Paylaş
Çocuğunuz karnesini önce kendisi değerlendirsin ve bırakın özgürce ifade etsin kendisini. Sonra sırasıyla “Ne yaptım? Ne yapabilirdim? Neleri daha iyi yapabilirdim? ve Ne yapacağım?” sorularını kendisine sorsun ve size de anlatsın. Dinleyin, yapıcı bir şekilde eleştirin, sorgulayın ama en önemlisi destek olun.
Öğrencilerin ders başarısı, kişisel ve sosyal becerilerindeki gelişimleri, sosyal etkinlik çalışmaları ve okula devam durumlarını velilere duyurmak için öğrenciye verilen bir tablo ya da belge diyebiliriz. Öğrencinin karnesine göre onu başarılı, zeki, tembel, çalışkan, başarısız gibi sıfatlarla nitelemek, etiketlemek doğru bir davranış mı acaba? Hemen düşünelim ve cevabı beraber bulalım. Bir arabaya 260 km hız yapabilme potansiyeline sahipken, 200 km hız yaptığı için “başarılı” diyebilir miyiz? Peki 180 km hız potansiyeline sahip bir araç 200 km hız yapamıyor diye onun performansı için “kötü” diyebilir miyiz? Peki bu iki aracı birbirleriyle kıyaslayıp o 220 yapıyor sen niye yapamıyorsun diyebilir miyiz?
Öğrencinin yeteneklerini en üst düzeyde kullanma becerisidir. Yani ben sınav gününe kadar 75 alabilecek kadar çalıştıysam ve sınavdan 75 aldıysam başarılıyım, 85 aldıysam çok başarılıyım, 95 alırsam (75’lik çalışmayla) daha az çalışsam da başarılı olabilirmişim diyebilirim. Durum gerçekten de böyle, garip ama gerçek. Her öğrenci 100 almak ister ama 100 alacakmış gibi çalış-a-maz. Her veli çocuğunun 100 almasını ister ama nasıl 100 alınabileceğini anlat-a-maz. Çocuklarımızdan başarılı olmalarını isterken gerçekten neyi kastettiğimizi iyi belirlememiz gerekiyor, yoksa değerlendirmeler ve sonuçlar farklı olabiliyor.
Göz ardı ettiğimiz ama etmememiz gereken en önemli konu: Bireysel farklılıklar. Her çocuk farklıdır, ilgileri farklıdır, istekleri farklıdır, gelişimleri farklıdır ve zeka gelişimleri de farklıdır. Zeka gelişiminden kastımız IQ seviyesi değil, zeka türleridir. Yani zekanın sözel, müziksel, görsel, mantıksal, sosyal, doğa, içsel ve bedensel boyutlarının her çocukta farklı geliştiğini göz ardı etmemeliyiz. Şu kadarını söyleyebiliriz ki her öğrenci matematik yapabilir evet ama matematikten 100 alamayabilir, her öğrenci resim yapabilir ama sergi açacak düzeyde yapamayabilir, şiir yazabilir ama şair olamayabilir, örnekler genişletilebilir.
Başarıyı bizim beklentilerimizin karşılanması olarak değil de çocuğumuzun belli bir ders içerisinde kendi şartları çerçevesinde gösterdiği gelişim ve bunun sonuçları olarak görebilirsek o zaman doğru değerlendirmelerde bulunuyoruz diyebiliriz. Unutmayın “Başarılı Olmak Öğrenilebilir” bir durumdur. Başarısız olmayı öğrendiğimiz gibi başarılı olmayı da öğrenebiliriz.
Çocuğunuz karnesini önce kendisi değerlendirsin ve bırakın özgürce ifade etsin kendisini. Sonra sırasıyla “Ne yaptım? Ne yapabilirdim? Neleri daha iyi yapabilirdim? ve Ne yapacağım?” sorularını kendisine sorsun ve size de anlatsın. Dinleyin, yapıcı bir şekilde eleştirin, sorgulayın ama en önemlisi destek olun. Şikayetçi, sorgulayıcı değil destekleyici olduğunuzu, onun yanında olduğunuzu gösterin ona, sevginizi ifade edin, sevin onları. Karşılıksız sevginizi gösterebileceğiniz en güzel fırsat dönemleridir karne dönemleri, bu fırsatı değerlendirin.
Psikolojik Danışman Şamil Saribaş, tatil konusunda şunları söyledi: Tatil sözlük anlamı itibariyle “dinlenmek ve eğlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre” olarak tanımlanmakta. Çocuklarımızın karnesi nasıl olursa olsun tatili hak ettiler ve dinlenmeye, eğlenmeye, sizinle vakit geçirmeye ihtiyaçları var. Bu süreyi etkin ve verimli kullanamazsak ikinci dönemimizi verimsiz geçirecek demektir. Peki tatilde hiç mi ders çalışmayacak? Hayır tabii ki, öğrenci olduğunu unutmadan her gün en azından 20-30 sayfa kitap okumalı, belli sürelerde tekrarlar yapmalı ve bilgi tazeleme, hatırlatma, tekrar niteliğinde verilen tatil çalışmalarını özenle yapmalı. Bu saydıklarımız için çocukların günlük ortalama 2 saat ayırmaları yeterli olacaktır.
Karne süreci değil sonucu gösterir, bizim süreci kontrol etmemiz, önlem almamız ve takdir etmemiz gerekir. Başarısızlık diye bir şey yoktur, süreç ve sonuçlar vardır, süreci değiştiğinizde sonuç da değişecektir. Çocuğumuzu değerlendirmeden önce kendimizi değerlendirmeliyiz. Karne değerlendirme görüşmelerimiz sırasında sakin olduğumuzdan, eleştiren, sorgulayan değil anlamaya yardımcı olmaya çalışan bir tavırda olduğumuzdan emin olmamız gerekiyor. Koşulsuz sevmemiz ve sevdiğimizi, seveceğimizi göstermemiz gerekiyor. Unutmayın siz onları dünyaya başarılı olup sizi en iyi şekilde temsil etsinler diye getirmediniz. Onları mutlu etmeniz gerekmediğini, hayata hazırlamanız gerektiğini de unutmayın ve son olarak ona bir yaşam kurmayın, kendi yaşamının mimarı olmasına izin verin.
Şamil Saribaş, Aile ve Çift Terapisti
Paylaş