Paylaş
“Okul öncesinden 2035'e yarınlarda var olmak..." Bu başlık 6 Nisan tarihinde İzmir Özel Türk Koleji'nin düzenlemiş olduğu sempozyumun başlığıydı. Gün boyu konuşmacıların katılımı ile 2035 yılında çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor, bu geleceğin içinde çocuklarımızı ve bizi bekleyenler neler, şimdiden nelere dikkat etmeliyiz konusu tartışıldı.
Geleceğe ait tahminlerde bulunmak gelişmiş ülkelerin alışkanlığı olup, onu en iyi şekilde tahmin edip bu yolda önlemler alan devlet, kurum, kuruluş ya da bireyler başarılı olmaktadır. Çünkü o gelecek geldiğinde bunun alt yapısını hazırlamış oluyorlar. Bu yönden bakıldığında İzmir'deki sempozyumun 2035'te bizi ve çocuklarımızı nasıl bir geleceğin beklediği konusunda görüşleri toparlaması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Sempozyumda “bırakın yaratsın“ diyerek çocukların yaratıcılıklarına engel olunmaması gerektiğini anlattığım konuşmamın dışında, çocukların yaratıcılıklarının önemine, okul öncesi dönemde daha uzun zaman geçirmelerinin gerekliliğine dikkat çekilirken digital geleceğin bizi ve onları nasıl etkileyeceği anlatıldı. Yazı yazmayı beceremeyen çocukların bir tek parmaklarını kullanarak internete girebildikleri, oyunlar oynadıkları, artık eski yöntemlerle onları yönlendirmenin mümkün olamayacağı ve bu yüzden de eğitim hayatının çağı yakalamasının önemi vurgulandı.
Sempozyuma katılan ananokulu öğretmenlerinin de vurguladığı gibi çocukların giderek bireyselleşip, yalnızlaşacağı, eğitim hayatı oyun ile zenginleştirilmezse hem onların ilgisini çekmeyebileceği hem de artık bilgisayara kapanıp başka konulara ilgi göstermeyeceklerinin tehlikesi dile getirildi.
Sonuç olarak geleceği tahmin etme konusundaki bu tür etkinliklerin artmasını diliyorum.
Paylaş