarılı. Çınar, şu anda astronot olmak istiyor, biz tabii biraz endişeleniyoruz, çok uzak falan diye (gülüyor). Astronot olup beni de götürecekmiş, biz artık önce Ay'a oradan ver elini Jüpiter gezeriz herhalde. Şaka bir yana Çınar'ın babasından da kaynaklanan müzik kulağı ve hafızası inanılmaz kuvvetli. 


Çınar'ın babayla ilişkisi nasıl?

İki çocuk annesi Sibel Tüzün ile keyifli bir sohbet

Tepesinde sürekli. "Babam nerede?" "İşte" "Neden?" böyle muhabbetlerimiz var. Ender genelde stüdyoda olduğu için geç yatıyor ya da şehir dışı konser olursa sabaha karşı uçakla geliyor, tam uyuyacak, bizimki gidiyor uyandırıyor "Baba, benimle oyun oynar mısın?" Çınar açısından ilişkileri çok iyi de Ender açısından biraz yorucu tabii ilişkinin şekli. Benimle oynayamadığı oyunları babasıyla oynuyor, onunla boğuşmayı falan çok seviyor. Elaya da katılıyor, üçü koltuğun tepesinde çığlık kıyamet oynuyorlar, ben daha sakin, kitap okuyalım, müzik dinleyelim, dans edelim diyorum o yüzden boğuşma isteklerini Ender'le gerçekleştiriyorlar.

Müzikle ilgili yeni çalışmalar yok mu? Bekliyoruz artık.

Bir albüm projesi var, çok uzun zaman önce projelendirmiştim. Ara ara çocuklardan dolayı gecikmeler olabiliyor. Üç ülkeyi kapsayacak şu anda, uluslararası bir proje. Yabancı şarkılar olacak, yurt dışında da dijitalde satışa çıkacak. İki tane sahne projesi var birisi çocuklarla alakalı. Onun toplantıları başladı. Müzikal gibi bir şey. Ülkenin genel şartları şu anda üretmeye ya da uygulamaya müsait değil, bu işler genelde teknik destekle, sponsorluklarla, büyük bütçelerle yürüyen işler. Dolayısıyla hayal ettiğini gerçekleştirmen için zamanlama uymayabiliyor. 

90'lı yıllarda çok popülerdin, o günlerle bugünleri karşılaştırdığın zaman, o dönem çok iyi şarkılar çıkmasının, çok sevilmesinin sebepleri sence neydi?

Bizim jenerasyon için hiç bir zaman o günlerin tadı geriye gelmeyecek çünkü o günlerde hepimizin anıları var, bizim en çok müzik dinlediğimiz genç olduğumuz zamanlardı. O anıların şarkılara kattığı farklı lezzetler var. Müzik piyasası olarak baktığında temel farklılık; o dönemde eğitimli gençlere çok yatırım yapılmasıydı.O dönem albüm yapan şarkıcıların neredeyse hepsi konservatuarlıdır, neredeyse hepsi daha öncesinde sahne deneyimi yaşamış müzisyenlerdir, kendi sözünü müziğini yazabilen ve sahnede gerçekten şarkı söyleyebilen insanlardır. Günümüze yaklaşınca durumun biraz farklı olduğunu görüyoruz, yapımcılar şu anda müziği bilen insanlardan çok ticari olarak gelir getirmesini ümit ettikleri insanlara yatırım yapıyorlar. Müzisyen olan birisiyle olmayan birisinin yaptığı müzik arasında bence fark var, biz o farkı gözlemleyebilen bir nesiliz. Ama şu anda büyüyenlerin o farkı gözlemleme şansı olmayacak ve maalesef bu şarkılar onların anıları olacak.

Fotoğraflar: Evren Şumlu

NOT: Bu içerik MoonLife dergisinin Nisan sayısında yayımlanmıştır.

Yazarın Tüm Yazıları