Paylaş
Bir kadın tanıdım otuzlarında nasıl sınavlar vermiş bilseniz, belki dışardan bakıldığında herkes gibi görünen şeylerin aslında bazen herkes gibi olmadığını anladığım bir kadın.
İşi bence ruhları beslemekti, kızımın doğumunda aldığım kilolar için gittiğim diyetisyenin yanında tanışmıştım kendisiyle. Çok küçüktü, yeni mezun ve yirmilerinde... Sonra iki sene önce yine kesiştik sarıp sarmalandığımız dostlarımızın Yelda’ya furyasıyla. Küçüktü dedim ya, giderken de küçüktü Yelda.
Çok başarılı ve otuzlarında, çok az insanın tırmanacağı hız ve başarıda tırnakları ile geldiği yerde.
Sanki öyle ki, oraya vardığında her şey henüz başlayacakken, oraya varmak bitiş noktası olmuş gibi.
Güzel, alımlı, akıllı, çok başarılı ve otuz yaşında.
Çok başarılı ve hedeflerini daha küçücükken koyduğu bir eğitim hayatı geçiriyor, bu kız hayatı boyunca ne istediğini çok iyi biliyor.
Ne istediğini bilen insanların en büyük özelliği bence ne istemediğini de çok iyi bilmesidir.
İstemediği şeyi içi almaz mesela, bünyesi, kalbi, aklı.
İşte ne istediğini bilen insanların bence en keskin taraflarıdır ne istemediklerini bildikleri kısım.
Diyetisyen Yelda Kahvecioğlu hani sarışın, güzel, başarılı kız.
Bir dolu arkadaş gurubumuzla hayatındaydık Yelda’nın, bazıları geçmiş zaman, bazıları daha bir gün önce...
Ama diyorum işi ruhu doyurmak olan insanların ilişkileri danışanları ile yüzeyde kalamaz, karşılıklı paylaşımlar galiba bu birlikteliğin ve sürecinin başarısının en önemli tarafı.
“Dank!” diye içimize oturdu gitmesi, tanıyan tanımayan kimin içi alır ki, kader mi değil mi bilinmez.
Ama tek hissettiğim anlatamadıkları vardı Yelda’nın, ben gibi, sen gibi…
Bazılarımızın biraz az, bazılarımızın biraz daha fazla …
Ama hep anlatamadıkları var bence.
Kırgınlık, kızgınlık, üzgünlük ötesi derince bir şeyler.
Biliyor musunuz ? Aynı yaraları olan kadınlar birbirilerini konuşmadan tanır gözlerinden, konuşmalarında bile satır araları Mors alfabesi gibidir onların.
İki ayrı dili aynı anda konuştukları.
Ne yalan diyim çok az derneği destekliyorum ve inandırıcı buluyorum.
Hepimizin milyonlarca türevi olan her derneğe yardımı elbet mümkün değil. Kurumsallaşmak sadece yasal olması ile de sizi ikna etmiyor.
Dernek işi, kalpten hissedilecek bir konu. İmaj yönetimi, bireysel reklam gibi görünen hiçbir şey beni etkilemiyor, oysa binlerce gerçek çocuk esirgeme kurumu, darülcaze var ve hep ordalar yardım bekliyorlar.
Yelda, Aşk Yaşam Derneği’ni kurdum dediğinde çok şaşırmıştım.
Bir sürü dernek furyasından biri daha, altında ne var ki acaba diye düşünmeden edemedim.
Anladığımı kalemimin ifade edebildiği kadar sizinle paylaşmasam olmazdı.
Aşk Yaşam Derneği, çocukluk çağında cinsel tacize uğrayan bireylerin kanayan yaralarını iyileştirmek için sanat terapi tekniği ile psikolojik tedavi desteği vereceği yaşam atölyelerini kurmayı, taciz konusunda toplum bilincini arttırmayı amaç edinmiş bir dernek.
Ne biliyoruz demiş Yelda, o zaman çocuk olanların şimdi yetişkin olduğunda mutlu ya da mutsuz olduklarını.
İşte bundan ötürü gör, duy ve bil…
Ölümüyle birlikte çıkan haberlerde kitabının yolda olduğunu okumuştuk, gelirinin tamamının taciz gören çocukların psikolojik desteğine gidecek olması Yelda’nın bu derneği kendi mesleği, kariyeri, pozisyonu ya da popülasyonu gereği açmadığının en güzel göstergesi.
Yelda’nın bu mevzuyu bu kadar içselleştirmesi beni düşündürürken geçtiğimiz günlerde çıkan gazete haberi içime bir başka dokundu. Adli tıp raporuna göre ölümü doğal yollardan değilmiş ama sebebi bulunamamış gibi bir haber, sanırım dosya da kapanıyormuş.
Anlatamadıkları ile giden insanları, anlatamadıkları ile kalırlar diye çığlık atmak istedim.
Anlatalım, şu dünyadan gitmeden bir türlü gidip gerekirse dağa, taşa anlatalım ama anlatalım.
Ya hiç anlatmadıysa diye çok sıkıldım, nefessiz kalırsın ya içinden ‘ya anlatmadıkları varsa, ya varsa diye diye.’
Yelda’nın kitabını ben de dört gözle bekliyorum içinde sadece salatalık, domates ve diyet hikayeleri olmadığını bile bile, sabırla bekliyorum ve bekliyoruz.
‘Sevgili Yelda, biz seni duyoyoruz, bu dünyadan sadece geçmedin.
Ve bence herşeyaştan en çok sana yakışıyor’
#Herşeyaşktan senin olsun Yelda.
#anlatamadıklarım var, bizim olsun.
Olduğun yerde küçüklerimizin gözlerinden, büyüklerimizin ellerinden öper, her şeye bin şükür der selam ederiz.
Özlen ben...
Lara’nın ve Ali’nin annesi.
Paylaş