Paylaş
Gözlerinizi kapatıp bir anne hayal etmenizi istiyorum. Anne olmayı sadece çocuğuna iyi bakıp onu büyütmek sanmış, çocuk yetiştirme temel kurallarını yerine getirip her kutucuğa tik koymayı başarmış, bakmakla yükümlü olduğu bu yükün bir an evvel kendi başının çaresine bakacağı günleri, üstüne düşen görevleri tamamlayıp emekliye ayrılacağı zamanları iple çekmiş; o gün geldiğinde de gerçek hayatına kavuşacağına inanmış bir anne düşünün. Yalnız arada ufak bir detay var, onu sakın atlamayın. Tanrı bu insanı kodlar, verileri oluştururken; içeriğe SEVGİ koymayı unutmuş. Kendini sevemediği, hayatından nefret ettiği ve her şey için herkesi suçladığı için çocuğunu asla kalbine yakın tutamamış. Elbette bilmediği bir şeyi vermesi mümkün olmadığından, sevmeyi sorumluluklarını yerine getirmek, çocuğunu terk edip gitmemekten ibaret sanmış.
Şimdi gözlerinizi açın ve kendinize sorun : Sizin annelikten anladığınız; kendi annenizden gördüğünüz müdür, içinizden gelen mi? Elinizdeki veriler neler? 'Ne istiyorsunuz?'
Gelelim sorulMAMAsı gereken en önemli soruya : 'Nasıl iyi bir anne olabilirim?'
Maalesef hala 'Nasıl İyi Anne Olunur' veya ' Doğru Anneliğin Kuralları' adlı kitaplarımız gezegenimizde mevcut değil, olmayacak da... Olmasın da….
Her bir kadının farklı formüllerle dünyaya geldiğini, farklı sabunlarla ellerini yıkadığını, çeşit çeşit yatak böcekleri tarafından ısırıldığını düşünür;
Her bir erkeğin yoğurdu başka yediğini, farklı köpükle sakal tıraşı olduğunu, değişik melodilerle horladığını düşünürsek;
Ve bunun permitasyonunu yaparsak anlarız ki;
Her ebeveyn kendine hastır, çocuklarının da öyle olduğu gibi…
Hepsinin ortak buluştuğu tek bir sonuç vardır, asla yanılmayan : KARŞILIKSIZ SEVGİ ile evladını büyüten bir annenin yanlış yapma şansı yoktur.
Karşılıksız sevmek, bir anne için çocuğunun her istediğini yerine getirmek DEĞİLDİR. Ağzına geleni söylesin, kuralsız yaşasın, müdahale edilmesin demek de DEĞİLDİR.
Sevmek, onu olduğu gibi kabullenmektir.
Baktığınızda içiniz erir hani… Uyurken yanına gider öpüp koklarsınız, iyi ki var diye Tanrı'ya şükredersiniz….Ne yaparsa yapsın 'O benim canım' diye yanında sızar kalırsınız hazırlıksız….
Sizi çileden çıkartırcasına ciyaklar, kuştüyü koltuklarınızda zıplayıp yastıklarınızı bozar, odasının kapısını vurup isyan eder hani. Bi nefret edersiniz dünyadan…Sonra bir bakarsınız ki bir gülümsemesi ile tüm dünyalar sizin olmuş aslında…
Sizi memnun etmek için yaptıkları ile değil, sadece o olduğu ve kalbinizi doldurduğu için seversiniz onu….
Onun için uykusuz kaldığınız geceleri, bir yandan kendi dünyanızda kopan fırtınaları, her şeyin en iyisini yaşasın diye yaptığınız fedakarlıkları sonsuza kadar saklarsınız bir kutuda, açmazsınız asla….
Ta kendisi…..
Annelik, Aile El Kitapçığının 3.sayfasında yer alan 'evlenince çocuk yapılmalı' öğretisinden uzak,
Sadece çocuğa bakıp, büyütmek kavramından daha yüce,
Zamanı gelip de yapılan fedakarlıkları satarak puan toplamaya çalışmaktan daha saf,
Kalbinden akıp gidecek sevginin damlalarla birikecek bir kova su olmadığı kadar doğal bir sevgi alışverişidir.
Anne, nabıza göre şerbet verendir.
Hayalini kurduğu çocuğu yaratmaya çalışan değil, yarattığını olduğu gibi kabul edendir.
Annelik sadece çocuğunu hastalıklardan korumak, iyileştirmek, karnını doyurmak, büyütmek, en iyi okullara yollamak için çırpınmak, hayatı kendi bildiği gibi öğretmek de değildir.
Annelik sadece toplumda bir yeri olsun, hayatı kurtulsun diye çocuğa yol açıp, yaşı büyüdüğünde meydana salıp özgürlük ilan etmek HİÇ değildir.
Çünkü annelik bir kölelik değildir aslında.
Sevgili anne adayları…Bir gün anne olmayı hayal edenler….' Eeee ikinciyi ne zaman düşünüyorsunuz?' baskısıyla yaşayanlar… 'Bilemedim ki' diye arada kalanlar…
Hangi yaşta, ne şartlarda anne olduğunuzun hiçbir önemi yoktur. Hayatta şartlar da değişir, yaş da. Hiçbir şey bir gün evvelki gibi de değildir.
Bakmak lazım, böyle bir formatta mısınız? Bilmek lazım; her şey gelip geçer, annelik hiç bitmez.
Hazır mısınız 34 yaşında elinde çocuğu ile evine dönmek istediğine ona kapılarınızı, yüreğinizi açmaya?
İster misiniz, 'Benim olmasın ama onun olsun' diyerek kıskanmadan, haz etmeden yaşamayı?
İstifa edemeyeceğin, emekliye ayrılamayacağın sadece içinden geldiği için yaratacağınız, sadece sevdiğiniz için büyüteceğiniz, hatta asla büyümesin isteyeceğiniz bu yüce aşkı ölene kadar kalbinizde yaşatacağınıza inanıyorsanız, zaten anneliğin bir sıfat olmadığını anlamış, topluma kabul edilmek için bir araç olarak kullanmayı tercih etmeden bu yolu seçmişsiniz demektir.
Çünkü annelik ölene kadar sevmektir. Sorgulamadan, sebep aramadan, elinde olmadan yanında olmaktır. Annelik hayatın tadını evlatlarınla geçirmektir.
Çocuğun hayatını kontrol altına almak değil, o yaşar ve öğrenirken ona destek olmaktır.
Onun dünyasını anlamak ve bu dünyada yer almak için izin istemektir.
'Anne şimdi ben ne yapacağım' dediğinde, filmi ileri sarıp bu bana nasıl yol, su, baraj olarak dönecek diye aritmeğe vurmak yerine, empati kurmaktır. Onunla BİR olmaktır…
Bilmek lazım gelir ki, sadece ve sadece sevgi ile ektiğiniz bu tohum, büyüdüğünde meyveleri ile ihtiyacı olanları besleyecektir.
Sizinle aynı pencereden bakabileceği güvenini kazanan çocuğunuz, dönüşünüzde yollarınıza gül yaprakları dökecektir.
Annelik zor zanaattir, hissedilerek yaşanır. Çocuk hangi duygularla beslenirse, ileride aynıları ile sizi besleyecektir.
Siz onu bir yük gibi gördüyseniz, yaşlandığınızda o da sizi yük olarak görecektir.
Siz bir şeyleri esirgiyorsanız, o da sizden esirgeyecektir.
Siz onu istemediyseniz, o da sizi istemeyecektir. Çünkü aksi öğretilmemiştir.
O yüzden tohumu sevgiyle, narince, özenle ekmek gerekir. Ne de olsa her tohum fidana, her fidan ağaca dönüşemez.
İşte bütün bu sebeplerden dolayı diyorum ki; çocuk sahibi olmadan evvel, ona nasıl bir gelecek sağlayabileceğinizi, imkanlarınızı, okul masraflarını karşılayıp karşılayamayacağınızı düşündüğünüz kadar,
Yolun sonuna kadar el ele, yan yana yürüyebilecek misiniz, onu da düşünün. Peki, ya yolun sonuna geldiğinizde bu ulu ağacın dallarından sallanacak sevgi meyvelerinin, nicelerini besleyeceğini bilip içiniz rahat gözlerinizi yumacak olanlardan mısınız? Yoksa 'sevmeyi bildiğin sürece sırtın yere gelmez evladım' derken, keşkeler çamurunda boğuluyor olacaklardan mı?
Kendimizi bilmek en büyük meziyettir. Karşılıksız sevmek ise her şeydir…
Paylaş