Paylaş
Şu her şeyin altında sürekli bir şeyler arama ihtiyacı duyan Amerikalıların son günlerde gündemi süsleyen kız çocuk oyuncak savaşlarına bir dur demek istiyorum buradan. Yıllar evvel bu ikilem ile ben de yüz yüze getirilmiştim:
Şu çocuğunu Barbie'lerle oynatma. Farkında olmadan onun gibi 90-60-90'lık bir vücuda sahip olmaya, hep güzelliğini ön plana çıkartmaya çalışacak.
Şu prenses filmlerini seyrettirip durma. Hayatı boyunca beyaz atlı prensini arayacak.
O halde herkesin aynı giyindiği, paranın varolmadığı, her şeyin havadan geldiği köy hayatı ve feminizmi temsil eden Şirine'si ile Şirinler'i de seyrettirmeyelim, çünkü altında yatan komünizm propogandası mazallah çocuklarımızı etkiler falan. Kimilerine göre çocukların çözüm üretme ve kaçmak yerine kendini kurtarma yollarında vizyonlarını geliştirdiği savunulan Road Runner'ı ne yapacağız? Her türlü tehlikeden sıyrılmayı başaran Road Runner, gerçek dünyayı mı temsil ediyor acaba? Bilemedik, o halde onu da seyrettirmeyelim.
İngiltere'de milyonların seyrettiği BBC2 TV Show'u Teletubbies'i seyrettirmeyelim esas. iii-iii, ooo-ooo demekten ileri gitmeyen, hiçbir aile bağı olmadan gruplaşmayı ön plana çıkartan, başlarındaki antenlere gelen sinyal ile karınlarındaki ekrana bağlanan yaratıklar bana göre aklı biraz çalışmaya başlayan 1 yaşlarındaki bebeği, daha da gerizekalı yapacak bir program. Ancak gelin görün ki, işin uzmanları pedagoglar, bu boy boy renk renk yaratıkların şekillerinden, çıkardıkları seslere kadar 1-2 yaş grubundaki bebeklerin geçici ilgilerini çekmeyi başaran, onları konuşmaya iten; bebeklerde gerçek olmayan Teletubbie hayatı ile kendi yaşadıkları gerçek hayat arasında bir bağ kurmaya yarayan harika bir program olduğunu savunuyorlar. O halde seyrettirelim!
Hayır, hayır..En iyisi hiçbir şey seyrettirmeyelim:
- Bizim evimizde TV yasak, hiçbir şekilde TV karşısında vakit geçirmesini istemiyoruz.
- Aaaaaa olur mu?
- Her dakika oyalayacak şey bulamıyorum, açıyorum TV'yi ben de bir nefes alıyorum.
Olasılıklar, varsayımlar, doğrular, yanlışlar... Gelin hiç kafanızı bunlarla yormayın. Hepinizin çok iyi bildiği bir şeyi söyleyeceğim size:
''Bir kız çocuğunun rol modeli annesidir.'' Eğer 2 yaşından itibaren, süslü püslü giyinmeye merak sarmışsa, her gece yatmadan evvel kitabını okumaya can atıyorsa, 9 yaşında bir erkek çocuğa aşık olmuşsa, bahçede ip atlamak yerine ağaca tırmanıp kestane topluyorsa, mutfakta annesiyle yemek pişirmekten hoşlanıyorsa; hepsinin mimarı annesidir. Yaptıklarının hepsini aynen annesi de yapıyordur, ondan görüp yapmıştır demek değil bu, lütfen karıştırılmasın. O kadar basit değil, sen yap ki çocuk da yapsın, yok öyle birşey.
Çizgi filmlerin arkasında aranacağına kaynaklar, ailenin derinlerinde aranmalı derim ben. 12 senemi değişik dünyaların değişik çocukları ile geçirmiş bir anne olarak; küçüklüğünde evinde bir tane bile Barbie'si olmayan, olsa bile hiç oynamamış olan, ancak 16 yaşına geldiğinde hayat amacı trendy giyinmek ve ayakkabı koleksiyonu yapmak olan genç kızlar bilirim. Dönüp annelerine bakmak lazım! Kendi çocukluklarında dikkatleri yeterince üzerinde toplayamamış, aile ilgisinden yoksun yetiştirilmiş bugünün annelerinin çocuklarına baktığınızda tüm ilgi onların üzerinde olsa bile 'drama queen'likten sıyrılamamış çocuklarının hep mutsuz ve üzgün olmalarının nedeni Külkedisi değildir. Dönüp annelerine bakmak lazım!
Henüz 8 yaşında ama sorumluluklarının bilincinde, sevgi kadar saygının da önemini kavramış, nerede ne yapılması gerektiğini bilen çocuklar Caillou sayesinde mi bu hale geldi yoksa? Dönüp annelerine bakmak lazım!
İddia ediyorum, nasıl bir çocuğun orijinini, sistemine yüklenenleri, hissetirilenleri ve deneyimlerini yıllarca Caillou seyrettirmekle mükemmelleştiremezseniz, Barbie ile oynatarak da bir o kadar Venüs'ü yaratamazsınız. Ama illa ki yaratacağım diyorsanız, başarı %100. Siz onun annesisiniz, ne derseniz, nasıl derseniz öyledir. İsteyerek veya farkında olmayarak da olsa kodlarsınız çocuğunuzu. İşin sırrı annenin bu oyunlara ve oyuncaklara yaklaşımdaki satır altlarıdır. Onlar oyuncaklarını sadece oyuncak olarak görürler. Ta ki... Başka birşey oldukları, başka birşeyi temsil ettikleri kendilerine anlatılana kadar:
- Kızım bu filmi seyretmek istiyorsun ama çok acıklı, sonunda ağlayacaksın, üzüleceksin. Gerek var mı?
Çocuğun kodlandığı an. Üzüleceği, ağlayacağı yok ise bile artık olacak! Dönüp anneye bakmak lazım!
Elbette ki, istisnalar vardır, ama kaideleri bozmazlar. Her anne mükemmeldir veya hiçbir anne mükemmel değildir. İstediğinize inanın. Tek bildiğim dozajında yapılan her şey yeterlidir. İyi veya kötü her şeyin altında yatanı kendimize mal etmeliyiz, Barbie ve Külkedisini suçlamayı bırakın, Caillou'dan da fazla medet ummayın:)
Paylaş