Paylaş
Yine bir filmle başlıyorum bu haftaki yazıma; 2009 yılında, 81. Oscar Ödül töreninde "En İyi Film ve En İyi Yönetmen" dahil olmak üzere 8 dalda Oscar alan "Slumdog Millionaire"i çoğunuzun izlediğini sanıyorum. Hindistan'ın Mumbai kentinin kenar mahallelerinden birinde yaşayan Hintli bir gencin Milyoner yarışmasını kazanması üzerine hile yaptığından şüphelenilir ve Jamal isimli genç, polis tarafından sorguya alınır. Sorguda, çok da kolay olmayan bu soruları nasıl bildiğini anlatırken, biz seyirciler de anlarız ki kısacık hayatında yaşadığı bazı olaylar, yarışmada karşısına çıkan soruları bilmesine yardımcı olmuştur. Şimdi bu film aklınızın bir köşesinde kalsın, geçen hafta sonu yaşanan bir olaya göz atalım beraber.
Türkiye'de "Kim Milyoner Olmak İster" adıyla yayınlanan ve Kenan Işık'ın sunduğu yarışmaya Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğrencisi Yiğit Dorukhan isimli bir genç katıldı. Bilirsiniz Boğaziçi Üniversitesi'ne girmek kolay değildir. Bu genç kardeşimiz de Türkiye 76.sı olarak kazanmış üniversite sınavını. Yarışmanın başında hedefinin 30-60 bin TL civarında ödül kazanmak olduğunu söyleyen Yiğit, fazlasına da hayır demeyeceğini belirtince seyircinin de beklentisi arttı. Ancak Yiğit Dorukhan 5. Soruda elenince internet sitelerine düşecek kadar hayret yarattı.
5. Soru şuydu;
Damlarda beslenen, takla attırılmaya çalışılan kuş hangisidir?
A. Martı
B. Karga
C. Güvercin
D. Kırlangıç
"Hikaye kitaplarında hep böyle damlarda yaşayan martılardan söz ederlerdi" dedi ve "Martı" cevabını verdi Yiğit Dorukhan. Kitaplardan bildiğimiz bir Jonathan Livingston var ama takla attığını hatırlamıyorum. Neyse hemen internet sitelerine düştü Yiğit Dorukhan'ın videosu ve başlık şöyle atıldı; "Türkiye 76.sından şaşırtan yanıt!"
Aslında şaşırmamak lazım çünkü ülkemizde ezbere dayalı bir sınav sistemi var ve üniversite sınavında dereceye girmiş bir gencin ancak ezberinin kuvvetli olduğunu söyleyebiliriz. Malesef çocuklarımız daha küçük yaşlardan itibaren yarış atı gibi sınavlara hazırlandığı için hayatı yaşayamadan sınava odaklı olarak çocukluklarının en güzel zamanlarını kaçırıyorlar. Zaten soruyu bilemeyince Yiğit de "yaşamadığım için bilemiyorum" diye açıklama getirdi.
Şimdi Slumdog Millionerre filmini tekrar hatırlayalım, Jamal çok önemli bir eğitim almadığı halde yarışmada karşısına çıkan tüm soruları yaşadığı olaylardan dolayı biliyor.
Yani Jamal yaşadığı için biliyor, Yiğit yaşayamadığı için bilemiyor. İşte aradaki büyük fark bu. Slumdog Millionerre sonuçta bir film ama önemli bir alt metni var. Hayatı yaşamak! Yani önemli olan sınavlara, işlere ya da belirli bir konuya fazla odaklanıp yaşamı kaçırmamak!
Bizim nesil biraz daha şanslıydı, biz sokaklarda doya doya koşturur, oyun hamurlarıyla değil gerçek çamurla yapardık hayal gücümüzün el verdiği figürleri. Obezite diye bir kelime yoktu hayatımızda çünkü parkların tepelerinden inmez, maymun gibi ondan ona atlardık. Su birikintilerinde kurbağa yavrularıyla, sokaklarda kedi ve köpeklerle oynar hatta horozlar, kazlar tarafından kovalanırdık. Sokakta bulduğumu yaralı kedileri, kuşları eve getirir, annemiz izin vermese de evin bodrum katında iyileştirirdik. İşte bu yüzden daha şanslıydık.
Sevgili ebeveynler, lütfen çocuklarınızın sokaklarda oynamasına daha fazla imkan verin. Hayatı sadece derslerden, ödev ve sınavlardan ibaret sanmasınlar. Sizleri de anlıyorum, gelecekte iyi bir hayat yaşamaları için iş garantili bölümleri kazanmalarını istiyor, ileride iyi kazançları olsun diye çırpınıyorsunuz ama sonuçta hayatlarının en güzel yılları, çocukluk ve gençlikleri heba olup gidiyor.
Asla aylaklıktan bahsetmiyorum, tabii ki sorumlulukları olacak ama iyi dengelemekte fayda var. Çocukları o kurs senin, bu etüt benim koştururken durup bir gözlemleyin, kendinize bir sorun "hayatın ne kadar içindeler?"
Bakın bahar da geldi, daha çok açık hava planı yapın, hatta fazla planlara boğulmayın, onlara istediklerini yapmaları için fırsat verin.
Hayatı doya doya yaşayabilmek dileğiyle...
Paylaş