Paylaş
Geçmişte korkulacak bir hastalık olan şizofreni, günümüzde yeni çıkan ilaçlarla birlikte korkutucu bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Şizofreni hastalığı, ruhsal hastalıklar içinde en az görülen hastalıklardan biri olmasına karşın herkesin korkulu rüyası haline gelmiş bir hastalıktır. Gerek belirtilerinin kötü oluşu gerekse şimdiye kadar gözlenen örneklerin pek fazla iyileşmemiş olması insanların sürekli olarak "Ben deli olur muyum?" korkusunu yaşamalarına neden olmuştur.
Şizofreni hastalığının, insanın çalışma kapasitesini düşürmesi ve onun yaşam kalitesini bozması nedeniyle beyin araştırmalarında en çok araştırılan hastalıklardan birisi olması nedeniyle tedavi olanakları giderek artmıştır.
Yapılan araştırmalarda 70'li hatta 80'li yıllarda şizofren hastalarının yaşamlarının 20 senesini akıl hastahanelerinde geçirdikleri ve başından sonuna kadar toplam içtikleri ilaçların yaklaşık 5 kiloyu bulduğu şeklindeki araştırmalar günümüzde farklılaşmış ve birçok şizofren hasta artık hastaneye yatmak zorunda kalmadığı gibi bu kadar çok miktarda ilaç kullanmak zorunda kalmamaktadır. Eskiden her mahallenin delisi olur ve insanlar bu delilerden çekindikleri için onları görmek istemezdi. Hatta “ Ölüsü olan on gün ağlar delisi olan her gün ağlar” sözü ile ailede şizofren bir hasta olduğunda yaşamın ne kadar çekilmez olduğu deyimlerin arasıra girmiş olduğu halde günümüzde çok fazla telaffuz edilmez olmuştur.
Şizofreni hastalığı temelde iki türde ortaya çıkmaktadır. Birinci grupta olanlar "negatif şizofreni" denilen belirtilerle seyretmektedir. Bu belirtiler içe kapanma, yıkanmak istememe, insanlardan uzaklaşma, kişisel bakımını yapmama, evden çıkmama, yemek yememe, büyük abdesini altına yapma gibi belirtilerdir. Bu hastalar, bu durumları bir hastalık olarak kabul edilmediği ve herhangi bir müdahale ile karşılaşmadıkları zaman bütün bir ömürlerini bu şekilde geçirebilmekte ama tedavi olup toparlandıklarında ise sosyal hayatın içine katılıp insanların arasına çıkabilmektedir.
Pozitif belirtilerle seyreden şizofrenide ise belirtiler çok daha fazla olup bu hastalar sesler duymakta, hayaller görmekte, etrafa saldırabilmekte, evden kaçıp gidebilmekte, kendilerine ve etraflarına zarar verebilmektedirler. Bu hastalarda tedavi sonucunda toparlanabilmekte kulaklarına gelen sesler gittiği gibi çalışabilmekte ve yaşamın içine katılabilmektedirler.
Şizofren hastalar iyi bir tedavi ile dışardan hasta oldukları belli olmayacak kadar iyileşebilmekte ve çalışma hayatlarına devam edebilmektedirler. Eskisi kadar verimli olmasalar da yine de işlerini sürdürebilmektedirler.
Tedavide iki konu sıkıntı yaratmakta devam edebilmektedir. Bunlardan birincisi sorumluluk alma konusunda eksik kalmaları ikincisi ise yakın ilişkileri özelikle evlilik ilişkilerini sürdürmelerinin zor olmasıdır. Şizofrenin temel özelliğinin entelektüel yapıda gerileme olduğu göz önüne alınırsa tedavideki ilerlemelerin artması ile bu konu da artmanın sağlanacağı kanısındayım.
Sonuçta şizofreni artık korkulacak bir hastalık olmaktan büyük oranda çıkmış ve tıptaki gelişmelerle birlikte daha iyi sonuçlarını beklendiği bir hastalık olmuştur.
Paylaş