Paylaş
Okulların açılmasıyla birlikte ebeveynlerin çoğu çocuklarıyla ilgili okullardan şikâyetler almaya başlar ve bu şikâyetlerin büyük kısmı da “dikkat dağınıklığı” ile ilgilidir çoğu zaman. Bu konuda sorun yaşayan veliler, öğretmenlerinden çocuklarıyla ilgili genellikle; çocuklarının derse dikkatini veremediğini, dalıp gittiğini, çocuklarının arkadaşlarına bir şeyler söylerken yakalandığını, sınıfta gezme isteği olduğunu, ödevlerini eksik ya da yanlış yaptığını, unutkanlıkları olduğunu, eşyalarını kaybettiğini ve daha buna benzer birçok olumsuz geribildirimi almaktadır.
Sonrasında da aileler hızlı bir biçimde çözüm arayışına girmekteler. Çözüm arayışı çok kıymetli ancak henüz problem/sorun net değilken başvurulan çözüm girişimleri de probleme katkıda bulunabiliyor ve bu girişimler bazen de yeni bir problem olarak ortaya çıkabiliyor.
Ebeveynler genellikle bir problem tanımıyla desteğe başvururlar. “Dikkat eksikliği” derler, “dikkat dağınıklığı” derler, “hiperaktivite” derler, “dersleri kötü” ya da başka bir tanımla destek ararlar. Bu tanım da genellikle öğretmenlerin ya da ebeveynlerin kendi gözlemlerine dayalıdır. Başvuru sonrası uzman değerlendirmelerinde sorunun tarif edilen konu olmadığı, çocuğun genellikle başka sorunları olduğu ise sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Yardım almak kıymetli ancak ailelerin, maddi ve ruhsal enerjisini sağlıklı ve işlevsel kullanması da en az o kadar önemli. Bu bağlamda; okuldan, öğretmenlerden, okul rehberlik servisinden, rehberlik araştırma merkezleri ve diğer kurumlardan öncelik sırasına göre ya da eşzamanlı yardım alınması gereklidir çoğunlukla.
Okul sistemi, iyi işletildiğinde ve çalıştırıldığında aslında birçok sorunu kendi içinde çözüme kavuşturabilen müthiş bir sistem. Ruh sağlığı uzmanları çocukların yaşadıkları her sorunu ortamı içinde düşünme, anlama ve mümkünse çözme eğiliminde olur. Özellikle okulda yaşanan sorunlarda bu tarz çözümler çok kıymetlidir. Çocuğun ve ailenin okula güveni artarken, çocuğun okulla, öğretmenlerle, derslerle, okul etkinlikleri ile ilişkisi de biraz daha güçlenir böylece. Tersi durumlarda ise çocuk “yaşadığı sorun, zorluk” nedeniyle dışlanmış, çözümün dışarıda aranması nedeniyle de kendini ötekileştirilmiş, yaşadığı zorluğu da kendi sorunu olarak algılayabilmektedir. Bu nedenle okul çağı sorunlarında çocuklara yardımcı olurken çok hassas olunmalı, profesyonel destek sunulmalı ve mutlaka pedagojik açıdan uygun yöntemler tercih edilmelidir.
Her çocuk biricik ve özeldir. Her çocuk ayrı bir renk, kişilik ve dünyadır. Özellikle erken yaşlarda (ilkokul) öğretmenlerin kalabalık sınıflarda her çocuğu yeterince tanıması bazen çok zaman almakta bazen de maalesef mümkün olmamakta. Böyle olduğunda da çocuğun yaşadığı herhangi bir zorluk ya da sınıfta yaşadığı bir sorun yanlış tanımlanıp, aile yanlış yönlendirilebiliyor. Böyle durumlarda aileler kaygılı, üzgün ve bazen öfkeli bir biçimde yardım arayışına girmekteler. Çocuklar tüm bu yaşanan duyguları okuyabiliyor, hissedebiliyorlar ancak nedenlerini yorumlayamadıklarından genellikle kendilerini suçlama eğiliminde olmaktalar. İşte tam bu noktada çocuğun sorunu birken o anda en az iki ya da daha fazla olmakta ve çözüm de daha çetrefilli bir hale gelmekte.
Bu noktada, dikkat dağınıklığı ve dikkat eksikliğinin birbirine yakın ancak birbirinden farklı sorunlar olduğunun altını çizmekte fayda var. Dikkat eksikliği, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olarak tanımlanan ve tedavisi olan bir hastalık/bozukluk iken dikkat dağınıklığı, farklı durumlara bağlı olarak gelişen, değişken bir sorundur. Başlıkta dikkat dağınıklığını özellikle tercih etmemiz tam da bu karışıklığa ve farklılığa dikkat çekmek içindir. Somutlaştırırsak; dikkat dağınıklığını uykusuzluğa bağlı performansın düşmesi, tam olarak kullanılamaması olarak görürken, daha dinç olunan bir günde kişinin performansı daha yüksek ve iyi olabilir. Yani durum değişkendir. Dikkat eksikliğinde ise uykudan, günden, durumdan bağımsız her zaman performans sorunları yaşanmaktadır. Tam da bu nedenle iyi bir ayrım yapılmalı ve destek alınması gerekmektedir.
Dikkat Eksikliği Sorunu Yaşayan Çocuklar Genellikle:
• Yönergeleri takipte zorlanırlar
• Genellikle işleri ve ödevleri yarım bırakırlar
• Sıklıkla basit hatalar yaparlar
• Sıklıkla eşyalarını kaybederler
• Konuşma sırasında sizi dinlemez görünürler
• Detayları gözden kaçırırlar
• Düzensiz görünürler
• İlgileri kolayca başka yöne kayar
• Unutkanlıkları fazladır
• Ayrıntıları fark etmede zorluk yaşarlar
• Zihinsel faaliyetlerden kaçınırlar
• Bir işe başlamakta zorlanırlar
• Çabuk sıkılırlar
• Uzun süre birini dinlemede zorlanırlar
Genellikle bu belirtiler görülmekle birlikte dikkati dağınık ve hareketliliği artmış her çocuk için DEHB değerlendirmesinde bulunmak çok yanlış bir tutumdur. Günümüzde sıklıkla karşılaştığımız diğer bir sorun da budur. Birçok çocuk hareketliliği ya da konsantrasyon güçlüğü nedeniyle “hiperaktif” etiketiyle ötekileştirilmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun; davranışsal, bilişsel ve duygusal birçok belirtisi vardır. Bu tanıyı belirleyecek ve söyleyecek kişi bir çocuk psikiyatristidir. (Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı)
Çocuklar depresif durumlarda yetişkinlerin aksine daha hareketli olabilmekteler. Böyle bir durumda çocuğun bir üzüntüsü, hüznü nedeniyle olan artmış hareketlilik, “hiperaktivite” olarak etiketlendiğinde çözüm en baştan geciktirilmiş olmakta. Bu tür durumlarla karşılaşmamak için çocuğun deneyimli bir uzman tarafından öyküsünün dikkatlice değerlendirilmesi gerekmektedir.
Diğer bir sorun; çocuk eğitiminde kişilik özellikleri, zekâ türleri, öğrenme süreçleri, farklılıkları, sınıf yönetimi, oyun, davranış yönetimi konularında yenilikçi, bireyselleştirilmiş birçok bilimsel görüş ortaya konmuş olsa da maalesef sınıflarda takınılan geleneksel öğretmen tutumları çocuğun sorunun anlaşılmamasına ve çözümden uzaklaşmasına neden olabiliyor. Örneğin bir öğretmen birinci sınıf öğrencisinin okulun henüz ilk ayında 40 dakikalık ders süresince sırasında düzgün oturmadığı yönünde ailesine şikâyette bulunabiliyor ya da ders sırasında tuvalete gitmemeleri gerektiğini kural olarak belirleyebiliyor. “Kurallar ne ve kimin için?” diye daha fazla düşünmek gerekli bu noktada.
• Çocuğunuzun durumu hakkında ayrıntılı bilgi edinin ve süreçte mutlaka yardım alın
• Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin
• Yaşadığı sorunların onun yaramazlığı, sorunu değil zorluğu olduğunu unutmayın
• Enerjilerini harcayabilecekleri etkinliklere yönlendirin
• Ebeveyn tutumlarınızda tutarlı ve sevecen olmaya özen gösterin
• İmadan uzak durun, açık, net ve anlaşılır ifadelerle iletişim kurun
• Başarabileceği, özgüvenini artırıcı hedefler belirleyin ve onunla paylaşın
• İlgileri olan konularda spor, sanat ve bilim etkinliklerine yönlendirin
• Kuralları ve sınırları açık ve net olarak belirleyin
• Mümkünse yazılı olarak evin birden fazla bölümünde bulundurun
• Ailece rutinleriniz olsun ve mümkün olduğunca bunları aksatmamaya çalışın
• Yumuşak bir dille, kısa ve sık hatırlatmalarda bulunun
• Olumlu tutum ve davranışlarını mutlaka sıklıkla övün
• Zorlanmaları nedeniyle sık eleştiri duyduklarını desteğe, motivasyona diğer çocuklardan daha fazla ihtiyaçları olduğunu unutmayın
1. Yaşanan problemi doğru tanımlamak
2. Aile üyeleriyle problemle ilgili istişarede bulunmak
3. Okuldaki kademesine göre mutlaka; sınıf öğretmeni ya da branş öğretmenleri ile konuyu istişare etmek, yardım istemek, ne yapabileceğinizi sormak
4. Okul psikolojik danışmanından, rehber öğretmeninden yardım istemek, ne yapabileceğinizi sormak
5. Eş zamanlı ya da sonrasında okul dışı bir profesyonelden; psikolog, psikolojik danışman, çocuk ve ergen psikiyatrından yardım istemek
6. Gelen çözüm önerileri doğrultusunda hareket etmek ve gelişime göre işbirliğinde bulunduğunuz öğretmenlerine, danışmanlarına geribildirimde bulunarak süreci yönetmek
Paylaş