Paylaş
Flört etmeyi 20’li yaşlarda bırakmış biri olarak, 40’lı yaşların ilişki dünyasına ayak uydurmakta zorlanıyorum. Ben bıraktığımda bu işleri, birine bayılmak için, gözünün güzel olması, sahilde bulduğu taşı tanışmanızın anısına saklıyor olması falan yetiyordu.
Tecrübesiz, masum ve beklentisizdik. Aşka aşıktık. Sevince samanlık seyran oluyordu gerçekten. Sonra büyüdük, canımız yandı, korkular geliştirdik, sevmekten sevilmekten korkar olduk, masumiyetimizi kaybettik. Kendimizi hapsettiğimiz konfor alanları yarattık. Zor beğenir, ince eler sık dokur olduk. İçimizdeki küçük kalbi derinlere sakladık, pek gönülsüz olduk onu olduğu yerden çıkartmaya.
Tek başına evde film izlerken, yolda birbirine sarılmış sevgilileri gördüğümüzde hafif bir sızı hissettik belki ama artık eski cesur halimizden eser kalmamıştı. Bazen karşımıza çıkanları göremedik bu yüzden, bazen de gelenlerin de yaralarının olduğunu anlayamadık. Empati kuramadık belki onların kaygı ve endişeleriyle.
Çevremde gözlemlediğim kadarıyla benzer evrelerden geçiyor boşanan insanlar. İlk evre; aman illallah ettim kimseleri istemem, yalnızlık en güzeli evresi. Bu evrenin getirdikleri; evde arkadaşlarla yemekli programlar, mumlar yakıp kendi yalnızlığını kutlamalar, bolca kitaplara/filmlere dalmalar ve sportif aktiviteler.
Hemen akabinde, henüz genç ve güzelim, yapayalnız kuruyup kalmayayım evresi geliyor. Burası biraz birbirini tekrar eden ilişkilerden oluşuyor ve kısa sürede insanda bıkkınlık tadı bırakıyor. Mottosu, “Canım isterse severim, sıkılınca giderim” oluyor. Her defasından kendini anlatma ve karşındakini anlama çabası insanı yoruyor.
Ve nihayetinde yaşamı kaçıyormuşçasına kovalamaktan yorgun düşen yalnız kişi köşesine çekiliyor.
Son evrede ise, kişi kendiyle ve yalnızlığı ile barışıp hayatı olduğu gibi kabul etme olgunluğuna eriyor. Evren de onu, gerçek aşkı altın tepside sunarak ödüllendiriyor.
Şaka şaka öyle bir şey olmuyor :)) Oluyor da, peri masalları gerçeğe dönüşüyorsa da henüz ben bilmiyorum.
Kısacası hepimiz düşe kalka 40’lı yaşlarda bekar olmayı, yeniden flört etmeyi, yeni ilişki jargonlarını öğrenmeye çabalıyoruz.
Belki bu sayede kendimizi yeniden keşfediyor, bildiklerimizden şaşıyor ve yeni doğrular ediniyoruz. Beni en heyecanlandıran kısım da burası sanırım.
Bitmeyen bir devinimi var hayatın, her yeni kişiden öğrenilecek şeyler, yeni yüzleşmeler, kendi sınırlarını keşfetmeler, sorgulamalar ve bilinmezlikler ile dolu hayat!
E siz değil miydiniz, monoton evlilik hayatından sıkıldım, çıktım diyen? Buyurun yaşayın, yeni, adrenalin dolu, her günü birbirinden farklı hayatınızı :)
Paylaş