Paylaş
Hepimiz terör korkusu ile yaşıyoruz. “Kalabalık yerlere gitme”, “Toplu taşımadan uzak dur!”, “Şüpheli bir insan ya da şüpheli bir hareket görürsen hemen oradan uzaklaş”... Bunlar her gün birbirimize söylediğimiz şeyler. Korku virüs gibidir, insandan insana yayılır. Benim korkum terör bittiğinde korkusunun kalması ve hala insanların korku ve endişe ile yaşaması.
Korku duygusu öğrenilen bir duygudur. Bizi korur, başımıza bir şey gelmesini engellemeye yöneliktir. Ama bir süre sonra amacını aşarak bizi koruma çemberine alır. Hareket edemez hale getirir. Sokağa çıkamaz oluruz, hiç bir yere gitmeyiz, işimizi yapamaz, alışverişe gidemeyiz. Ama nereye kadar? Bunu ne kadar süre gerçekçi olarak sürdürebiliriz. Tabii ki gözü kapalı cesaret aptallara mahsustur ama bunun ortasını bulmak durumundayız. Sürekli korkumuzu arttıracak davranışlara giriyoruz. Televizyondan, basından terör olaylarını takip ediyor, sosyal medyada tekrar tekrar görüntüleri izliyoruz. Bu bana uçağa binecek insanın binmeden önce uçak kazalarını seyretmesini andırıyor. O kazaları seyrettiğimizde uçağa binmemiz mümkün olmadığı gibi terör görüntülerini izleyip, bütün gün üstünde konuştuğumuzda da sokağa çıkmamız mümkün değil. Sokağa çıkmak bir yana bu durumda evimizde bile güven içinde hissetmemiz kolay olmayacaktır.
Benim önerim bu dişin ortasını bulalım. Gözü kara da olmayalım ama korkunun tüm yaşantımızı kaplamasına ve sokağa çıkamaz hale gelmemize izin vermeden yapabildiğimiz kadar günlük yaşantımızı sürdürelim. Korkunun giderek büyüdüğünü ve izin verirsek bizi esir edeceğini unutmayalım.
Paylaş