Paylaş
Özel öğrenme güçlüğü günümüzün en büyük sorunlarından. Çoğu zaman fark edilemiyor bile… Bir çocuk derslerinde başarısızsa ‘tembel’ diye nitelendiriliyor oysaki gerekçe bu olmayabilir. Çok çalışsa da öğrenmede zorluk yaşayabilir. Konuyu, ‘200 Adımda Ergenlik Rehberi’ kitabımızın uzmanlarından Eğitim Danışmanı Pedagog Norma Razon ile konuştuk.
Eğer çocuk özel öğrenme güçlüğü yaşıyorsa, ona nasıl yaklaşmamız gerekir?
Okul öncesi dönemde çocuğu olan anne babalara “Çocuğunuzu sevin, öpün, okşayın, koklayın, ona şefkat gösterin ve sevgi ile yaklaşın, onunla ilgilenin, ona güven verin, size sağlıklı bağlanmasını sağlayın, size bağlı olmasına ancak bağımlı olmamasına dikkat edin diyoruz. Onunla konuşun, ona anlatın, onu dinleyin” diyoruz. Onu tanıyın, izleyin, hoşlandıklarını ve hoşlanmadıklarını keşfedin diyoruz. Çocukları anaokulu, ilkokul çağına geldiğinde aynı önerileri vermeye devam ediyoruz. Ancak ek olarak okul durumları, sınıf içi davranışları, etkinliklere katılımları, öğretmenleri ve akranları ile iletişimleri hakkında bilgilenmelerini öneriyoruz. Bütün çocuklardan aynı performansın beklenemeyeceği, her çocuğun okumayı yazmayı aynı anda öğrenemeyeceği, her çocuğun aynı matematik işlemini aynı kolaylıkla yapamayacağını bilmek ve anlamak lazım. Bazı çocuklar çok çabuk öğrenirler, bazı çocuklar diğerlerinden geç öğrenirler ama öğrendiklerinde tam öğrenirler, bazı çocuklar öğrenirler ama bildiklerini hemen gösteremezler, bazı çocuklar da kendi çabalarına, öğretmenin çabasına ve ailenin çabasına rağmen bazı dersleri veya konuları ya sınıf ortamında öğrenemezler, ya öğrenmekte çok zorlanırlar, ya da özel yöntemlerle öğrenirler. İşte ‘özel öğrenme güçlüğü’ kavramı burada önemli! Bazı çocuklar için şu ifadeler kullanılır: Aslında biliyor ama tembelliğinden yapmıyor, biliyor ama göstermek istemiyor” veya “Birinci dönem geçsin, ikinci dönem açılacaktır, o hep sonradan açılır.” Böylece çocuğun sorunu görmezden gelinmiş olur ve sorunun ele alınması gecikmiş olur. Eğer bir birinci sınıf öğrencisi okumada, yazıda, diktede, basit aritmetik işlemlerinin çözümünde zorlanıyorsa, bu becerileri akranları ile aynı zamanda aynı yöntemlerle öğrenemiyorsa, zorlanmasını açıklayacak bir zihinsel geriliği, bir özrü yoksa okul öncesi dönemde ailesinin dile getirdiği bir şikâyet yoksa “özel öğrenme güçlüğünden” şüphelenilebilir.
Peki, özel öğrenme güçlüğü ne zaman ortaya çıkar?
Genelde özel öğrenme güçlüğü birinci sınıfta fark edilir, çünkü okuma, yazı, dikte ve aritmetik çalışmaları bu sınıfta yoğundur. Bazı çocuklar okul öncesi dönemde sinyal verirler. Renkleri tanımamak, günleri, ayları, mevsimleri sayamamak, sağını solunu ayırt edememek, tekerlemeleri öğrenememek, bir gün öğrenileni ertesi gün unutmak, tekrarlara rağmen şarkıların sözlerini hatırlayamamak, cisimleri isimlendirememek, resimdeki eksikleri bulamamak, benzer şekilleri eşleştirememek, farklılıkları görememek, bir geometrik şekli kopyalayamamak, şekilleri satıra ve sayfaya sığdıramamak vs. hep birer ipucudur. Çocukta bu ipuçlarından biri veya birkaçı görülebilir. Önemli olan bunları göz ardı etmemek, uygun alıştırmalarla kaybolup kaybolmadıklarını, hafifleyip hafiflemediklerini izlemektir. Bu ipuçlarını gösteren her çocukta özel öğrenme güçlüğü olduğu kanısına varılmamalıdır. Aileler ve öğretmenler, bu ipuçlarını yok etmek için gereken çabayı göstermelidir.
Nasıl?
Okul öncesi dönemde bir uzmana götürülerek destek alınabilir, çocuk oyunlarla desteklenebilir. Okul dönemindeyse çocukla özel olarak ilgilenmek gerekir. Örneğin, derslerini parçalara bölerek yaptırmak, sıkıldığında bir iki dakika hava aldırmak sonra tekrar dersine devam ettirmek, onu motive etmek gerekiyor. Yani ‘özel öğrenme güçlüğü’ olan çocukları kendi kaderine bırakmamak gerekiyor. Hangi sınıfta veya yaşta olursa olsun onları iyi gözlemlemek, onlara profesyonel ilgi göstermek gerekiyor. Öğretmen, veli ve öğrenci iletişimi çok önemli bu süreçte.
Peki, geç fark edilirse ne olur?
Çocuklar ilk sınıflarda zekâlarının sayesinde bazı zorlukların üstesinden gelebiliyorlar. Örneğin, bir öğrencinin okuması, yazması, kompozisyonu çok iyi olmayabilir ama dinlediğini çok iyi anlatabilir, başka bir öğrenci klasik sınavlarda başarısız olabilir ama çoktan seçmeli testlerde çok başarılı olabilir. Bu nedenlerle zeki çocuklarda, özel öğrenme güçlüğü hemen fark edilemeyebilir. Fark edilince öğrenciyi özel eğitimle desteklemek şart. Özel eğitim vermek için onu dersten, sınıftan çıkarmamak, sınıf arkadaşlarının yeni bilgiler edindiği veya teneffüste oyun oynadığı saatlerde ona özel eğitim çalışmaları yaptırmamak önemli. “Sen beceriksizsin, sen öğrenemiyorsun” hissini vermemek, çocuğun kendini “ezik” hissetmemesine dikkat etmek gerek. Her çocuğun yetenek ve yetersizlikleri farklı olduğundan, her çocuk için farklı yöntemler geliştirmek, farklı alıştırmalar hazırlamak önemli. “Özel öğrenme güçlüğü” olan çocuklara, “farklı öğrenen çocuklar” da deniyor, bu deyiş onları çok iyi tanımlayan bir ifade. Bu çocuklara sınavlarda veya değerlendirme çalışmalarında diğerlerinden farklı görevler yaptırılabilir, farklı sorular sorulabilir, böylece seviyelerine ve becerilerine uygun bir başarıya ulaşmaları sağlanabilir, böylece tüm çocuklar aynı sınavlara, aynı değerlendirmelere girdiklerini zannederler. Bu şekilde özel öğrenme güçlüğü olan çocuklar, “farklı öğrenci” muamelesi görmemiş, akranlarının dikkatini çekmemiş, kendilerini de yetersiz hissetmemiş olurlar. Başarılı oldukları beden, sanat, drama, müzik derslerinde bu çocuklara kendilerini gösterme fırsatı vermek, hem bu çocukların kendilerini yetersiz görmelerini engeller hem de arkadaşları tarafından kabul görmelerini sağlar, hatta başarıları ile öne çıkmalarına fırsat verir. Buradan anlaşılıyor ki, öğrenme güçlükleri olan çocukları iyi tanımak, iyi gözlemlemek, güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek en önemli iş.
‘Bebelac Çocuk Devam Sütleri ile Bebekli Aile Buluşmaları’nın yeni durağı Ankara. Dr. Ender Saraç ile birlikte “Bebeklerin sosyal ve bilişsel gelişiminde beslenmenin önemi” konusunu konuşacağımız söyleşi sonrasında herkese Hürriyet Kitap’tan çıkan 200 Adımda Çocuk Yetiştirme Rehberi’mizi armağan edeceğiz. Söyleşimiz 28 Eylül Cumartesi günü saat 14.00’te Ankara Batıkent Meydan AVM Sinan Bengier Tiyatro Salonu’nda gerçekleşecek.
Diyarbakır Kitap Fuarı çok heyecan verici. Geçen yıl katılamamıştım. Bu yıl nihayet çocuklarla ve aileleriyle buluşacağız. 29 Eylül Pazar günü 14.30-17.00 saatleri arasında fuarda olacağım. Yolu düşenleri sohbete beklerim. Doğan Kitap standında olacağım ve çocuklar için kitaplarımı imzalayacağım.
Paylaş