Paylaş
Oyun oynamak, çocukların en doğal , kendilerini en rahat ifade edebildikleri ortamdır. Oyun bir çocuğun gelecek için bir rol provasıdır. Nasıl ki yetişkinler gelecekteki yaşamlarını çalışarak kazanıyorlarsa; çocuklar da kişilik, beceri ve zekâ bütünlüklerini oyun yoluyla geliştirirler.
Oyun oynayan çocuk, ilgilerini keşfeder ve bu deneyimlerini mesleki ve özel yaşantısında geliştirir. Ayrıca çocuğun; oyun oynayarak bilişsel gelişim, kas gelişimi, el-göz koordinasyonu gibi yaşam boyu kullanacağı becerileri de desteklenmiş olur.
Bana en çok sorulan soru “ Çocuklarla nasıl terapi yapıyorsunuz, onlar sizin dilinizi nasıl anlıyorlar ? “ sorusu oluyor. Oysa ki onlar bizim dilimizden değil, biz onların dilinden konuşuyoruz, yani oyun oynayarak terapi yapıyoruz.
Dünyada ilk defa oyun terapisi Byron E. Norton ve Carol Crowel Norton tarafından geliştirilmiştir. Bu terapi şeklinde esas olan şey, oyunu terapistin değil, çocuğun kendisinin yönetmesidir. Çocuk bu yolla duygu, düşünce ve travmalarını özgürce dışa vurur ve bu onlarda sorunlarla yüzleşme, sorunların üstesinden gelme becerilerini geliştirir. Oyun dünyasında çocuk, kendi gerçekliğiyle yüzleşir ve iç dünyasında olup bitenleri terapi odasındaki oyuncakları kullanarak, uzman bir oyun terapisi gözetiminde, tiyatral bir şekilde ifade eder.
Örneğin Carl Gustav Jung, bunu şu şekilde tarif eder: “Çocuk aslanmış gibi yapmaz, aslan olur.” Çoğu zaman çocuk, terapistle rol değişimi yapıp, “Şimdi sen ben oluyormuşsun, ben de anne ya da baba (çocuk kiminle problem yaşıyorsa)” gibi söylemlerle, terapistten o durumlar içine girmesini ve kendi hissettiği duyguyu terapistin de yaşamasını ister. Ya da, kendi vücudunda ağrıyan yeri göstermez, onun yerine oyuncak bebeğinin kolunu gösterir ve bundan duyduğu acıyı tarifler ve duygusunu dışarı çıkartır. Bu duygular güçsüzlük, aşağılanma, hor görülme, cezalandırılma, değersizlik gibi duygular olabilir.
Pedagog Gözde Yalmancı oyun terapisinin aşamalarını şöyle anlatıyor:
1. İlk aşamada çocuk; odayla, terapistle ve kendine dair yeni beklentileriyle tanışır.
2. İkinci aşaması olan güven testi aşamasında, terapist ve çocuk arasında çocuğun yaşadığı stresli yoğun duygusal tecrübeyi yansıtan bir oyun yarattıklarında terapötik bir bağ geliştirir ve böylece çocukta güven duygusu oluşur. Kızgınlık, hayal kırıklığı, öfke, korku, saldırganlık, güvensizlik, çatışma ve kıskançlık gibi duygularını dışa vurur ve oyun ortamında bu duyguları yeniden yaratırlar.
3. Üçüncü aşama bağlılık aşamasıdır. Çocuk fantezi oyunlar kurmaya ve terapisti bu oyunlara dâhil etmeye başlar.
4. Dördüncü aşama olan terapötik büyüme aşamasında sahip olduğu duygusal acılarla yüzleşmesiyle ve terapistin düzeltici tepkileriyle birlikte çocuk kişisel güçlenme hissini geri kazanmaya başlar.
5. Son aşama ise sonlandırma aşamasıdır ve oyun gerçek yaşam içi prova temasını işlemeye başladığında sonlandırma uygundur. Bu sürecin sonunda çocuk terapistine “Hoşça kal” diyebilecek hale gelir.
Bütün bu aşamalarda çocuklar, içsel çatışmalarını metaforlar aracılığıyla ifade ederler. Bu metaforlar her zaman bir mesaj taşır. Çocuklar metafor içindeyken yalan söyleyemezler. Yaşadıkları esas olayları maskelenmiş şekilde terapistine sunarlar. Buradaki amaç çocuğun metafor içindeyken tekrar bunalmadan, travmatize olmadan sorunları ile yüzleşmesini sağlamaktır. “Filler ve Çocuklar asla unutmaz” sözünde olduğu gibi, çocuklar örtük anıları terapiye mutlaka getirirler.
Yetişkinler için ‘psikolojik danışmanlık’ kavramı ne ise, çocuklar için de ‘oyun terapisi’ bir anlamda odur. Çocuklar oyun terapisi sırasında kullandıkları metaforlarla iyileşirler ve metaforlar sözcüklerden çok daha fazlasını anlatır bize. Çocukların metaforlarını duyabilmek için geç kalmayın.
[fotogaleri=3329,3190,2619,2515]
Paylaş