Paylaş
Yıllardır duyarız en güçlü deyimlerden birini "saçını süpürge etmek", ne zamanlarda kullanılırdı, genelleme yaparsak diye hemen dilini lafını hiç esirgemeyen meşhur kutsal sözlüğe baktım, neler demiş diye...
(bkz: ceketini satıp kardeşini okutmak)
(bkz: yurdum kadınının vefasız erkeğine verdiği emekleri anlatmak için kullandığı deyimdir)
(bkz:bütün annelerin ortak olarak yaptığı şeydir. Size kızdığında başınıza kakmak için itinayla saklarlar bunu)
(bkz: günümüz ilişkilerinin %90'ında -belki de daha fazlasında- bulunamayan olgudur.)
Hakikaten deyim karşılığını tam da buluyor, yüzyıllardır.
Takarım kafayı bazen, hangi hal ve durumda bu sözü icat edene tak etmiş ki, bulmuş bu ‘cuk’diye oturan lafı... Kıskanırım içten içten, büyük laf yaaaa...
Keşke ben de kalıcı bir laf bulup göçsem şu dünyadan insanoğlunun işine yarayacak diye hayıflanırım hep...
Ya biliyor musunuz, ben galiba o lafı buldum...
İçime sinen, bunu herkesle paylaşmalıyım lafını galiba buldum...
"Saçını süpürge etme, eğer ayvayı yemek istemiyorsan!!!!"
Sakın ‘saçını süpürge etme’
Zaman değişti...’Feda-Karlılık’ artık demode bir kavram oldu insanlık tarihinde.
Bakın yakından bakınca feda-karlılık lafının temelinde bile alışveriş var. Feda ediyorum gibi görünen şey neyin bedeli acaba?
İlk kez kalbimden kelebekler uçarak falan yazmıyorum bu yazıyı, hayatımızda canımızı acıtan her ne varsa ondan kurtulamadığımız için hayıflanmaktansa, kurtulma gücünü yine kendimizde bulacağımızı savunuyorum.
Ve yeni yaşımı alırken, ‘saçımı süpürge etmiyorum’
Her şey için ,hiçbir şey için, kendim için.
Arabesk yaklaşımlarının hepsini ruhumza kabul ettirmekten vazgeçme zamanı geldi de geçiyor bile belki, bu kırılgan ve doğurgan ruhlarımıza,
"Doğumgünüm bana geldiğin gündür lafını" doğumgünüm kendime geldiğim gündür olarak değiştiriyorum izninizle...’
Öz ‘len ben... Kısa ve öz...
Paylaş