Paylaş
Yeni doğan bir bebek, aileye mutluluk getirir. Mutluluk getirdiği kadar da hayatın ve o ana kadar yaşanan düzeninde farklılaşmasına sebep olur.
Aileye yeni ve bakıma muhtaç bir katılım olmuştur. Herkes gün içinde kendisi ile ilgili günlük faaliyetleri rahatça sürdürürken, gecesi- gündüzü belli olmayan, hep ağlayan ve tabii ki stres yaratan bir canlı ailenin baş köşesine kurulmuştur. Evde bakım ile ilgili yardımcı, aile büyükleri katılımları olması genç anne-babaları büyük ölçüde rahatlatmaktadır.
İlk aylar, bebeğin bakım, uyku, gaz sancısı problemleri ile geçmektedir. Daha sonra bebeğin oturmaya başlaması ve sesli ve elde sallanabilen oyuncaklara geçilmesi, ek besinlerin gündeme gelmesi ile ortamda kısmen rahat bir dönem yaşanır. Anne, biraz daha kendisini hem sağlık yönünden hem de bebeği ile ilişkiler yönünden iyi hissetmektedir. Baba da, bebeği ile etkileşimde daha keyiflidir. Aylar, birbirini kovalar ve bebek emeklemeye, yürümeye başlar. Büyük hazırlıklarla ‘’1 yaş günü’’ kutlanır. Aile için çok önemli ve keyifli bir gündür.
2 yaş, ebeveyn için çocuklarını hayretle izledikleri, başa çıkmakta zorlandıkları bir dönemdir. Bebekleri, 2 yıl içinde gelişimsel olarak, önemli değişikliklere uğramış; söz dinlemez, başına buyruk hale gelmiştir. Aile büyükleri, destek vermekte ve çocuk için alttan almalar başlamıştır. Aman ne olacak sanki çocuğu üzmeyin, ağlatmayın, biricik torunumuz ne istiyorsa yapın gibi söylemler, başlamıştır.
Ağlamasına dayanamayız, üzülmesin, siz de böyleydiniz vs sözlerinin ardı arkası kesilmez. Çocuğun, hep o yaşlarda kalmayacağını göz ardı ederek, aşırı tolerans gösterilmektedir. Çocuk, 5-6 yaşlarına geldiğinde büyükler, artık zorlanmaya başlamakta ve ebeveyne torunlarından şikayetler gitmeye başlamaktadır. Bu arada çocuk da hep almaya alışmış ve isteklerin ardı arkası kesilmemektedir.
Buradaki tehlikelerden bir tanesi de şu olmaktadır. O küçücük çocuğun, anneanne ve babaanneyi, dedeleri artık, kendi emrine amade birer HİZMETÇİ olarak görmeye başlamasıdır. Aşırı sevgi ve hoşgörü, kuralsızlık, haddini bilmeyen çocukların günümüzde fazlasıyla yer aldığını göstermektedir. Ebeveynlere verilen destek, o kadar fazla olmaktadır ki, çocuklar, anneanne ve babaannelerini ‘’anne’’; dedelerini ise ‘’baba’’ olarak görmektedir. Anne ve babaların otoritesi zayıflamakta ve kendilerini aşırı seven ve düşkün olan büyükanne ve büyükbabaları istedikleri şekilde yönetmektedirler. Burada ebeveynin çalışıyor olması ve büyük şehirlerde trafik vb ile mücadelenin olması ve zamana karşı yarış yaşanıyor olması önemlidir. Ancak çocuk büyüdükçe, büyüklere önem verildiğinin çocuklara hissettirilmesi ebeveynin en önemli görevi olmalıdır.
Büyükler, ebeveyne destek olmak için sağlık sorunlarına rağmen vardırlar. Çocuk bakımında mecbur değildirler. Kendileri çocuklarını büyütüp, görevlerini tamamlamışlardır. Artık, gönüllerine göre, hobileri vs ile ilgilenmeleri çok doğaldır. Bu işi ekstradan destek olmak için yapmaktadırlar ve çok önemli bir özveridir. Ebeveyn, çocuklarına bunu hissettirmelidir. ‘’onlara ne kadar teşekkür etsek az’’ diyerek verdiğimiz önemi çocukların gözüne, kulağına, tüm duyu organlarına aktarmalıyız. Büyükler nasıl destek oluyorsa, çocuklardan da yaşlarına göre beklenti içinde olmalıdırlar. Örneğin, duyarlılık artırılmalı ve uyuyan bir babaannenin üstüne bir örtü örtmesi istenmeli… Bir bardak su istenmeli, masa hazırlamada destek istenmeli, belki yaşına uygun olarak, bir çorba karıştırması istenmeli… Bulaşıkları makinaya koyması, elektrik süpürgesi ile bir oda, bir mutfak süpürmesi talep edilmeli.. Yani çocuk, hep kendisine hizmet edilen biri pozisyonunda olmamalı, o da hizmet edebilen olmalı ki dengeler şaşmasın. Almadan vermek Allah’a mahsus diye bir söz vardır. Gerçekten de öyle.. Durum böyle olunca saygıI konusu da yok oluyor. Büyüklere saygı için onlara da bir şeyler yapmak önem kazanmakta.. AVM lerden alınan, çocuğun emek vermediği bir hediye ile saygı konusu zayıf kalmakta... Duyguların içselleştirildiği, büyüklerin bu işi çok kolay olarak yapmadığı, fedakarlıkta bulunarak onlar için emek verdiği duygusu kazandırılmalıdır.
İlköğretimin sonlarına gelmiş bir çocuk, büyükannesini’’benim hizmetçim’’ diye tanımlıyorsa çok büyük üzüntü kaynağı demektir. Kendisi ihtiyacını karşılayabilecek durum ve yaşta ise ve bunu büyüğünden bekliyorsa ters giden bir şeyler var demektir. Fazla merhamet maraz doğurur diye bir söz de vardır. Olsun, o yapamaz ben yapayım, bir şey olmaz diye küçümsememek lazım yapılan işi.. Zorlansa da, uzun zamanda yapsa da sabırla onun yapmasını beklemek gerekir. Bunu mutlaka kendisinin yapması gerektiği ve kimsenin yapmayacağı duygusu hissettirilmelidir.
Yeni yılda herkesin mutlu olacağı, ailelerin birlikte saygı ve sevgi içinde olacağı günler dilerim. Saygı ve sevgilerimle..
Paylaş