Paylaş
Korkularımız, acılarımız, üzüntülerimiz, hüsranla biten aşklarımız, olumsuz deneyimlerimiz, unutmaya çalıştığımız o kadar çok şey var ki... Hatırlamaya çalışmak yerine unutmayı seçmek ne büyük bir trajedi insanoğlu için. Şimdi geçmişinize dönüp sizi en çok rahatsız eden şey neydi söyler misiniz? Genellikle unutmaya çalıştığımız o durumu anımsarız. Bu soru karşısında belki biraz düşündükten sonra, en mutlu olduğunuz anlar ne kadar da az aklımıza gelir. Unutmaya çalışmak canlı tutmaktan başka bir şey değildir aslında. Birebir olayı hatırlamasanız bile geçmişe dönüp baktığınızda, unutmaya çalıştığınız olayın yaşattığı duygular bugünkü hayatınıza yön verir. Unutmak söz konusu değildir, kabullenmek ve yoluna devam etmek esas olmalıdır.
Anne karnında beyin oluşumu tamamlandığı andan itibaren yaşadığımız her şey, her duygu kaydedilmeye başlar ve beyin hasarı olmadığı müddetçe bunların silinmesi pek mümkün değildir. O zaman kötü olayları, anıları, duyguları unutmaya çalışmaktan çok iyi olanları hatırlamaya çalışmak daha doğru olacaktır. Bu "ters psikoloji" ile açıklanır çoğu zaman. Şimdi çilek düşünmeyin dersem ilk aklımıza gelen duyguları kodlama biçiminize göre, çileğin, kokusu, tadı, şekli, ya da yediğinizde hissettiğiniz şey olacaktır. Bir olay karşısında verdiğiniz kararın kendisinden çok kararlılığın yoğunluğu sizi o olayla daha da bütünleştirecektir. Sizi kıran ve görüşmek istemediğiniz birisine karşı verdiğiniz tepkiyi ele alalım. Kesinlikle onu aramayacağım kararına ne kadar yoğun odaklanırsanız, aramama ihtimalinizi o kadar düşürür ve dayanamaz ararsınız. Burada yapılabilecek şey o düşünceden uzaklaşıp, zihnimizi başka düşüncelerle meşgul etmek olabilir. Bu yüzeysel bir çözümdür. Önemli olan duygularımızla yüzleşmek ve kabullenmek olacaktır.
Korkularımızı unutmaya çalışmak veya onlardan kaçmak bizi asla korumaz, aksine onların güdümünde bir hayat yaşamamıza neden olacaktır. Korkularımızla yüzleştiğimizde, onları tanımlayabilip farkındalık geliştirdiğimizde yenebilir ve hayatımıza unutmaya çalıştığımız bir korku ile değil her zaman hatırlayacağımız cesaretli bir kararın verdiği güvenle devam edebiliriz. Özellikle olaylara veya duygulara verdiğimiz yoğun tepkiler birtakım yaşamsal körlüklere neden olacaktır. Kötü olanı unutmaya çalışırken büyüterek asıl yaptığımız gölgesinde kalan iyi şeyleri görmezden gelmek olacaktır. İçimizdeki nefret duygusu baskın olduğu müddetçe iyilikleri hatırlamak ve görmek pek mümkün olmayacaktır. Sizi harekete geçiren şey sevgiden çok nefret ve sinir duyguları ise bir şeylerin ters gittiğini bilmeniz gerekiyor. Düşüncelerinizi, yaşamınızı, algılarınızı, bildiğinizi zannettiğiniz şeyleri gözden geçirmeye başlasanız iyi edersiniz. Yüreğinizde nefret ve sinir hakim olduğu müddetçe, mutluluk ve huzur yaşam sınırlarınızın içerisine sadece kısa süreli bir misafir olarak dahil olacaktır. Unutmak bir çözüm değildir; doğru, güzel, umutlu, mutlu ve güçlü olduğumuz anları hatırlamak ve yaşatmaktır mühim olan.
Mutluluk dediğimiz şey birkaç hormonun düzenli salgılanmasından başka bir şey değil aslına bakarsanız, mesele bu hormonların düzenli salgılanabilmesini sağlayacak bir yaşam sürebilmek. Bunun en önemli koşullarından bir tanesi, yaşamak istemediğiniz hayatı düşünmek ve kaçmak yerine, yaşamak istediğiniz hayatı düşünmeli, güzel olanı hatırlamaya, yaşamaya ve yaşatmaya çalışmamızdır. Bu sebeple önce kendinizi, sonra yaşamınızdakileri affedin. Yaşamayı sevin, işinizi sevin, hayvanları sevin, eşinizi sevin, doğayı sevin ama en çok kendinizi sevin. Sevmek nefes almaktır!
Paylaş