Paylaş
Her şeyi kafanıza takıyor, atmakta zorlanıyor musunuz?
İşlerinizi erteliyor, gideceğiniz yerlere geç kalıyor musunuz?
Yakınlarınız işkolik olduğunuzdan yakınıyor, siz de onlara hak veriyor musunuz?
Kontrolü elinde tutmayı seviyor, bunu yapamadığınızda huzursuzluk yaşıyor musunuz?
Düzenli yaşamı seviyor, dağınıklığın ortasında bile aradığınızı buluyor musunuz?
Kendinize ya da sevdiklerinizin başına kötü bir şeyler gelecek endişesini taşıyor musunuz?
Duygularınızı içine atıyor kendinizi ifade etmekte zorlanıyor musunuz?
Sık sık karamsarlığa kapılır kendinizi mutsuz hisseder misiniz?
Sık sık elinizi yıkar, her şeyi kontrol eder, evden gittiğinizde “Kapıyı kilitledim mi?” diye merak edip kaygılanır mısınız?
Ketum olduğunuz için insanlar size güvenir, her derdini anlatır mı?
Bu listeyi uzatmak mümkün ama özellikle takıntılı kişilik yapısında sık görülen şikayetleri yazdım. Bunların yarısından çoğunu yaşıyorsak o zaman bir kere daha düşünmekte fayda olabilir. “Ben bunları kişilik olarak mı yaşıyorum, yoksa takıntılarım iyice artıp takıntı hastalığına mı dönüştü?”
Türkçemizde Saplantı- zorlantı bozukluğu adını verdiğimiz rahatsızlık birçok insanda kişilik düzeyinde giderken kimi zaman yaşadığımız üzüntüler kimi zaman da bunu arttıracak bir takım yaşantılar sonucunda (örneğin ameliyat, sarılık gibi mikrop kapmamayı gerektiren rahatsızların var olması gibi) daha çok arttığını ve kişinin hayatını cehenneme çevirdiğini görüyoruz. Obsesive kompulsive bozukluk olarak da nitelendirilen bu durum gene halk arasındaki tabiriyle temizlik hastalığı olarak da nitelendirilmektedir. Tabii ki burada düşülen hata takıntıların sadece temizlik düzeyinde olmaması, kişinin birçok konuyu kafasına takmasıdır.
Takıntılar ülkemizde çok yaygın ama bunun hastalık olarak kabul edilmesi yukarıda küçük bir bölümünü aldığım duygu ve davranışların çok fazla arttığı durumlarda ortaya çıkabiliyor. “Ketum olmak hastalık mı, bu arttığı zaman neden hastalık olsun?” sorusu akla gelebilir ama takıntılı kişiler zaten pek konuşkan değilken takıntıların çok arttığı durumda iyice suskunlaşmakta ve iyice kendi içlerine kapanmaktadır.
Takıntılı kişiler bu takıntılardan çok çektikleri halde etraflarına da müdahale etmekte, onlarında hayatlarını kontrol etmeye çalışmaktadır. Eve geldiklerinde daha kapıda tüm üst başın çıkarılması, mutlaka yıkanılıp duş alınması, eve misafir gelip gittikten sonra tüm evin silinmesi takıntılılarda gördüğümüz başlıca durumlardır.
Takıntılar konusunu biraz açmak istiyorum. Aslında kapsamlı bir konu ve ülkemizde de çok yaygın gözleniyor. ÇÜNKÜ TAKINTILI BİR TOPLUMUZ. “Aklına takma” gibi öneriler geçerli olmadığı gibi kişi aklına takmak istemedikçe daha da çok takılmaktadır. Sonuçta yaşamı zorlaştırdığı durumda psikiyatrist ya da psikologdan ya da her ikisinden de yardım almakta fayda var.
Paylaş