Paylaş
Dışarı çıkma yasağını önce 65 yaş üstü insanlarımız, sonra 20 yaş altı çocuklarımız en sonda da hafta sonu ile sınırlı olmak üzere hepimiz yaşadık. Yasak olmasa bile dışarı adım atmaya korkuyoruz, insanlara yaklaşamıyoruz. Marketlere gönül rahatlığı ile maskesiz giremiyoruz. Bütün bunlar ruhsal hayatımızı etkiliyor.
Hastalık belirtilerini sürekli olarak dinlediğimizde bir süre sonra bu belirtileri kendimizde yaşamaya başlıyoruz. Sık sık boğazımızın ağrıdığını, kuru öksürdüğümüzü fark ediyor ama bunlardan daha sık olarak nefes almakta güçlük çekebiliyoruz. Kendimizi sürekli olarak dinliyoruz. Dinledikçe bulduğumuz şikayetler bizde hastalık kaygısını getiriyor. Son günlerde birçok kişi nefes alamıyorum, ateşim yok, gittim test yaptırdım, hastalığım yok ama nefesim yetmiyor diyerek telaş içinde arayıp bu durumlarının ne olduğunu sordu. Şikayetlerini açıklayacak hiçbir şey olmadığı halde sürekli olarak hastalık belirtilerini kendilerinde bulan bu kişiler bir süre sonra paniğe kapılıp acillere taşınmaya başladılar. Psikolojik denen bu durum hastalarda korku ve paniğe yol açıyor. Nefes alamıyorlar. Konuşurken rahat nefes aldıkları halde, kendilerini dinlediklerinde nefes alamaz oluyorlar. Bu durum panik bozukluğu yaratıyor.
Korona korkusunun tetiklediği bir başka psikolojik sorun takıntıların artması. Bir kere elini sabunlamak yetecekken insanlar daha temiz olsun diye 3-4 kere üst üste el yıkıyorlar. Sürekli olarak hastalık kapar mıyım endişesi içinde ellerini yıkıyorlar. Banyoda geçirdikleri süre artıyor. Temiz olmadıklarına inanarak defalarca banyoda sabunlanıyorlar. Eve geldiklerinde tüm eşyalarını çıkardıkları gibi hepsini yıkamaya atıyorlar. Bütün bunlar normal seviyelerde yapıldığında çok faydalı hareketler iken aşırı miktarda yapıldığında artık temizlik hastalığı haline geliyor. Sürekli yıkamaktan ellerinde dermatit oluyor. Bu yüzden gerekli önlemler sağlığımızı korurken bu önlemlerin abartılması takıntı hastalığına dönebiliyor.
Bütün gün evde oturup bir iş yapmadıklarında uyku düzeni bozuluyor. Geceleri geç yatıp gün içinde öğlene kadar uyumaya başlıyorlar. Bu da uyku düzenini bozuyor. Sabahları erken kalkma alışkanlıklarını kaybediyorlar. Bütün gün dinlenseler de yine kendilerini yorgun ve halsiz hissedebiliyorlar. Bu yüzden sürekli evde oturmak uyku düzenini bozuyor.
Korona günlerinde evde oturmanın getirdiği bir başka sorun da aşırı kilo alma. Evde oturdukça hareketsizlikten sıkılan insanlar sürekli olarak bir şeyler atıştırmaya başlıyorlar. Hareketsizlik ile birlikte yenen kalorili yiyecekler bir süre sonra kilo almaya neden olabiliyor. Bu da insanların kendilerini ve kilolarını beğenmeyip mutsuz olmalarına yol açıyor.
Hastalık korkusu ve evde oturma ile bozulan ruhsal dengemizi koruyabilmenin en iyi yolu sürekli olarak hastalık haberlerini dinlememek, evdekilerle birlikte ortak aktiviteler yapmak, oyun oynamak, film seyretmek, evde kültür fizik hareketleri yapmak ve mümkün olduğu kadar yaşam düzenini bozmamaktır. Vaktinde yatıp vaktine kalkmak, düzenli beslenmek, hareket etmek ruhsal dengemizi korumaya yardımcı olacaktır. Bütün bunlara dikkat edersek ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyarak bu zorlukların üstesinden gelmemiz daha kolay olacaktır.
Paylaş