Paylaş
Yok yok ne cam,
Ne kristal
Ne pırlanta
Ne elmas
Ne de aynalardan bahsediyorum…
Karanlıkta beni aydınlatan dostlarıma taktım ben bu adı. Çünkü ancak böyle tarif edebilirim ‘ışıl ışıl’...
Işık saçan işte…
Aman ne ışığı yaaaa, nerde görüyorsun o ışığı diyen dostlar da var tabii…
Olsun onlar görmeye dursun, ben artık ışık saçanlara zarar gelmesin diye kendime saklıyorum onları sadece.
Çünkü belli ki görmüyor, berideki…
Göz görmeyince, gönül anlamayınca ben tarif etsem ne olur, kime ne fayda?
Bugün o ışık saçan iki dostumla dolu dolu günümü geçirirken,fark ettim ki o gün karşımıza çıkan herkes ışıl ışıldı…
Gün biterken neden şuna çok emindim?
Ben o gün o niyetle uyandım zaten.
İyilik ve güzellikler üstüne, gerçeklik ve sahicilik üstüne, huzur ve mutluluk üstüne.
Gelen her olumsuz ya da gri haber yapışmaz tava gibi sıyırdı, kaydı geçti üstümden, üstüne basıp geçtim.
Gün nasıl geçti anlamadım üstelik, onca da iş hallederken.
Gerçi bir ara tuvalim, boyalarım geldi aklıma hafif bir iç geçirdim içimden ,bugün elime alabilecekmiyim onları diye ama…
Zaman tıkır tıkır işlerken,onunda zamanı gelecek dedim, zaman böyle bir şey işte.
Geçtiğimiz yılı bitirirken söz vermiştim kendime, zamanı istediğim gibi kullanmaya gayret edeceğime, mecburiyetlere çok aman vermeyeceğime.
Bunları düşünürken, tanıdıkların, dönem dönem ‘hadi yemek yiyelim, bir kahve içelim’ ısrarları geldi aklıma bir an ve neden istemeyişimi düşündüm.
Pek gururlandım kendimle, “Bu yıl istemediğim hiçbir şeyi yapmayacağım artık” demiştim kendime, fark ettim ki pek kararlıyım bu sözümde.
Keyif aldığım, sorgulamadığım ve sorgulanmadığım, özel her şeyi merak edilmeyen ve etmediğim, bir bilgi peşinde olmayan ve olmadığım, öylesine biri olarak öylesine birileri ile vakit geçirmekten hoşlanan...
İşte ben buyum…
Onun şusu, bunun busu stresini ve etiketlemelerini takmadığım, hatta hiç umurumda bile olmayan, insanları sıfatları ile değil, isimleri ile önemsediğim ben…
“Kaşının altında gözü mü var?”, “Aslında öyle demek istemedim”, “Öyle mi sanmışlar”la kafamı meşgul etmeyecek kadar umursamaz, enerjisini ve vaktini kendini önemli sayanlarla değil, kendini öylesine biri sanan insanlarla geçirip, zamanı tüketmeye hevesli ben…
Artık seti çektiğim için, değiştiğime çok mutluyum.
Hayatımdaki bir dolu öylesine biri olduğu içinde çok mutluyum.
Teşekkürler yeni yıl…
Şşştt… Kızlar… 2011 hedeflerinizi tam da yılın ilk ayını bitirmişken size hatırlatmak istedim, hadi bu yıl hedeflerimizi karaladığımız
maddelerin kenarına hızlıca tik atmaya…
Mesela benim bu da bitti…
Sırada bamya ile aramı düzeltmek var,
Yıl 1985 … 10 yaşındayım…
Özlen ben…
Ölmeden önce yapılması gerekenlere kafayı fazlaca takmış olan, bunun için de bamya ve kerevizden başlamış olan, kolayları başarmadan, zorlara geçişe hiç inanmayan...
Etrafı ışıldadıkça, içi ışıldayan.
Öylesine biri.
Özlen Çopuroğlu'nun harika tavuklu noodle tarifini izlemek için tıklayın!
Paylaş