Paylaş
Çocukluğum video oyunları ile geçti. Platform oyunu Donkey Kong ile Mario'yu ezip geçtim, Lotus araba yarışı ile saatte 200 km hız yaparak uçurumlardan uçtum, Tetris ile çileden çıktım, Kung Fu ile her önüme çıkanı dövdüm. Sonra kardeşim dünyaya geldi ve birlikte gezegen savaşları yaptık, herkesi Zorro'nun kılıcından geçirdik, Pac-Man ile hayaletlerden kaçtık. Bugün bakıyorum, ne birini dövmüşlüğüm, ne birinin arabasına arkadan çarpıp kaçmışlığım, ne de camdan aşağı kafasına kaya yuvarlamışlığım var.
Video oyunları asosyal yapar derler. Beni tanıyanlar bilir, sosyal bir böceğimdir ben; insan severim, her zaman her yerdeyimdir. Kardeşim deseniz, dünyanın en sakin, çözüm odaklı, sportmen insanıdır. Neden mi? Çünkü her şey dozajındaydı. Sporumuzu da yapardık, derslerimizi de çalışırdık, aile ziyaretlerine de giderdik. Ama video oyunlarımızı asla ihmal etmezdik.
Size bugün 'Video oyunları çok faydalı, her şeyi bırakın çocuklarınıza video oyunu oynatın' demeyeceğim. En faydalı gibi gözüken şeyin bile fazlası zarardır. Video oyunlarının da…
Gazetelerde, dergilerde çıkan o korkunç haberler var ya, hani aksiyon oyunlarının çocukları saldırgan yaptığı, gerçek zaman bazlı oyunların çocukları bağımlı hale getirdiği, yarış oyunlarının rekabeti ve agresifliği arttırdığı. Ben onlara meydan okuyorum, savunulanlara başka açılardan bakıyorum.
Karakteri, yapısı itibarıyla saldırgan olmayan bir çocuk, video oyunu sayesinde canavara dönüşmez. Oyunların böyle bir etkisi olsaydı, oynadığım tonlarca zeka oyunundan sonra benden zeka fışkırıyor olması gerekirdi. Evet, karakteri kontrol edemeyiz ama alışkanlıkları edebiliriz. Burada da ailenin çocuğa neler sunduğuna bakmak lazım. Hiçbir sosyal aktivitede yer aldırılmayan, hiçbir spor faaliyetine teşvik edilmeyen, 'aman bana dert olmasın, kendi kendine içerde oynasın' mantığı ile çocuk büyütüyorsanız, elbette başka seçenekleri olmayan çocuklar bağımlı olmayı tercih edeceklerdir.
Kendi deneyimlerimi bir kenara bırakıyorum ve yaptığım araştırmalara, uzmanların açıklamalarına dönüyorum. Bu önemli konuyu Rochester Üniversitesi Beyin ve İdrak Bilimcisi Daphne Bavelier o kadar güzel açıklamış ki paylaşmadan edemeyeceğim :
Birçoğunuz, eve geldiğinizde çocuğunuzu aksiyon video oyunu oynarken buluyorsunuz. Oyunun amacı düşmanın peşine düşmek, onlar sizi yakalamadan sizin onları yakalayıp yok etmeniz. Bir çoğunuzun ' Offf birkaç tane yaratığı vuracağına, biraz daha zekanı çalıştıracak, sana bir şeyler katacak oyunlar oynayamaz mısın?' diye söylendiğini biliyorum. Halbuki çocuğunuzu, oturmuş Sudoku çözerken veya Shakespeare okurken bulsanız bunları düşünmezdiniz. Sabahtan akşama kadar video oyunu oynamanın çocuklarınıza faydalı olacağını iddia etmiyorum. Her şeyin fazlası zararlı olduğu gibi video oyunlarının da dozajının aşırıya kaçırılması gayet zararlıdır. Fazlaya kaçmadan dozajında oynanan video oyunlarının, çocukların hayata bakış açısında, dikkatlerinde, harekete geçmelerinde yaratacağı olumlu etkilerden bahsetmek istiyorum. Birkaç kişinin yorumu ile değil, konuya tamamen bilimsel yaklaşmak istiyor ve bilinen yanlışları düzeltmek istiyorum.
Birinci yanlış bilinen konu: Ekran karşısında saatler geçirmek gözlerimizi bozar.
Video oyunu oynamayan, ekran başında vakit geçirmeyen kişilerin gözlerine normal diyelim. Bu durumda oyun oynayanların diğerlerinden daha kötü olası gerekmektedir değil mi? Yanılıyorsunuz! Yapılan kontroller sonrasında görüşlerinin gayet iyi, hatta hiç oyun oynamayanlara kıyasla daha iyi olduğu ispatlanmıştır. Çocuklar oyunlardaki en ufak detaya, çok uzaktan yaklaşan figürlere, sağda solda çıkan yazılara o kadar dikkat etmelidir ki oyunu oynarken; gözlerini, dikkatlerini aynı anda birden çok yere vermeleri gerektiğinden harika bir göz jimnastiği yaparlar. Örneğin yetişkin olduklarında sisli bir havada araba kullanırken hem kaza yapmamaya, hem dikkatlerini vermeye, hem de ileriyi görmeye, hiç video oyunu oynamamış birinden daha başarılı ve hakim olurlar. Görüş ve sabır arasında daha kuvvetli bir bağ kurarlar. Ekran başında haftada yaklaşık 15 saat geçiren bir kişinin gözlerinde bozulma olmaz, bu yargıyı kafanızdan atın…
İkinci iddia edilen konu: Video oyunu oynamak dikkati dağıtır, konsantrasyonu bozar.
Dikkati laboratuar ortamında ölçtük. Video oyunu oynayan çocukların aynı anda 6 nesneye konsantre olabildikleri, aynı anda 6 hareketi kontrol edebildikleri gözlenmiştir. Nesneyi birebir takip ederek değil, bir bakışta ortamda neler olduğunu algılayıp oyunu kuralına göre oynamayı kuvvetlendirir. Tıpkı araba kullanırken hem yayalara, hem yolun ortasına fırlayan köpeğe, hem trafik lambasına hem de arkadan kontrolsüz gelebilen bir diğer arabaya dikkatini verebilmesi gibi. Dikkat vermeyi tüm dünyadan soyutlanarak birşeye konsantre olmak değil, etrafta bir sürü şey olurken, (gürültü, hareket, ani ses vs) yapılan iş bölünmeden devam ettirmek olarak görmek lazım. Aksiyon oyunları oynayanların beyin çalışmasına baktığımızda beyin korteksi dikkati kontrol etmek, ön lop dikkati muhafaza etmek, ve anterior singulat nasıl yerleştireceğimiz ve sırayla çalışatıracağımız görevlerini üstlenir. Beynin dikkat ile ilgili bu üç bölümü arasında bağlantı video oyunu oynayanlarda oynamayanlara göre çok daha etkili çalışıyor.
Çoklu görevleri üstlenmemiz gereken bir çağda yaşıyoruz. Email yazarken, önemli bir telefon görüşmesi yapmak, içeriden seslenen çocuğunuzu dinlemek ve aynı anda ayakkabanızı bağlamak. Özellikle aksiyon oyunları oynayanlarda multi-tasking denen çoklu görevleri yerine getirebilme oranı daha yüksek.
NCH Health Systems CEO'u ve başkanı Alan Weiss 'ın Forbes dergisine verdiği açıklama, video oyunlarının kritik anlarda çözüme gidebilme, sonuç odaklı olma ve durumlara adapte sağlamada büyük faydaları olduğunu ön plana çıkartıyor. Bir problemin birden fazla çözümü olabilir. Çıkmazda kalan bir oyuncunun kendini bulunduğu durumdan nasıl kurttaracağı, nasıl bir yön çizmesi gerektiğini kendi kendine bulması, onun sonuç odaklı bir kişi olmasına destek sağlar.
Oyunlar çocuklara nasıl iyi bir kaybedici olmayı da öğretir. Bir oyuna başlayan çocuk ya kazanacaktır, ya kaybedecektir. Kazanmanın zaferi başka, kaybetmeyi kabullenmek bambaşka. Grup oyunlarında mızıkçılık yapma, sonucu kabullenmeme şansı yoktur. Kaybetmeyi öğrenmek önemli bir meziyettir.
El-göz koordinasyonunu geliştirir. Hızlı karar vermek zorundadırlar oyun sırasında. Hızlı karar verip uygulamayı başaran insanların çoğunluğunun video oyunu geçmişi vardır.
Hiçbir yabancı dil bilmeyen çocuğunuzun, deneme-yanılma yöntemi, şekil-renk-işlev üçlüsü sayesinde baştan sona oyunu oynayabilmesine ne diyorsunuz?
Video oyunlarının sosyal faydalarını da unutmamak lazım. Düşünün ki bir dans oyunu; beni, kızımı ve bilgisayarı açmayı bilmeyen annemi dakikalarca eğlendirdi. Anneannesinin oyunu beceremeyeceğine hazırlanmış kızım, oyun sonunda onun kendisinden daha çok puan aldığını görünce çok güldü, çok şaşırdı; tüm bakış açısı değişti.
Hala video oyunu oynuyorum, hem de kızımla…Haftanın belli günleri, günün belli saatleri. Dozajında…En zor oyunları bile anında çözüyor, her türlü oyundan zevk alıyor, tamam yeter deyince bırakmayı biliyor. 4 yaşında okuma yazma bilmediği zamanlarda bir kere gösterdikten sonra oyuna 10 ayrı aşamadan geçerek kendi kendine başlıyordu. Şimdi ben ona soruyorum, 'İstediğin karakteri nereden seçiyorsun?' diye…
Çikolatayı nasıl fazla yedirmiyorsanız, bunu da fazla yapmadığınız sürece bir sorun yok. Korkmayın, ısırmaz...
Paylaş