Paylaş
Sahip olduğumuz beğenmediğimiz özelliklerimizin, kötü alışkanlıklarımızın, başımıza gelen tatsız deneyimlerimizin çocuklarımızın başına gelmemesi ile geçiririz ömrümüzü biz anneler:
- Sigara iğrenç bir şey, çok zararlı sen sakın içme büyüyünce.....
'Ya nasıl sakın içme ya? Sen benim için; doğruları öğreten, her problemime çözüm bulan, açsam karnımı doyuran, biri beni üzmüş ise nasıl hissetmem, ne yapmam gerektiğini söyleyen en bilir kişisin, benim rol modelimsin. Eğer sen sigara içiyorsan bunda yanlış bir şey yoktur. Öyle desen de, söylediğin değil, yaptığın benim için geçerli. Hele her gün yapıyorsan...'
Böyle düşünür çocuk. Çoğunlukla ailesinde gördüğü düzeni alışkanlık haline getirecek, yapması gereken şeyleri de aile içinde gördüğü sürece pekiştirip uygulayacaktır. Yeme alışkanlıkları da böyle bir şeydir. Evde nasıl yemek yeniyorsa, ya da yediriliyorsa her şey nasıl başlamışsa öyle gider. O yüzden besin çeşitliliğini, sofra düzenini, rutini ve adabı nasıl sunuyorsanız ve yaşıyorsanız, siz nasılsanız çocuk da öyle büyüyecektir. Bazı şeyler vardır, ne yaparsanız yapın önüne geçemezsiniz. Geniş kalçalı ve kalın bacaklı bir kadınsanız, çok yüksek ihtimalle çocuğunuz da sizin gibi olacaktır. İstediğiniz kadar hamur işini kesin, diyete başlayın, o sizin çocuğunuz, mucizeler beklemeyin. Onu olduğu gibi kabul edin ve öyle sevin. Sizde varolup, onda olmamasını istemediğiniz şeyler önüne geçilemeyecek gerçekler ise yüzüne vurmayın, zorlamayın. Ancak bazı şeyler vardır ki, sevginiz, farkındalığınız ve arzunuzla birleşince değişime açıktır, alacağınız yardımlarla çocuğunuzun gelişimine katkı sağlar, o korktuğunuz şeylerden çocuğunuzu korumuş olabilirsiniz. Ancak her şeyin başında sizin nasıl bir ebeveyn olduğunuz ve aynı sahneleri sizlerin nasıl uyguladığı en önemlisi. Bakın bunlara dikkat edilmez ise, beden ve sevgi ikilisinin ayarları bozulursa neler olabiliyor?
Öykü Eğitim, Beslenme ve Psikolojik Danışma Merkezi'nin kurucusu Uzman Klinik Psikolog Evren Gürsoy, yeme bozukluklarının köküne inerek duygulara dokunuyor, yüzlerce aile ve çocuğu bildiğimiz ama unuttuğumuz gerçeklerle tanıştırıyor. Farkında olmadan her gün içinden geçtiğimiz, dilimizden düşürmediğimiz yemek yeme alışkanlıklarımız, hayallerimiz ve çocuklarımıza dair yaptığımız sohbetin özeti...
Yeme bozukluğu nedir, kimlerin yeme alışkanlığı bozuktur?
Yeme bozuklukları ile bozuk yeme alışkanlıklarını birbirine karıştırmamak lazım, aralarındaki farklar çok önemli. Bir kişi yeme bozukluğuna sahip olmasa bile, bozuk yeme alışkanlığına sahip olabilir. Yeme bozukluğu teşhisini psikiyatristlerin koyması gerekir. Klinik öğeleri karşılamayan, psikiyatrideki kriterlere uymayan davranış şekline sahip kişiler bozuk yeme alışkanlığına sahip olabilir. Kişinin yemekle, kiloyla, vücut şekliyle ilgili katı bir tutumunun olması, sağlığını mutluluğunu riske atacak davranışlarda bulunması bozuk yeme alışkanlıklarına sahip olduğunun belirtisidir. Bozuk yeme alışkanlığı 'Biraz daha kilo vereyim' ile başlayabiliyor ve sonunda yeme bozukluğuna dönüşebiliyor. Psikiyatride yeme bozukluklukları da Anoreksiya, Blumia ve tıkanırcasına yeme bozukluğu olarak adlandırılıyor. Beklenilen kilonun çok altında olmak, kilo almaktan aşırı korkmak, beden algı bozukluğu en belirgin belirtilerdir.
Bu 3 hastalığı tarif etmek gerekirse?
Blumia bir oturuşta bir kişinin yiyebileceğinden çok daha fazlasını yemek, yeme nöbetleri ile alınan kalorilerden farklı metodlarla kurtulma çabası. (Kusma, aşırı egzersiz, laksatiflerin kullanımı vb.) Blumia teşhisi alan kişi normal kilodadır. Anoreksiya ise kendini açlığa mahkum etme, yemek yemeyi ve yaşına, boyuna, bedenine ve aktivite düzeyine uygun olan sağlıklı kiloda olmayı reddetmedir. Bu rahatsızlığa yakalan kişi çok düşük kilodadır ve çok az beslenir. Aşırı derecede kilo kaybı olmasına rağmen, şiddetli şişmanlama korkusuna sahiptir. Dış görünüş, kilo ve yemek konuları ile ilgili aşırı bir zihin meşguliyeti yaşar. Yetersiz beslendiği için de kusma olmaz. Tıkanırcasına yeme bozukluğu normalden çok daha fazla yemek, hızlı yemek, rahatsız olunacak kadar yemek, çok fazla miktarda yemeği açlık hissetmememesine rağmen yemek, sonra kendini depresif ve suçlu hissetmek. Tıkanırcasına yeme bozukluğu olan kişilerin çoğunda obezite görürürüz, çünkü alınan fazla kalorilerden kurtulma çabası yoktur.
Sağlıklı yemek nedir o halde?
Dengeli makul ölçülerde, bir kişinin yemekte aklının kalmadan meyve, sebze, protein gibi her türlü besini alarak ölçülü yemesidir. Duygusal yemek yememesidir. Yemek yemek aslında fiziksel bir ihtiyacı karşılar. Duygusal yemek, fiziksel açlık olmadığı halde, sadece duyguları ile başa çıkmak için olumlu veya olumsuz duygularla ekstra yemek yemektir. Bu gün boyu atıştırma hali de olabilir, ya da bir oturuşta gözün doymaması anlamına da gelir. Sağlıklı yemek, fiziksel ihtiyacın değişik besin türleri ile karşılanmasıdır.
Yeme bozuklukları çocuklarda en çok hangi yaşlarda başlıyor?
Yeme bozukluğu, ergenlik çağı hastalığı gibi gözükse de, gerek ergen gerek yetişkin hastalarımın hikayelerinin başlangıcının 5-6 yaşa indiğini görebiliyorum. Yemekle kurulamayan sağlıklı ilişkinin sonucu. Genel hikaye şu : Aile tarafından çocuğun diyet yaptırılması, aileden bir kişinin yeme bozukluğu teşhisi almış olması. Evde yemekle ilgili nasıl bir tutum olduğu önemli. Anne veya baba devamlı dış görünüşe ait konuşmalar yapılıyorsa, anne devamlı diyetteyse, çocuğun dış görünüşüne ait yorumlar yapılıyorsa (Uzamıyorsun bir türlü, Göbeğin Çıktı, Bak arkadaşların ne güzel elbiseler giyiyor, sen de ince olmalısın) çocuğun öz güvenini yitirmesi ve bir şeyler yapması gerektiğini düşünmesi an meselesi olabiliyor. Bu cümleleri 7-8 yaşındaki çocuk annelerinden duyuyoruz.
Her diyet yapan ebeveyn çocuğunu bu yönde mi etkileyebilir yani?
Hayır tabiki. Bir kişinin diyete başlaması ile gerçekçi bir hedefi vardır. Sağlıklı bir beden algısına sahip yetişkin, varmak istediği noktayı bilir, aynada gördüğü ile zihninde canlandırdığını eşleştirebilir. Zayıf olduğu halde kendini şişman gören kişinin bozuk bir beden algısı vardır. Beden algı bozukluğu, yeme bozukluğunun çok temel bir belirtisidir. Bu kişi kilo vermeyi ister, diyet yapmayı da istediği zaman bırakabilir. Buraya kadar problem yok. Problem nerede başlar? Diyet eğer daha kısıtlayıcı bir hale geliyorsa, davranışlarda bozukluklara yol açıyorsa, tuhaf yemek ritüelleri,yemekle oynama, hızlı kilo kaybı başlıyorsa o zaman problem demektir. Ergenlikte ise büyüme veya adet kanamaları duracak şekile geliyorsa, genç acilen hekime götürülmelidir. Kilo alma korkusu ile takıntılar başlar. Çok düşük kilolarda obsesyonlar artıyor. El yıkamalar fazlalaşıyor, eli yüzüme değdi sivilce çıkacak gibi gerçek olmayan takıntılar başlıyor.
Aileler dışında sosyal çevre ve dış etkenler ne kadar etkili?
Ergenlikte özellikle genç kızlarda beden imgesi çok önem kazanıyor. Kendilerini medyadaki beden imgeleri ile karşılaştırıyorlar. Anne babaların da çocuklarına süzgeç görevi görmeleri gerekmekte bu durumlarda. Gerek internette gerek televizyonda 'olunması gereken beden' diye yansıtılan imajların, o idol olarak alınan kişilerinin yaşamlarının ve beslenme alışkanlıklarının sağlıksız olduğunu, ileride hasta olabileceğini anne babaların anlatması gerekir. Büyüme hızı durabilir, kemikleri gelişemeyebilir, kafası çalışmayabilir şeklinde olasılıklar paylaşılmalıdır.
Çocuk nasıl doğru bilinçlendirilir?
Önce ailede gelişmiş bir yemek kültürünün olması gerekir. Belli saatlerde yemekler yenmesi, önce ebeveynlerin çocuğa nasıl yemek yeneceği üzerine örnek olması önemlidir. Anne sofrada bir salata ile oynarken, çocuğa 'Sen etini bitireceksin, pilavını da yemen lazım' diyerek olmaz. Besin değeri olmayan, işlem görmüş yiyecekleri evinize almayın. Dışarıda yenebilir, ama evin günlük ritüelinde olmasın. Bir başka nokta da; yavaş yemek çok önemli.
Fazla yemek isteyen çocuğa nasıl dur demeli? Bu sağlıklı bir besin olsa bile...
Çocuğu başka şeylere yönlendirmek, sofradan kaldırmak en doğru geçiştir. 'Yeter çok yedin, çatlayacaksın' deyip yemeği önünden alarak değil ise, 'Yanıma gelsene, şu bulmacayı bitirelim', ya da 'Resminin bitmesine az kalmış, gelip bitirmek ister misin?' gibi kafasını dağıtacak ve sofradan uzaklaştıracak aktiviteler bulunabilir. Oyunun bitsin, hala aç isen, yemeğine devam edersin' teklifini sunup, daha sonra gerçekten sözde durulması da işe yarar bir yöntemdir. Çocuğun bu kadar yemek istemesinde aslında başka bir ihtiyacı karşılanamıyor olabilir. Ailenin onu tanıması gerekir. Çocuk bu ihtiyacını yemekle karşılıyor olabilir. Eğer 2 tabak yemeğe takmışsa çocuk, o halde oyunlar yapacağız. Porsiyonları çok azaltacağız, iki küçük tabakta vereceğiz.
Yemek, yemek masasında yenir. Çocuğun arkasından koşarak yemek yedirilmez. Böyle olduğu takdirde düzensiz bir şekilde her an yemek yiyeceğini düşünür çocuk ve buna alışır. Yemeğin iyi bir atmosferde yenmesi, güzel şeylerin konuşulması çok önemlidir. Çocuk böylece yemek yemeği olumsuz ortamlarla bağdaştırmaz.
Çocukta yemek yemek ile duygusal arasında nasıl bir bağ vardır?
Ergenlikte kimlik arayışı vardır. Kim gibi olacağım, hangi modele, aktöre benzeyeceğim, nasıl giyineceğim gibi. Buna bir de evde kendisini anlamayan bir aile sistemi, anlaşmazlıklar eklenirse, duygularıyla nasıl başa çıkacağını bilmeyen, anlaşılmadığını düşünen, paylaşım göremeyen ergen çocuk, bu duygularını bazen ya çok yiyerek, ya çok az yiyerek ya da yiyip kusarak bastırmak isteyebilir.
Duygusal olarak nasıl belirtiler gösterir çocuk?
Tutum ve performansta değişiklikler olur. Çocuğun yemediğinde veya 5 kez yiyip 5 kez kustuğunda, tabi ki enerjisi de düşecektir. Dış görünüşle ilgili endişe ve şikayetler çok artar. Başkalarının yanında çok az yemek yer. Mutsuz görünme, değersiz hissetmeler başlar. Çocuk ne kadar sosyal ortam içerisindeyse bu tarz bir alışkanlığa kayması o kadar azalır. Yeme bozukluğu, çocuğun genelde tek başınayken yaptığı bir şeydir.
Ya fiziksel belirtiler?
Ani kilo değişimleri. Sindirim sistemi problemleri. Devamlı kusan bir çocuk veya gencin bağırsak çalışması da yavaşlar, değişir. Boğaz ağrıları, kırmızılık, ağız çevresinde kızarıklık, göz etrafında kanlanma kusmadaki basınçtan doğan en belirgin özelliklerdir. Devamlı üşüme ve devamlı yiyeceklerden konuşma gibi detaylara dikkat edilmelidir.
Çocuklarımızın beslenmesinde almadığı gıdalar olduğunda bunu dert etmeli miyiz?
Çocuk o gün sebze yemedi, yoğurt yemedi diye yemesi için diretmek anneyi de yoran, çocuğu da bezdiren, yemekten soğutan bir davranıştır. Çocuk 1 hafta içerisinde 2 kez sebze yemişse panik olmaya gerek yok. Yemesini hala tercih ediyorsanız da bu şekilde dile getirmenin bir faydası yok. Vücuda illa ki her gün bütün besin grupları girsin diye telaş yapmamalı aile.
Yeme alışkanlıkları konusunda düzen kurmaya çalışan bir aileye neler tavsiye edersiniz?
Çocuklarınızdan mükemmeli beklememe, onları olduğu gibi kabul etme birçok psikolojik bozuklukta olduğu gibi yeme bozukluğunun da ortaya çıkmasına engel olacaktır. Sporda, dersinde, davranışlarında ailelerine göre mükemmeli yakalayamayan çocuklar, bedeninde mükemmelliği arama yanılgısına düşebilir.
-En az 1 öğün yemeği huzurlu bir ortamda ailecek yiyin.
-Kuralları birlikte koyun ve hep beraber uyun.
-Küçük çocuklar için yemek süresini 30 dakikadan fazla uzatmayın.
- Yiyecekleri iyi-kötü diye ayırmayın.
-Diyet yapmaktan bahsetmeyin.
-Tehdit ve rüşvet uygulamalarından kaçının.
-Çocukların boy ve kilolarının arkadaşlarının yanında, ortada konuşulması çok incitici olabiliyor. Dikkatli konuşun, diyor Evren Gürsoy...
Tüm bu ayrıntılara özen göstermek, sistematik bir şekilde uygulamak çok önemli. Farkında, bilinçli ve ilerici ebeveynliğin en başarılı harekatı önce araştırmak, öğrenmek sonra uygulamak. Yapabilen herkese ŞAPKA! Fakat anladığım kadarıyla daha önemli bir detay var. Bunları önce anne babalar veya çocuğun yakınındaki insanların uyguluyor olması gerekiyor. Çocuğa sözlerden daha çok, görseller sunarak, kısacası olması arzu edilenleri YAŞAYARAK öğreten bir anne baba gerekiyor. Bir türlü düzelme yoksa, mucizeler beklemeyin. Kendinize bakın, ne de olsa sizin çocuğunuz, çok da uzağa gitmeyin!
Paylaş