Çiftler arasında en sık görülen boşanma nedeni olarak kayıtlara “ ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK “ olarak geçiyor. Yani biz birbirimizi dinleyemiyoruz, duygularımızı doğru ifade edemiyoruz, birbirimizi kendi istek ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda eğip büküp , başkalaştırmaya çalışıyoruz demek istiyorlar.
Haberin Devamı
Şiddetli Geçimsizlik nedeni ile boşananlar bir zaman sonra yeniden evlenmeye, belki bu sefer beni anlayan ve dinleyen birini bulurum diyerek kalıcı bir ihtiras , aşk arıyorlar.
Bazen daha önemli sorunlarla boğuşuyor, kendi başlarına çözmeye çalıştıkça sorunlar yumağı içinde daha da boğulmaya başlıyorlar;
Çiftleri boşanma aşamasına getiren nedenlere bakacak olursak;
Aralarındaki yakınlık ve romantizmde azalma hissetmeye başlamaları,
Yaşanan çatışmaların yarattığı hayal kırıklığı,
Birlikte yeterince eğlenememeye başlamak,
Eşlerden birinin veya her ikisinin sergilediği bencillik,
Eşe duyulan saygının azalması,
Eşlerin aileleri arasındaki sıkıntılar,
Eşin ailesinin âdet ve ananelerine uyum sağlamada zorlanmak,
Bütçeyi ayarlamakta zorlanmak,
Çok fazla para harcamak,
Eşlerden birinin veya her ikisinin kendi ailesine çok fazla bağlı olması,
Cinsel hayatla ilgi problemler,
Alkol ve madde bağımlılığı,
Fiziksel istismar,
Duygusal istismar,
Evlilikten gerçek dışı ve aşırı beklentiler,
Evlenmiş olmaktan dolayı pişmanlık duymaya başlamış olmak,
Erkeğin ve kadının evliliklerine ve evlilikteki rollerine karşı sorumsuz tutumları.
Eğer bunlardan herhangi biri hissedilmeye başlandıysa bu konu hakkındaki duygular eşle en kısa sürede paylaşılmalı ve beraberce çözüm aranmalıdır. Evlilik tek taraflı bir ilişki biçimi değildir. Evlilikteki her türlü problem eşlerin karşılıklı katılımıyla çözülebilir.
Haberin Devamı
Çiftlerin birlikte yaşamayı öğrenebilmesi için; birbirlerinden oldukça farklı aile ortamlarından geldiklerini unutmadan, birbirlerine alışmalarının zaman alacağını ve çaba göstermeleri gerektiğini dikkate almalıdırlar. Bir konu hakkında birbirleriyle konuşurken, bu konuşmaları tartışma, öfke, hatta bazen şiddetle sonuçlanırsa bir süre sonra iletişime girmemeyi tercih ederler. Böylece sorunlar çözümlenmeden ertelenir ve birikir.
Sorunlarınızı ertelemek yerine büyümeden bir evlilik terapistinden yardım almanızı öneririm.
ÇİFTLER ARASINDA YAŞANAN İLETİŞİM HATALARINA DİKKAT!
Yıkıcı eleştiri yapmayın: Eşler tartışma anında bütünüyle birbirlerinin olumsuz taraflarına odaklanmakta, seçici bir algılama ile birbirlerini suçlayarak yıkıcı eleştirilerde bulunmaktadırlar. Eşinize “sen” diliyle konuşmak, ona silah çekmek gibidir, kendini korumak amacı ile onun savunmaya geçmesine neden olur. Bunun yerine “ben” dili tercih edilmeli, örneğin “şu durum beni incitiyor” ya da “böyle davranman beni kırdı” gibi ifadelerle sorunu dile getirerek çözüm aranmalıdır.
Genellemeler yapmayın, mevcut durumu ifade edin: Genellemeler yaparak, yaşadığınız negatif durumu her zaman yaşıyormuş gibi davranmayın. “Beni her zaman başkalarının yanında aşağılıyorsun” demek yerine “Geçen akşam Ahmet'in yanında söylediklerin beni utandırdı” şeklinde konuşun.
Akıldan geçenleri okumaya çalışmayın: Eşler birbirlerinin söylediklerine değil de söylemediklerine odaklanmaktadırlar. “Biliyorum şimdi kızgın değilmiş gibi yapıyorsun ama benden nefret ediyorsun, haksız olduğumu düşünüyorsun” gibi ifadeler kullanırlar, Oysa başka birisinin tam olarak ne düşündüğünü bilemezsiniz.
Geçmişte yaşanan problemleri bugüne getirmeyin: Çiftler tanıştıkları günden itibaren bazı haklı, haksız, çözümlü, çözümsüz sorunlar yaşamış olabilirler, ancak onları geride bırakmak yerine sürekli gündemde tutarak kendilerini mağdur durumda göstermek isteyebilirler. “Daha nişanlılığımızın onuncu gününde ailenin bana yaptığı eziyeti, merhaba dediğimde yüzüme bakmayışlarını hiç unutmadım, bundan sonra da asla unutmayacağım” gibi sözlerle 15 -20 yıl öncenin sorununu bugüne taşımayın.
Kendinizi bütünüyle haklı, karşı tarafı haksız görmeyin: Eşler kendilerini doğru değerlendiremezler, yaşanan olaylardaki kendi sorumluluklarını almak yerine tüm sorumluluğu karşı tarafa yükler ve onun çözmesini isterler. Oysaki içsel aynanıza bakıp, benim nasıl bir yanlışım var ve bu yanlışımı nasıl düzeltebilirim diye düşünmeli ve çözüm üretmelisiniz.
Problemleri çözerken işi yokuşa sürmek yerine olumlu davranışları görmeye teşvik edin: “Şimdi çaba gösteriyorsun ama artık çok geç, bunları 5 yıl önce yapacaktın” demek yerine "5 yıldır yapmadığın davranışları şimdi yapıyor olman beni çok mutlu etti” şeklinde teşvik edin.