Paylaş
Anne baba olmak büyük sınav; herkes çalışmadığı yerden yakalanıyor. Mesela beni; en çok kontrol deliliğimden çarptı. Hayatı, akışını ve insanları kontrolüm altında tutma çabamın ne beyhude olduğunu defalarca gördüm anne olduktan sonra. İnadım inat bir insan olduğumdan vazgeçmemek için direndim yıllarca. Hiç de kolay olmadı oğlumun benden ayrı bir birey olduğunu kabullenmem.
Ancak bu küçük insanlar öyle dirayetli ki; yılmadan yüzleştirdi beni gerçeğimle. Kış günü şortla okula giden oğlumu zorla giydirmeye çalışırdım, her sabahımız kavga gürültü, tatsızlıkla başlardı. Bir gün bana, niye ısrar ediyorsun anlamıyorum, benim vücut ısımı benden daha iyi bilemezsin, üşüyüp üşümediğime kendim karar verebilirim dedi. O kadar net ve kararlıydı ki, durdum ve özür diledim.
Toplumsal yapımız, ailemizden gördüklerimiz, kendi hayatımızda sahip olamayıp çocuğumuzun sahip olmasını arzuladıklarımız ve kendimizce en iyisini yapma iddiamız, çocuk yetiştirmeyi hayattaki tek varoluş amacımız haline getirebiliyor. İşte tam da bu noktada bence dünyanın en sıkıcı insanına dönüşüyoruz.
Haftada iki saat yürümek için kendine vakit ayıramayan ebeveynler, çocuklarını tenisten alıp yüzme kursuna dört saatte taşıyor mesela.
Tek bir tane bile hobisi olmayan anne babanın çocuğu dans dersinden, çıkıp drama dersine koşuyor. Arkadaşları ile çocuksuz ortamda sohbete hasret kalan anne, çocuğunu aynı günde 3 farklı doğum günü partisine götürüp, sosyalleşmesini arabada beklerken sanal ortamda gerçekleştiriyor.
Etrafınıza bir bakın, çevremiz bazen övgüyle, çoğu zaman da şikayetle durumu anlatan yetişkinlerle dolu. Ve tabii onların memnuniyetsiz, hep daha fazlasını isteyen, kendine güven duygusu gelişmemiş çocuklarıyla… Ne veren ne de alan taraf mutlu. Çünkü ortada gerçek olmayan suni bir ilişki var. Acı ama gerçek şu ki; senin için saçımı süpürge ettim tiradı çocuklarımızda minnet değil acıma, küçük görme duygusu yaratıyor ebeveynlerine karşı.
Çocuklar en çok örnek alarak öğreniyorlar. Evde 10 tane bile kitabı olmayan bir annenin çocuğunun kitapsever olma ihtimali ne kadar olabilir ki? Ya da kendine, kendi zamanına sahip çıkmayan bir babanın çocuğundan bireysel haklarını koruması ne kadar beklenebilir?
Çocuk sahibi olmayı kocaman bir sorumluluk ve omuzlarda yük olarak görmeye karşıyım sanırım. Çocuklarımızı, hayatta yapmak istediklerimizi yapmaya engel görüp, bahaneler üretmeye, onlar üzerinden ajitasyon yapmaya daha da çok karşıyım. Anlatacak hikayeler biriktirmez, saçmalamadan, delilik yapmadan, zevk aldığımız şeyleri keşfetmeden, her gün çocuğum için başka ne yapabilirim diye düşünerek hayatımızı tükettiğimizde, mecburen ziyaretine gidilen yaşlılar grubunun asil üyelerinden olacağımıza bence şüphe yok.
Açın kendinizi ve çocuğunuzu yerleştirdiğiniz kavanozun kapağını, çıkın dışarıya. En çok yapmak istediğiniz şeyi yapın bugün. Hatta alın çocuğunuzu da yanınıza... Onun için değil, kendiniz için bir program yapın. Yaşadığınızı hissedin ki çocuğunuza da yaşamı keşfetmeyi öğretebilin.
Sorumlu ebeveyn olarak kendinizi tutmaksızın, içten bir kahkaha atın, sokaktaki saygısız adama sinirlenip, ağzınız dolu dolu küfredin.
Unutmayın siz ne kadar gerçekseniz çocuğunuz da o kadar kendi gerçeği olacaktır.
Paylaş