Paylaş
Sivilce (akne) ve izleri sadece cildi ilgilendiren bir durum değildir. Yapılan araştırmalarda sivilce ve izleri kişileri psikolojik olarak önemli derecede etkiliyor. Sivilce ve izleri mutsuzluk, sıkıntı, kendine güvensizlik, sosyal ilişki kuramama, kendi bedeninden hoşlanmama, kızgınlık, endişe, psikiyatrik hastalıkların alevlenmesi, kimlik bunalımı, depresyon, şiddete eğilim ve akademik performansın azalması gibi psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Bu yüzden sivilce ve izlerinin tedavisi oldukça önemlidir.
Sivilce sonrası kalan izler, sivilce esnasında oluşan reaksiyonun yaygınlığı ve derinliğinin derecesine bağlıdır. Reaksiyonun şiddeti sivilce izlerinin tipini, derinliğini ve tipini belirler. Üç tipte iz vardır.
Yüzeysel sivilce izleri: Eğer derinin yüzeysel tabakaları etkilenirse yüzeysel izler kalır. Bu izler hafif kırmızı, çok az deriden çöküktür.
Derin sivilce izleri: Bu tür izlerde derinin alt tabakaları etkilenir. Deriden oldukça çökük, başlangıçta kırmızı, zaman içerinde beyaz renkte derin izlerdir. Bu tür izlerde daha farklı ve derin işlemler yapılarak bir dereceye kadar düzelme sağlanabilir.
Keloid: Nadiren bazı kişilerde sivilce bölgesinde de fibroblastların ( kollajen üreten hücreler) fazla çalışması nedeni ile deriden yukarı doğru büyüyen kabarık yara dokusu yani keloid oluşur. Daha çok erkeklerde gövde bölgesinde görülür.
Fraksiyonel lazer ışınları ile derinin sıcaklığı artırılıp buharlaşma sağlanıyor ve böylece derinin en üst tabakası soyuluyor. Derinin üst tabakasının yani epidermisin kontrollü bir şekilde soyulmasını, yaşlanmış, hasarlanmış deri yüzeyinin yeni ve pürüzsüz bir cilde bırakılmasını sağlıyor.
Fraksiyonel lazer teknolojisi ile problemli deriye lazer ışın demetleri süzülerek gönderiliyor ve mikron çapında çok sayıda deriye uyarı veriliyor. İyileşme, lazer uygulanan bölgenin çevresindeki hasar görmemiş hücrelerin çoğalması, fibroblastların uyarılması ve sonuçta kollajen sentezinin tetiklenmesi ile oluyor. Uygulama sonucunda ise ciltte yenilenme, gözeneklerde sıkılaşma, ciltteki izlerde büyük oranda azalma ve derinin genel görünümde düzelme fark edilebiliyor.
Uygulama anestezi gerektirmeyen, ağrısız bir işlemdir. Bu uygulama hafif bir yanma hissi verebilir. Sonrasında ise uygulama yapılan bölgede kızarıklık ve hassasiyet oluşabilir. Hassasiyet aynı gün içerisinde geçebiliyor. Kızarıklık uygulamanın ardından başlar ve 24–48 saat içinde kaybolur. 48 saatin sonunda da çok hafif bir kabuklanma meydana gelebilir. Kabuklanma yaklaşık 4. günde geçecektir. Probleme göre seans sayısı değişmekle beraber 4 hafta aralıklarla tekrarlanır. Uygulama sonrasında günlük hayatınızda cildiniz için güneş koruyucu kullanmanızı tavsiye ediyorum.
Fraksiyonal lazer uygulaması tek başına yapılabildiği gibi diğer estetik amaçlı uygulamalarla da birlikte yapılabiliyor. Özellikle kısa sürede daha etkili sonuçlar sağlamak amacıyla PRP(Platelet Rich Plasma) uygulaması ile beraber yapılmaktadır.
Fraksiyonel CO2 lazer uygulaması kolajen üretimini arttırarak;
Karbondioksit fraksiyonel lazer cildin derinlerine inebilir. Bu sayede derin izlerde de başarı ile kullanılıyor. Sivilce izleri gibi zor izlerde bile çok başarılı tedavi sağlanmaktadır. Sivilcelerden kalan izler, ameliyatsız olarak en aza indirilebilir.
Ciltte kullanılan lazerleri basitçe anlatmak gerekirse; sadece ‘ideal derecede ısıtan’, ‘yüzeysel olarak soyabilen’ ve ‘daha derin soyabilen’ olarak üç gruba ayırabiliriz. Özetle fraksiyonel co2 lazer cildin ‘kendini tamir mekanizmasından’ faydalanılarak akne skarlarında ve birçok sorunun tedavisinde kullandığımız bir metottur.
Cihaz epidermiste mikro iğneler ile otomatik olarak ayarlanan derinlikte cilt içerisine giriyor ve çok sayıdaki altın uçlu mikro iğnelerle epidermiste fraksiyonel mikro delikler oluşturuyor ve sadece iğne uç kısmından verilen radyo frekans ile dermiste kollajen ve elastin üretimi uyarılırken epidermis ve hemen bitişiğindeki katmanlara potansiyel termal bir zarar verilmiyor. Bu yalnızca skarları (ciltteki izleri) ve kırışıklıkları iyileştirmekle kalmaz aynı zamanda uzun süreli cilt sıkılaşmasını da sağlar.
Altın iğne uygulamasının ilk aşaması olarak, öncelikle lokal anestezi kremi uygulanan cildin üst tabakası mikro iğnelerle uyarılıyor ve bu alt tabakaya etkilerin iletilmesine yardımcı oluyor. Cildin alt tabakasına fraksiyonel radyo frekans enerjisi ve etkisi verilerek kolajen dokusunun yenilenmesi sağlanıyor. Radyofrekans etkisiyle uyarılan kollajenler ciltte sıkılaşma etkisi oluşturup mevcut skarların çaplarında daralma sağlar ve böylece sıkılaşan ciltteki akne skarları da tedavi edilmiş oluyor.
Fraksiyonel radyo frekans cildimizi gençleştirirken aynı zamanda cilde diğer sistemlere nazaran daha az hasar veriyor ve uygulama sonrası iz ve leke riski oluşturmuyor. Yüzde uzun kızarıklık, ödem ve işlem sonrası yanık gibi etkiler yaratmıyor. İşlem toplamda 20-25 dakika sürüyor ve ortalama 25-30 gün arayla cildin sorununa bağlı olarak 3-4 defa uygulanması yeterli oluyor. İşlem sonrasında oluşan hafif kızarıklıklar da 4-5 saat içerisinde kayboluyor. Fraksiyonel radyo frekans uygulamasından sonra İlk seanstan itibaren belirgin bir etki ortaya çıkmaktadır.
Fraksiyonel radyo frekans sistemi, cilde gerginlik, toparlama, sarkma, ölü derinin yenilenmesi, sivilce izleri, vücut çatlakları, el üstü, dekolte, boyun, kırışıklıkları, dudak üzeri ve kenarlarındaki kırışıklıklarda oldukça etkili. Fraksiyonel radyo frekans sistemi cildin alt tabakasına etki edip gerginlik ve toparlama sağlıyor. Özellikle el üstü, dudak çevresi ve boyun kırışıklarında, istenmeyen sarkmalarda, yıpranmış cilt yüzeyinde, sivilce izleri ve vücut çatlaklarının yok edilmesinde etkili olan bu yöntem çok daha gergin, diri, genç bir cilde sahip olmanıza yardımcı oluyor. Cilde gerginlik, toparlama, sarkma, ölü derinin yenilenmesi, sivilce izleri, vücut çatlakları, el üstü, dekolte, boyun kırışıklıkları, dudak üzeri ve kenarlarındaki kırışıklıklarda oldukça etkili. Fraksiyonel radyo frekans sistemi cildin alt tabakasına etki edip gerginlik ve toparlama sağlıyor. Bu uygulama sonrası PRP uygulaması yapılarak daha efektif sonuçlar sağlanmaktadır.
Akne oluşumu sonrası iyileşme döneminde özellikle derin yerleşimli aknelerde skar dokusu oluşabilmektedir. Oluşan bu skar dokusu bulunduğu cilt seviyesine bağlı olarak cildi aşağı çekiyor. Skar tabanları fibröz bantlarla derin deri dokularına tutunuyor. Böylece akne skarı diye nitelendirdiğimiz istenmeyen yapı oluşuyor. Subsizyon tekniği ile cildi aşağı çeken fibroz bantları iğne ile koparıyoruz. Subsizyon tekniği ise oluşan bantları serbestleştirmek için kullanılan bir tekniktir, böylece serbestleşen cilt ile birlikte skar görünümünde düzelme meydana geliyor. Subsizyon tekniği uygulanırken alınan cevabı arttırmak adına birtakım ilaçlardan ya da PRP’den destek alıyoruz. Bu ilaç ya da PRP sıvısını işlem esnasında cilde enjekte ediyoruz ve böylece mevcut akne izinin durumuna göre de çalışılan subsizyon tekniği farklılıklar gösterebilmektedir.
Akne izi tedavisinde yukarıdaki yöntemlere ek olarak kimyasal peelinglerdende destek alınabilmektedir.
Paylaş