Paylaş
En sık duyduğumuz sorular; ne zaman evleneceksiniz?, çocuk ne zaman?, çocuk varsa, ikinci çocuğu yapmayacak mısınız?, sevgilin var mı? Bir sıralama var sanki tik atılarak ilerlenmesi gereken. Sıralamaya uymuyorsan eğer toplum huzursuz oluyor, seni kendi doğrusuna çekmeye çalışıyor.
Bunların içinde en eğlencelisi, bekarsan eğer, sana uygun bulunan kişilerle tanıştırılma durumudur. Tabi ki senin bekar kalma isteğinin, ilişkiye hazır olmamanın falan bir önemi yoktur. Sık başıma geldiği için biliyorum, kabul etmezsen eğer; huysuz, aksi ve kimseleri beğenmez olmakla suçlanırsın.
Tanıştırma törenlerinin en ağdalısı, tanıştıran kişi, onun partneri, tanışacağın kişi ve senden oluşanıdır. Bir araya gelme amacı son derece net olmasına rağmen kişiler konudan haberi yokmuş gibi davranır, büyük ve sıkıcı bir geyik döner. Ben çareyi, verin telefonumu arasın biz buluşalım demekte buldum. Nasılsa o buluşma gerçekleşecek, o yemek yenecek. Hiç olmazsa dört kişilik işkence olmaktan çıksın!
Bu buluşmalardan biri aynen şöyle gerçekleşti:
Bir haftalık spiritüel bir eğitim alıyordum. Sabah 7 de meditasyon ile başlayan akşam 19:00 a kadar süren, bedensel ve ruhsal olarak çok yorucu bir eğitimdi. Evim uzak olduğu için Nişantaşı’nda yaşayan arkadaşımda kalıyordum. Bir süredir tanışmam için baskı gördüğüm adamla, madem şehirdeyim, hem de Nişantaşı’nda, şu buluşmayı aradan çıkartayım diye düşünerek akşam yemeği için program yaptım. Evinde kaldığım arkadaşım, sen deli misin, ruh gibi görünüyorsun, sıkıştırmasan bu döneme dedi. Yok dedim, buluşayım bitsin bu iş. Eğitimden geldim, duş alıp giyindim. O kadar yorgunum ki, makyaj yüzümde durmuyor.
Yemek yiyeceğimiz mekana geldim, karşımda efendi yüzlü, tatlı bir adam. Vardır ya, yüzüne baktığınızda ne iyi bir insan diyeceğiniz türden. Sohbet etmeye başladık, daha doğrusu o konuşuyor ben daha çok kafamı sallıyorum. Normalde susmayan ben, sustuğumun bile farkında değilim yorgunluktan ama en çok da eğitimin sebep olduğu içsel yolculuktan. Bir ara karşımdaki adam bana doğru dikkatle eğilip, sen ağlıyorsun, yanlış bir şey mi söyledim dedi. Elimi yüzüme götürdüm, sahi ağlıyordum, farkında bile olmadan. Yoo dedim, gözüme bir şey kaçtı sanırım, dinliyorum seni. Anlatmaya devam etti, tam olarak oğullarının futbol maçında yaptıklarını anlatırken sanırım hıçkırarak ağlamaya başladım. Tam olarak neden ağladığımı bilimiyordum ancak tahminim, eğitim sırasında yapılan bilinçaltı çalışmalarının bir sonucu olduğuydu. Durum fantastik seviyede komik bir hal almaya başlamıştı. İlk randevu, sohbet etmeye çalışan bir adam, karşısında sebepsiz ağlayan ve susturulamayan bir kadın... Durumu idrak edince bu sefer gülmeye başladım. Kahkalarım ve gözyaşlarım birbirine karıştı. Bildiğiniz deli! Geceyi daha fazla ızdırap haline getirmeden bitirmeye karar verdik. Şaşkın bakışlı, iyi kalpli adamı arkamda bırakıp kapıyı çaldım. Beni karşısında gören arkadaşım, çığlık atıp, ‘Ne yaptı o adam sana!’ diye bağırdı. Aynaya baktığımda niye o kadar korktuğunu anladım, gözlerim ağlamaktan şişmiş, makyajım akmış, saçlarım darmadağın olmuştu.
Benim için komik bir anı olarak kaldı, umarım iyi kalpli adam için bir travma yaratmamışımdır.
Sevgili evliler size sesleniyorum, herkesin her an bir ilişkisi olması gerekmez, insanlar bazen yalnızlıklarından keyif alırlar, bazen yeni biri zulüm gelebilir. Ve doğru zaman, doğru kişi değilse eğer karşımıza çıkan, siz ne kadar dil dökseniz de olmaz o iş.. Ne kadar yönetmeye çalışsak da hayatı, o kendi bildiği yolda akıyor her zaman. Bize düşen hayatın bize sunduğu değişime ayak uydurmak sadece. Hepimiz listeye uygun yaşasak, sırasıyla evlensek, çocuk yapsak, sonra pijamalarla tv karşısında otursak dünya çok sıkıcı bir yer olmaz mıydı? Siz de yazsanıza ilk buluşmalarınızı bana..
Paylaş