Paylaş
“Kızım 5 yaşında, odası neredeyse bir prensesin odası gibi, dolabındaki kıyafetleri benden fazla. Babası şehir dışında çalışıyor, hafta sonları eve geliyor, bense işten saat 19’da çıkıyorum. Asla elim boş eve gitmem, her seferinde ya bir çikolata, ya bir toka, ya bir kitap veya oyuncak alıp gidiyorum eve. Babası da her gelişinde çeşit çeşit kıyafetler ya da oyuncaklar alıyor. Ama yine de kapıda babasının yüzüne bakmıyor, oyuncaklara burun kıvırıyor, çok beğendiği ile en fazla yirmi dakika oynuyor, sonra bir kenara fırlatıyor.
Kreş çıkışı bazen anneannesi, bazen de babaannesi alıyor. Parka gidiyorlar, hamburger, pizza yiyorlar, bir dediğini iki etmiyorlar. Dedesi tablet bilgisayar aldı, oyun konsolu aldı, doğum gününde cep telefonu aldı, yine de yaranamıyor torununa, asla sevdirmez kendini, hatta vurduğu bile oluyor. Gerçekten anlamıyoruz, daha başka ne yapabiliriz ?”
“Oğlumuz 17 yaşında, ben bir firmada çalışıyorum, annesi de öğretmen. Biz çocukluğumuzda görmedik diye oğlumuz hiçbir şeyden geri kalmasın istiyoruz. Harçlığını hiç eksik etmiyoruz, bende olmayan cep telefonu modelini ona aldım. Annesi kendine kıyafet almaz, oğlumuza marka ayakkabılar alır, odasında televizyonu var, bilgisayarı var. Ondan istediğimiz tek şey derslerine çalışması, başka hiçbir beklentimiz yok. Ama o ısrarla çalışmıyor, defterini kitabını kaybediyor, montunu serviste unutuyor. Uyarınca da “Ne var canım bunda yenisini alırız” diyor. Bu çocuk ilerde varımızı yoğumuzu satar vallahi, bu kadar sorumsuz olmasını anlamıyoruz, onun için daha başka ne yapabiliriz ?”
Bu örneklerde olduğu gibi anne ve babalardan çok fazla serzeniş alıyorum. Ellerinden geleni yaptıklarını söylüyorlar, çocuklarının her şeye sahip olmasına rağmen mutsuz ve doyumsuz olmalarını anlayamıyorlar. Oysaki çocuklarını bu hale getiren onların tutum ve davranışları, bunu fark etmiyorlar.
Eğer çocuklarımıza sorumluluk vermezsek, beklemeyi öğretmezsek, iş birlikteliği yapmanın, bir şeye emek harcayarak sahip olmanın mutluluğunu deneyimlemelerine fırsat vermezsek, ellerindekinin kıymetini bilmedikleri gibi, hep daha fazlasını isteyeceklerdir. Daha fazlasına sahip olduklarında da sahip oldukları değersizleşecek ve anlamını yitirecektir.
Paylaş