Paylaş
Eşi ise yaşadıkları her tartışmada elinde ne varsa fırlatan, bir keresinde kahvaltı masasındaki her şeyi duvara atıp kıran bir kadınla evli olduğunu “ bir kadına bağırıp çağırmak, tepinmek, küfretmek hiç yakışır mı doktor hanım, sırf kavga büyümesin diye susuyorum. Sonra çok kırılıyorum tabii bir erkek olarak kadından o kadar hakaret içeren cümle duymak, kafama telefon ya da bardak yemek ağırıma gidiyor. Karşılık versem kavga daha da büyüyecek diye ben de küsüyorum” diye anlatıyordu.
Sanıyorum bu örnekteki çiftin yaşadığı problemler size hiç yabancı gelmiyordur. Pek çok evde bu ve benzeri krizler yaşanıyor, ya çiftlerden biri sorunlarını bağırıp çağırarak, vurup kırarak anlatmaya çalışıyor, diğeri susuyor, küsüp geri çekiliyor, ya da her ikisi hırçınlaşarak birbirlerine zarar veriyor.
Aslında karşımızda evli iki yetişkin görünen ancak olgunlaşamamış, çocukluk çağı stratejileri ile yaşamlarını idame ettiren iki çocuk görüyoruz.
Çünkü büyüdükleri evlerinde anne babaları tarafından duygusal ihmal edilmiş, karşılıksız sevgiye doyamamış, yeterince anlaşılamadığı için de ihtiyaçları zamanında sağlıklı karşılanamamış çocuklar bedenleri büyüse de kırklı yaşlara gelse de maalesef hep çocuk olarak kalmaya mahkum edilmişlerdir.
Çocuklar karşılıksız, zaman ve mekandan bağımsız, yürekten dokunulduğunda, başları okşandığında, takdir cümleleri duyduğunda, kendilerini güvende ve sevildiklerini hissederler. Yetişkinler ise tüm bunlara ek olarak eşleri tarafından cinsel olarak arzulanmak ve cinsel tatmini yaşamak isterler.
Hırçınlaşmak veya küsmek birer çocukluk çağı stratejisidir
Çocuklar ihtiyaçları karşılanmadığı zaman veya duygusal ihmal edildikleri zaman önce mızmızlanır, sonra ağlamaya başlar, eğer benzeri örnekler önünde var ise bağırır, vurur, hırçınlaşırlar. Yani kızgınlıklarını ya hırçın ve yıkıcı bir şekilde ifade eder, ya da içe yansıtarak geri çekilir, susar ve küserler. Eğer bu davranışları çevreleri tarafından pekiştirilir ise ir problem ile karşılaştıklarında her seferinde böyle davranırlar.
Yetişkinler ise ihtiyaçları karşılanmadığında ya da anlaşılmadığını düşündüğünde çocuk gibi davranmaz, önce sorunları anlayıp dinleyip analiz eder, yani sağlıklı iletişim ile problem tespiti yapar, sonra çözüm yolları bularak seçenekler sunar, en sonunda da bu seçeneklerden birini seçerek tüm sonuçlarını göze alır ve davranışa döker.
Sevgili okuyucularım, kendi evlilik ilişkinizi bir gözden geçirin bakalım, siz bir yetişkin misiniz, yetişkin biriyle evli misiniz? Yoksa evlilik içinde hala çocuk kalmış, iki çocuğun evcilik oyunu oynar gibi mi oynuyorsunuz? Sorunlarınızı iletişim yoluyla çözemeyip hırçınlaşıyor, saç saça baş başa kavga ediyor, ya da oyunu elinizin tersi ile bozup küsüp gidiyor musunuz?
Paylaş