Paylaş
Madem araladı, girmeyen ne olsun.
Sen kapıya gönülden git yeter ki, açılmayacak kapı kalmıyor.
Aralık ayımın en güzel dönemindeyim, son demde. Bu yılın son günleri…
Bu yılla vedalaşma telaşıma gülüyorum şimdi, oysa ne çok şey borçluyum sana.
39 yaşındayım ben, 11 yaşında bir genç kız, 2,5 yaşında bir bebek, hayallerimin peşinden gittiğim bir üretme hevesim, burnumda kokularım, bana heyacan veren işim, iki satır kitabım, gönlümce sevdiğim, gönlümce sevildiğim ve benim seçtiğim bir eşim, az biraz hatta çok az dostum, çokça yanlış arkadaşım ve birkaç da hata var hayatımda.
Telaşsız hayatıma ve yeni bana kendim ‘hoş geldim’ diyerek, en güzel ve en kolay yaptığım şeyi terki terk etmeyi bırakarak kapatıyorum dedim kapıları kendime, yolum artık sadece içindekilerle.
Kaybettiğim zamanları geri alamam ama bundan sonraki tüm zamanlar sadece benim.
Önünüzdeki günler sadece sizin, şikayet etmeyi başkalarının ajandası ile zamanlamaları ile yaşamayı bıraktığın gün aslında kendi hayatını yaşamaya başlıyorsun.
Herkes her şeyi yaparken ,sen hiçbir şey yapmak istemeyebilirsin ya, seni sakın yargılamalarına izin verme, onlara göre senin hiçbir şeyin aslında senin çok şeyin!
Evdeki o başıbaş olma halin sana iyi gelecekse sakın vazgeçme! Camdan bakmak istiyorsan gün boyu ona bak, okumak istediğin kitabı oku, çocuklarınla oyna, hiçbir yerde kimse için olmak zorunda değilsin.
Haaa… Kırılırlar mı?
Bak işte dönüm noktası orası… Hoş geldin yeni ben… Sana değer veren sahici olan her şey seni kabullenir.
Bir sabah kalkıyorsunuz ve sihirli değnekle hayat değişmiyor.
Sadace körleşiyorsunuz, bakar kör oluyorsunuz. Hatalar çok önemli ayna bu hayatta, eğerki bunu kendinize fener yaparsanız… Çok işe yaradı kendi deneyimimde. Bunu paylaşmazsam içimde kalır, hayatınızı tanıştığınız insanlar şekillendiriyorsa aşırılık var demektir. Bunu fark ettiğimde biraz gecikmiştim, ucundan yakaladım hayatımı.
Bir tek şey var inandığım, bir evi ev yapan içinde pişen yemek kokusudur. Anne, baba, çocuklar, çekirdek ailesinde sofrada, saatinde oturma bütünlüğüdür. Sofrada yenen her lokma için şükürdür, çocuklarına yaşattığın bu rafine mutluluktur, onları yarın mutlu anne baba yapacak en önemli hamur…
Varsa var, yoksa yoktur. Yüzleşmek lazım, varsa korumak lazım, yoksa,üzgünüm… Yol uzun… Nerden başlamak lazım bilmiyorum.
İlk kitabım Ev Kokusu’ndaki tanımıma baktım sene 2009…
‘Bir evi ev yapan içinde PİŞEN YEMEK KOKUSUDUR
En güzel uykudan bile uyandıran ev hissi kokusudur.
Her evde olmayan histir.
Bazı evler kendi evin olmasa bile duyduğun histir.
Bei duyu organı bir araya gelir ve işte bu ev der.
Yerleşik olmanın verdiği histir.
Gece karanlıkta takılmadan yürürken, hissedilen güven duygusu gibidir.
İçindeki tanıdık kokularla tam olan bir histir.
Gerçek mutluluktur. Evdeki huzurun mobilleşmesidir.
İşte ev kokusu böyle bir şeydir.
Hem geçmiş hem gelecek…
Bugüne kadar biriktirdiĞiniz her şeydir ev kokusu’ demişim içime çeke çeke o kokuyu….
Aradan 6 yıl geçmiş.
2014 yılında şu günlerde çıkardığım Her Şey Aşktan Ev Kokusu 2’de ise bütün bu tanımlara bir ilave daha yapıyorum ve 2014’le vedalaşmak için 6 yıl daha büyümüş bir kız çocuğu olarak 30’lu yaşlarımın ev kokusu özeti “Ona güvenmiştim ve yanılmadım demektir.”
Eğer tüm bunların aksine ev kokunuz hala varsa o zaman alnınızdan öpmek istiyorum sizi; çünkü o koku sadece pişirdiğinle çıkan bir koku değil, her şeye sinen bir koku, eğer hala tüttürüyorsanız ellerinizden, ayaklarınızdan öpülün cennette.
Özlen ben,
Bügün körler derneğindeydim, kendi yaşıtım bir bayanla ve annem yaşıtında bir teyzeye her iki kitabımın da önsözünü okudum, sonra gözlerimi bağlattım ve kokular üstüne konuştuk, doyumsuz ve eşsiz bir sohbetti.
Yazmakta olduğum romanım için deneyimliyorum çok üzülüyorum ama çok, çıktığımda nefes aldım… Anladım ki bütün körler aynı görüyor.
Bir ilmek daha yakaladım, şişime geçirdim, teyzenin eli kalbimde, konyadaki dedenin lafı kalbimde, bir iki de dostum var, sonra çocuklarım, evim, siz, hele siz, gerçeğiz, kör olmayan gerçeklerden.
Yeni ben… 40 olacağım seneye ve bütün bu yazılar olur da ya göremezsem diye…
Aralayın ‘Aralık’larınızı da, kapınızı da…
Bugün iki kişi var ki yürekten teşekkür etmek istiyorum. Hürriyet Aile’nin en eskisi sevgili editörüm Sedef, benim her halimi bilir. Yeni değil, buraya yazdığım ilk günkü virgülümden beri var Sedef, ona gidip sonra geri çekilen yazılar ayrı bir yazı konusu zaten, o yazıyı ondan almak lazım… İyi ki varsın Sedef.
Diğeri de Aydan, hiç tanımadım ama o beni çok iyi tanıyor. Yolunu kaybetmişti, sanırım bulmasına yardım ettim, umarım işine yaramışımdır ve umarım bir daha yolunu kaybetmezsin çünkü bu sefer yollar yutuverir seni, sayende çok şey öğrendim, eyvallah.
Özlen ben, Lara ve Ali’nin annesi, Nilüfer’in kızı,Ertuğ’nun eşi…
#herşeyaşktan
Paylaş