Paylaş
Bundan 10-15 sene evveline kadar bebek ve çocuk yetiştirmede kullanılan ve tavsiye edilen teknikler, önerilen detaylar, yapılması veya yapılmaması gerekenler ile bugün varılan noktalar arasında bir uçurum olduğunun farkındasınızdır herhalde. Yakın geçmişe kadar 'Çocuğa ceza vermemin ancak verirken bunun ceza olarak adlandırılmaması gerektiğinin' altı çizilirken, şimdilerde 'Artık ceza yok, ödül bile yok' kavramları ile tanışıyoruz.
Hali hazırda anne baba olmuş kişilerin savunulan yeniliklere adapte olması, daha BİRleşmiş aile modülüne geçiş yapmalarına destek veren, bir o kadar da anne babalığı ilk kez deneyimleyecek, bakımdan düzen kurmaya, bebeği ile nasıl dialog kurabileceğinden eşi ve çocuğu arasında nasıl bir aile dengesi sağlayabileceğine kadar, kişiye özel seansları ve yepyeni grup seminerleri ile artık PAPS Hamilelik ve Ebeveynlik Okulu sayesinde eğitim ayağımıza geldi.
Boğaziçi Psikoloji danışmanlık mezunu, 6 yıl psiko-drama eğitimi ve ayrıca uzun yıllar aile terapistliği eğitimi almış; mesleğin ilk yıllarında anaokul ve ilkokullarda psikolojik danışman olarak çalışmış, daha sonra kurumsal alanlarda yetişkin eğitmenlikleri vermiş, çocuğunun doğumundan sonra ise kariyerine free-lance eğitmen olarak devam etme yolunu seçen Tansu Oskay, 2010 senesinde PAPS Pregnancy & Parenting School'u (Hamilelik & Ebeveynlik Okulu) kurdu. Etkili Anne-Baba Eğitimi, Hamile Danışmanlığı, Uyku Terapisi, Aile Koçluğu, Pozitif Ebeveynlik ve çok yakında başlayacak olan dünyada popüler birçok yeni kavramı ülkemize taşıyan Tansu Oskay aynı zamanda hiçbir zaman vazgeçemediği sosyal sorumluluk projelerine aynı hızıyla devam etmeyi planlıyor. 11 yaşındaki kızını yetiştirirken yaşadıklarını, bu yepyeni bilinç ile tekrar 6 aylık bebeği ile keşfeden Tansu Oskay'dan çok şey öğrendim :
Çocukları ile problem yaşadığını düşünen anne baba, hangi aşamada aile koçuna başvurmalıdır?
Problemlerin ayak sesleri duyulmaya başladığında, problem kronikleşmeden, aile ve çocuk yıpranma aşamalarından geçmeden oluşan safhalarda ailelere yardımcı oluyor ve onları yönlendiriyorum. Herhangi bir problem yaşamasa da öğrenmeye açık, çocuğuna daha iyi anne baba olmak isteyen ebeveynlere de aile koçluğu yapıyorum. Aslında her açıdan baktığınızda en çok tavsiye edilen model budur. Oluşabilecek sorunlara aile ne kadar hazırlıklı ve bilinçli olursa, karşılaşabileceği zor dönemleri daha kolay atlatır .
8-9 yıl çocuk ağırlıklı çalıştım. Bu kadar zaman çocuklarla çalıştığınızda, problemlerin çoğunluğunun anne babada bittiğini gözlemlediğimden daha sonra yetişkin kurumsal eğitimlere ve yetişkin danışmanlığına yönlendim. Tabiki 'Aile sisteminde neler olup bitiyor?, ‘Anne babanın hangi hareketinden çocuk etkileniyor da sorun aldı başına gidiyor?'u anlamak için, elbette çocuktan bilgi alıyorum. Ancak çocuk terapisti veya pedagog gibi değil, daha çok aileye odaklı çalışıyorum.
Çocuk ile tek mi görüşüyorsunuz?
Hayır, anne baba ve çocuk bir arada görüşüyorum. Anne babanın yanında soruyorum sorularımı. 'Bir de senin ağzından dinlemek istiyorum' gibi yaklaşımlarla durumun farkında olan çocuğun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışıyorum. Çocuğu 1 seans almam bazen yeterli olabiliyor, bazen de bir kaç seans birlikte devam ettiğimiz de oluyor.
Çocuk ailesinin yanında ne kadar dürüst cevaplar verebiliyor ve içinden gelenleri dökebiliyor?
Dile getirmeyeceği şeyler varsa yalnızken de yapmıyor. Çünkü çocuk nasılsa sonra anne babasına bunların aktarılacağını biliyor. Burada ben herkesten yanayım, ne sadece çocuk ne ebeveyn. Siz istediğiniz kadar kapının arkasında onunla gizli gizli konuşuyor gibi yapın, nasılsa anne babama benden aldığı bilgileri söyleyecek diyor.
İnsanlar çocuklarını ne zaman bir psikoloğa götürüyorlar? Bir kayıp olduğunda, boşanma olduğunda, yıllardır çözülemeyen disiplin sorunları olduğunda bir uzmana gideyim diyorlar. 'Boşanacağız, çocuğa nasıl söyleyelim?' en klasik örneklerdendir. Bu boşanma olayının bir evveliyatı var, tartışmalar, sorunlar kavgalar dün başlamadı elbet. Burada ebeveynlere kendilerini çocuğun yerine koyarak onların gözünden dünyaya bakmalarını tavsiye ediyorum . Bu süreçte ne kadar kapalı kapılar ardında olsa da anlaşmazlıklar, çocuklar çok şeye şahit oluyorlar. Bu durumların en baştan çocuk ile paylaşılması, belki bir aile toplantısı yapılması, ileride gerçekleşecek bir boşanma konuşmasında çocuğa başından beri dürüst davranıldığı ve şok etkisi yapmayacağı için çok daha sağlıklıdır.
En popüler eğitimlerinizden biri de Etkili Anne-Baba Eğitimi. En yenilikçi kavram hangisi dersek?
Bu eğitim, pozitif psikolojinin kökeni olan çalışmalardan daha yeni tarz yaklaşımlar. Bu yeni sistemlere göre, çocuk kendi oto kontrolünü kendi kazansın, karşılığında iyi veya kötü birşey alacağı için değil, gerçekten yapması veya yapmaması gerektiğini kendisi anlayarak öğrensin istiyoruz. Bu ne demek : Artık ceza yok, hatta ödül de yok. Lüzumsuz aferinler, süpersinler de bitti. Başka kavramlar var, tabii aile bu durumlarda çocuğa nasıl davranacağını bilemediği için bunları biz öğretiyoruz.
Nasıl yani? Çocuğumuz güzel bir şey yaptığında tebrik de mi etmeyeceğiz? Ya motivasyon?
Kendi doğrumuzu çocuğa empoze etmek, dış kontroller sunarak ona bir şeyler yaptırmak yanlış. Ödül rüşvet ile rahatlıkla karışıyor. Tabii ki motivasyon şart ama bunun sunuluş şekli önemli. Ben de eğitimlerinde bunun doğrusunu öğretiyorum. Yapılanın karşılığında benim beğendiğim bir şeyi yaparak onayımı almış hissi vermek ile, benim görüşüm ve duygularım bunlar ve seninle paylaşmak istedim arasında büyük fark var.
Odasını kendi kendine toplamış çocuğunuza :
- 'Odanı topladığını görüyorum, bu beni çok mutlu etti' yaklaşımı doğru olan yaklaşımdır.
- 'Aferin odanı toplamışsın, sen harika bir çocuksun' çocuğu yapmış olduğu bir eylem üzerine sıfatlandırmaya giriyor ve en güzel SENli bir cümle bazen çocuk için hiç de iyi olmayabilir.
Çocuk annesi için toplu olması gerektiğini hissetmemeli. Anne duygusunu paylaşabilir, ve bu çok güzel bir yaklaşımdır.
- 'Odanı toplamışsın, bize de oyun için daha çok zaman kaldı' etkili bir iletişim dilidir ve içerisinde kazan-kaybet yoktur.
Bunu öğrenmek ve içselleştirmek oldukça zor olabiliyor bazen. Benim bu seminerlerdeki amacım da çeşitli örneklemelerle bu yeni anlayışı ailelere aşılamak. Bazen doğruları biliriz biz ebeveynler, düzeltmek istediğimiz yanlışları içselleştirmektir zor olan. Bu semineri 2 hafta arayla yapmamın sebebi de; bilinçlenen ailenin öğrendiklerini uygulayabilmeleri, geri bildirim alabilmeleri ve bir sonraki seminerde paylaşabilmeleri.
Sırada yeni bir eğitim var mı?
Şimdi hararetle beklenen Dr. Harvey Karp'ın The Happiest Baby On The Block semineri var. Onun da Türkiye eğitmeniyim. Bebek doğduğunda aileler oldukça zorlanabiliyor. Fiziksel rahatsızlıklardan doğan zorluklardan ziyade, tüm konsepte psikolojik gözle bakılan bir eğitim. Sürekli ağlayan bir bebeğin yanında anne bana geriliyor ve o kadar rahat olamıyor diyelim. Her kafadan bir ses. Biri yatağında yatır kucağına alma, öbürü diyor ki yanından ayırma, anne sıcaklığını duysun...
Mahallenin mutlu bebeğinde ben bu yönü aktaracağım. Bir anne kendi içgüdüleriyle çocuğu ile doğru iletişimi kurabilir, bebekler ilk doğdugunda duygularıyla öğreniyorlar her şeyi. Sonra bizim yetişkin dünyamız bunu bozuyor. Bir bulutu nasıl çizmesine bile karışıyoruz, doğruları yanlışları öğretip duruyoruz. Farkında olmadan direnç geliştiriyoruz. 8 yaşında yeme problemi olan bir çocuk için zaten bebekken de böyleydi, yemezdi diyoruz. Anneleri içgüdülerine, çocukları duygularına bırakan bir sistemden bahsediyorum. Seminere kasım sonu gibi başlıyor olmayı planlıyorum.
Direnç geliştirmemeleri için nereye kadar karışmamak?
Çocukların sınırlara, çerçevelere ihtiyacı vardır. Sınırların neden gerekli olduğunu anlatmamız gerekiyor. Kendine öz güveni olan çocuk yetiştireceğim demek tamamen rotasız bir çocuk yetiştireceğim demek değil. Biz ebeveynleri olarak tabii ki çocuklarımıza yön vermeliyiz, yol göstermeliyiz, toplum kuralları vs gibi öğretilerde bulunmalıyız. Yapılması veya yapılmaması gerekenleri öğreten olmalıyız ancak bunun sebebini anlayacağı bir dille sabırla, belki defalarca o anlayana kadar anlatmalıyız. Ondan geri bildirimi aldıktan sonra seçim artık ona ait olabilmelidir.
Yeni bebekli ailelerde en çok ihtiyaç duyulan eğitim?
Uyku eğitimi.... Bebeğinin nasıl bir uyku düzeni olması gerektiğini, bunu nasıl kuracağını daha hamilelikte planlayan anneler var. Nerede uyumalı, ne kadar uyumalı, nasıl uyumalı, bunları cevaplayan bir eğitim.
Örneğin, aile yatağı diye bir şey var evet. Birçok konuda doğallığa dönüş yapıldığı gibi, eski zamanlarda ki gibi ailenin bir arada yattığı aile yatağı sistemine dönüş var Amerika'da. Bunun için büyük yataklar bile yapılıyor. Bunun doğru olduğuna inanan gruplar var, yanlış bulanlar da var tabii. Benim için bu sistemin uygulanması arzu ediliyorsa, bu kararda herkesin aynı fikirde olması çok önemli. Burada mutlu olmayan biri var ise bu sağlıklı değil. Uyku bölünebiliyor, bütün gün çalışan baba rahatsız olabiliyor, ancak herkes bundan mutluysa sorun yok.
Bireysel danışmanlıklarda en çok başvurulan konu?
Ergenlik meseleleri, ergen ile aynı evde yaşamak. Belli bir yaşa gelen çocuk yetişkin ile aynı kategoriye konmak istiyor. Biz ise Türk aileleri olarak , hala onlara küçük çocuk muamelesi yapmayı, üstlerine başlarına karışmayı seviyoruz. Onlarla nasıl empati kurulabilir, sınav zamanları nasıl destek verilebilir gibi konular ön planda oluyor. Ben bu tip durumlarda önce aileyi yönlendirmeyi tercih ediyorum. Sadece çocuğa da koçluk yapılabilir, ancak çocuğun evde kendisine güven sağlayamayan bir ailesi olduğunda problem yine çözülemez. Çocukla bir noktaya gelseniz de aile ile ilerlemediğiniz sürece bir yere varılmaz.
Danışmanlık ve koçlukla çözülemeyecek mevzular var, patolojik durumlar var. Olayların altında kişilik bozuklukları veya klinik sebepler var ise zaten klinik psikoloğa veya psikiyatrise yönlendiriyorum. Beni aşan şeyleri de çok rahat görebiliyorum ve ilgili uzmanlık alanlarına kaymalarına yardımcı oluyorum diyor Tansu Oskay……..
Yıllarca hastalandığımızda boğazımıza şifa versin diye sıcak sütle balı karıştıran annelerimiz, o günlerde bilselerdi bu karışım aslında o kadar da faydalı değilmiş, vermeye devam ederler miydi?
'Ödevini bitirirsen sana gofret alacağım'ın her seferinde işe yaradığını gören büyükannelerimiz, bilselerdi aslında torunlarına hiç de iyilik yapmıyorlar; söylerler miydi böyle?
Peki, bizim çocuklarımızın çocukları olduğunda biz neleri yanlış yapmış olacağız, ben en çok bunu merak ediyorum...
Paylaş