Paylaş
“Ben bu konuyu öğrenemem, ben bu işi yapamam, kendime güvenmiyorum, ya arkadaşlarım eleştirirse, ya annem-babam beğenmezse…” cümlelerini sık sık duyuyorsanız çocuğunuz büyük olasılıkla yetersizlik duygusu yaşıyordur.
Yetersizlik kaygısının yaşanması genel anlamda güven duygusuyla ilişkilidir. Bu duyguları yaşayan ve bu şekilde düşünen çocukları incelediğimizde en çok karşılaştığımız nedenler şunlardır;
Eğer ebeveynlerden birisi sürekli kötü şeylerin olacağı endişesi yaşıyorsa bu endişe çocuklara da bulaşıyor. Çocuklar bir anlamda negatifi düşünmeyi ebeveynlerinden öğreniyorlar. “Hastalanacak, yeterince büyümeyecek, yeterince başarı olamayacak” ebeveynlerin en çok yaşadığı kaygıların başında geliyor.
Kaygılı ebeveyn tutumlarına paralel olarak gelişen, ilaveten içinde “bağımlığı” da içeren durumdur. Bu tutumda olan anne ve babalar; çocuk üzülmesin, çocuk yorulmasın diye hemen her şeyi onun adına yaparlar. Örneğin 4-5 yaşına gelmiş olmasına rağmen hala yemeği onlar yedirir, 6-7 yaşına gelmiş olmalarına rağmen ayakkabısını onlar giydirir, elbiselerini onlar çıkarır. Buna benzer yaklaşımlar çocuğun özellikle ince kas becerilerinin geç gelişmesine neden olur. Zaten her şeyi anne-babası yapıyordur, çocuğun yapmasına gerek kalmaz. Çocuk “nasılsa annem ya da babam yapar” deyip kendini geliştirmez. Geliştirmeyen çocuk git gide anne ve babaya bağımlı hale gelir.
Bu tür ebeveynlerin sloganı “her zaman en iyisi olmasın” cümlesidir. Aslında ebeveynlerin çoğu bu cümleyi açıkça söylemez. Bunu bazen çocuğu başkalarıyla kıyaslayarak, çocuğu aşırı överek ya da yüksek hedefler koyarak dolaylı yoldan yaparlar. Mükemmeliyetçiliğin altında yetersizlik duyguları yatar.
Doğuştan ya da sonradan oluşan engel, akademik başarısızlıklar ve yoğun eleştiriler sonrası oluşur. Çocuğun kendisi ya da çevresi sürekli akranlarıyla kıyas yaparak arada olumsuz yönde açık bir fark olduğunu gözlemler. Bunun sonucunda çocuk “kusurlu ve eksik” olduğuna güçlü bir şekilde inanır. Bu inanç oldukça dirençlidir ve yetişkin yaşlarda da devam eder.
Bu ifade her ne kadar tartışmalı olsa da önemli kayıplar sonrası oluşan ruhsal durumu anlatmaya çalışır. Anne ya da baba kaybı, deprem gibi afetler sonrası evini, arkadaşlarını kaybeden çocuk içine kapanmaya başlar. Kayıplar sonrası yaşanan yoğun değersizlik hisleri aynı zamanda yetersizlik hislerine neden olur.
Paylaş