Paylaş
Geçen hafta yazımızı “Destekleyici tutum sergileyen ailelerin çocuklarının daha mutlu ve başarılı olduğunu unutmayın. Haftaya görüşene kadar “çocuğumun okul yaşamında daha mutlu olması için ne yapabilirim” diye düşünebilir, yakınlarınızla, öğretmenleri ile istişare edebilir ve mutlaka çocuğunuzla bu konuda fikir alışverişi yapıp onun duygu ve düşüncelerini alabilirsiniz.” diyerek bitirmiştik. Bu hafta daha çok başarı kavramı üzerinde duracağız.
‘Başarı’ dediğimizde her birimizin kafasında farklı bir tanım, resim, durum canlanır. Bu çok doğal ancak her birimizin kafasındaki ‘başarı’ bu denli farklıyken çocuğumuzdan beklediğimiz ‘başarı’ değerlendirmesini nasıl sağlıklı yapabiliriz? Hatta daha doğru soru ‘çocuğumuzun başarısını sağlıklı değerlendirmemiz mümkün mü?’. İyi bir yol haritasıyla mümkündür diyebiliriz.
Aileler olarak okul, eğitim, öğrenci başarısı, ders çalışma, ödev, mutluluk ve daha birçok konuda ‘kafamızın karışık’ olması nedeniyle süreçte türlü zorluklar yaşanması kaçınılmaz olmakta. Okuldan ve öğretmenlerden de yeterli destek, danışmanlık ve yönlendirme alınamadığında durum iyice karmaşık hale gelmekte. Sonucunda da mutsuz çocuklar ve aileler ortaya çıkmakta. Bu haliyle tabloyu epey vahim gibi göstermiş olabilirim ancak birçok aile maalesef durumu bu şekilde yaşamakta. Peki ne yapmalı?
Sınavlardan, sözlülerden, ödevlerden alınan notun yüksek olması ile öğrencinin o konuda ‘başarılı’ olduğunun düşünülmesi ya da tersi durumda ‘başarısız’ olduğunun düşünülmesi gerçekçi değildir. Gerçek olan şudur; bir konuda, bir tarihte bir sınav yapılmıştır. O gün o saatte çocuğunuz, o ana kadar ki ‘hazırlıkları’ ve geçmiş ‘hazır oluşları’ ile o sınavda ‘o performansı / sonucu’ göstermiştir. Sonuç farklı zamanlarda ve şartlarda emin olun farklı olacaktır. Özetle bir sınav sonucu çocuğun o konuda ya da genel olarak ‘başarısız’ olduğunu göstermez! Ayrıca diğer bir bakış açısıyla her sınavdan, her zaman ‘başarılı’ olması da beklenemez. Yapılması gereken çocuk/öğrenci, öğretmenleri ile değerlendirilerek tanınmalı, ilgileri keşfedilmeli, yönlendirilmeli ve kendisi için ideal hedefler belirlenerek süreç bu şekilde takip edilmelidir. Alınan sonuçlar da süreçteki çabası ve ilgisi üzerinden değerlendirilmelidir; diğerlerinin notları üzerinden ya da sıralaması üzerinden değil.
Başarılı olunca ne olacak? Bu sorunun cevabı biz yetişkinler için dahi net değilken çocuklarımızdan ‘başarılı olmalarını’ beklemek sanki çok sağlıklı bir beklenti değil diye düşünüyorum. Yetişkinlerle yapılan yarışma programlarında (TV) ‘başarısız’ olarak yarışmadan ayrılan birçok yetişkinden ‘önemli olan yarışmaktı, sizlerle tanışmaktı, buraya gelmekti’ türünden konuşmalar duyarız. Doğrudur, iyidir, güzeldir lakin nedense sanki çok hoşumuza gitmez bu sonuç. Oysa yaşanan tüm bu süreç, heyecan, katılmak, yarışmak hepsi gerçekten ayrı ayrı çok güzeldir ve önemlidir. Sonuç odaklı bakış açısı maalesef bizi tuzaklar, süreç içerisindeki olumlu deneyimlerimizi fark etmemizi engeller ve mutsuz eder. Aynısını çocuklarımızın okul yaşantısında da ‘istemeden’ yapıyoruzdur çoğu zaman. Bu durumu değiştirmemiz gerçekçi değerlendirmeler yaparak gayet mümkündür.
Bir an ebeveynler, yetişkinler olarak kendinizi, geçirdiğiniz sınav, okul yaşantılarını düşünün ve kendinize şunu sorun ‘ben ne kadar başarılı bir öğrenciydim?’. Önemli olan ayakları üzerinde durabilen, öğrenmeyi öğrenebilen, problem çözme berileri gelişmiş, eleştirel düşünebilen, dünyaya pozitif bakabilen, uyumlu, esnek, yaratıcı ve dünya vatandaşı adayı sağlıklı bireyler yetiştirmektir. Bunları sağlayabilirsek hem kendimizi hem çocuğumuzu ve hem de eğitim sistemimizi başarılı sayabiliriz. Kendi ayakları üzerinde durmayı başaramamış, umutsuz, problem çözme becerisi gelişmemiş ama sınavlarda hep ‘birinci’ olan bir çocuk kim için ne kadar ‘ideal’?
O halde gelin çocuklarınız için bugün farklı bir karar alın ve ‘sınav başarısı’ yerine ‘hayat başarısı’nı merkeze alın. Bu bakış açısı okulu, dersleri, sınavları önemsemeyin değil; aksine oradaki sürecini, motivasyonunu, merakını, heyecanını önemseyin ancak aldığı notlar sizi üzmesin ya da sevindirmesin olarak okunabilir. Bir dersten yüksek not hedefi yerine; o derse hazırlıklı gitmesini, derse katılımını, ders dışında konuyla ilgili araştırmalar yapmasını, sizinle bunları paylaşma isteği duymasını önemli ve değerli görün. Böyle baktığınızda göreceksiniz ki çocuğunuzla ilişkiniz ve evdeki hava daha bir esnek ve güzel olacak.
Paylaş